29 Aralık 2007

Affetmek Üzerine

"benim sorunlarımın en buyugu yapılan hataları bi turlu affedemem ve unutamam bu hataları ister ben ister baskası yapsın unutamıyorum yani kendi huzurumu kendim kacırıyorum.gelmek istedigim nokta su; artık yatagıma yattıgımda pismanlık yada ofke hissetmek istemiyorum. Ne yapabilirim?"

Merhaba,

Bilmeni isterim ki, hepimiz benzer duygularla bas etmeye calisiyoruz. Oncelikle durumu tespit edelim; kisi sadece kotu bir durumla karsilastigi zaman, buna tepki gosterir; bunun temel sebebi kisinin basina gelen guzel seyleri zaten hak etmis olduguna inanmasidir. Tum yasam guzel yolunda giderken, kisi kendisine haksizlik edildigini dusunmez, sadece bir seyler kotu gittigi zaman bu hissiyata kapilir, cunku kendisinin daha iyisini hak ettigini dusunur. Kisacasi, kisi eger kendisinin veya baskasinin yaptigi hatalari kabul etmekte zorlaniyorsa, bunun sebebi egodur, cunku egodan ve kendisine verdigi asiri onemden dolayi kisi <"bana" bunu nasil yaparlar>, <"ben" bunu nasil yapabildim> gibi dusuncelere kapilir.

Bu histen kurtulmanin birinci yolu, kisinin "affetmesidir" denir. Eger bunu nasil basarabilirim diye sorarsaniz, en basit ornegi yine kendi yasamlarimizdan verebiliriz; hayatta en cok sevdiginiz kisiyi dusunun ve bu kisi size bir tokat attiginda verdiginiz tepkiyi - ona karsi olan duygularinizi, ve hatta bu kisi sizden gelip ozur dilediginde verdiginiz tepkiyi ve hislerinizi... Ayni tokadi *nefret ettiginiz* bir kisi atsaydi, ayni sekilde mi davranirdiniz? elbette hayir, bu kisiyi affetmeniz oldukca zor olurdu. hayatimizda sevgi ve sefkat duydugumuz tum kisi ve olaylarda, affetme yetenegimiz vardir, demek ki bu ozellik "dogamizda" mevcuttur, yapmamiz gereken tek sey bu ozelligi gostermedigimiz diger kisi ve olaylara da yaymaktir -yani kimse umitsiz degildir!

Eger kisi kendini ve cevresindekileri bagislamayi basarabilirse, egosunu yenmede buyuk bir adim atmis sayilir, ancak bu yeterli degildir. Bagislamakta cok süptil olmakla birlikte ego gizlidir. Dusunursek, bagislarken aklimiz soyle calismaya baslar:

<"bana" bunu yapmis olabilirsin, ama "ben" o kadar iyiyim
(egitimliyim/ kendime hakimim/ vs) ki, seni/ (ve hatta kendimi bile) bagislayabiliyorum.>

Bu nedenle, bir adim ileri devam etmemiz gerekir, ve bu da "kabul etme"dir.

Ornegin, tokadi atan kisinin kendi cocugunuz oldugunu dusunun. Bir anne, cocugu ona tokat atsa bile bir an icin onun kotulugunu istemeyecek ve uzuntusunden kahrolmak disinda cocugu icin lanetler savurmayacaktir. Cunku bir annenin yapabildigi ve belki de cocuk sahibi olarak ogrendigi en onemli sey, cocugunu kabul etmektir. Belki bir sure isyan edecek, surat asacak, kizacak ama bir sure sonra onu oldugu gibi kabul edecek ve yine bagrina basacaktir. Iste ogrenmemiz gereken sey, bu annenin cocuguna duydugu kabullenmeyi cevremize yansitmak...

Kendimizi, cevremizi, evreni oldugu gibi kabul etmek! Soylemesi kolay ama yapmasi bir o kadar zor bir sey. Eger bunu basarabilirsek, bir annenin cocugu icin besledigi temiz duygulari kendimiz, cevremiz ve tum evren icin hissetmemiz olasi. Iste yogada karsiliksiz ve kosulsuz sevgiden kast edilen de kabullenmenin dogasindan dogan bu sevgidir, o an bunu basaran kisi icin iyi/kotu, sicak/soguk, asagisi/yukarisi gibi kavramlar kalmayacaktir.

Selamlar, sevgiler,
Anu.

Hiç yorum yok: