25 Nisan 2012 tarihinde, Purnam Yayınları'ndan Sevginin Sırrı - Bhakti Yoga isimli Swami Vivekananda'nın kitabını yayınladık. Bu konuyla ilgilenen tüm okurları bu kitabı okumaya davet etmek isterim. SAtın almak için tıkla...
--------------------------------
Bugün biraz bhakti yoga / sevgi yogası üzerinde durmak istiyorum.
Hatırlarsanız, daha önce, kişinin hangi yolu seçtiği önemli değildir, çünkü her yol kişiyi aynı sonuca, yani özgürleşmeye götürür demiştik. Kişi isterse, bhakta olur ve bhakti yoga üzerine yoğunlaşır, isterse raja yoga’ya yoğunlaşır, isterse karma yogaya ya da isterse bunların bir kombinasyonunu yaparak integral yoga yapabilir. Bu yolların biri diğerinden daha iyi ya da kötü değildir, diğerine göre kestirme yol yoktur. Ancak, Bhakti Yoga sevgi üzerine yoğunlaşan bir yol olduğundan, başlangıçta yoga heveslisi tarafından uygulaması oldukça basit görünebilir, bu nedenle de kişinin “ben zaten sevgi doluyum!” demesiyle tercih edilebilir. Ancak bu yol sanıldığı kadar basit bir yol değildir! Çünkü duyular üzerinde hakimiyet gerektirir ve gerçek sevginin ne olduğunu kişinin anlaması üzerine kuruludur...
Peki şunu sorabilirsiniz, “eğer birlik varsa, o halde kötülük nasıl olabilir, kişi nasıl olur da kötü bir hale gelebilir?” Buna şöyle cevap verebiliriz, iyinin olduğu yerde, kötü de vardır, eğer kötülüğün olmamasını istiyorsanız, iyiliği de bırakmanız lazımdır. Bu, ketum hale gelmek değil, tam tersine tam ve kesin bir sevgi duygusuyla dolmaktır. Bunu güneş ya da hava ile karşılaştırabilirsiniz, güneş ışınlarını kimseyi kayırmadan gönderir, hava iyi kötü herkes için solunmak üzere oradadır, ayrım yapmaz, tüm evren ile uyumludur, herhangi bir tercihi yoktur. Sadece varolur. İşte kişi de aynı şekilde tercihlerini bir kenara bırakarak karşılıksız ve koşulsuz sevgiyi bu şekilde yaşayabilir.
Kişi şunu unutmamalıdır, herkesin içinde iyilik ve kötülük tohum halinde potansiyel olarak durmaktadır. Kişi hangi tohumu sularsa, o tohum daha fazla yeşerecektir, bu nedenle de kişi sevgi tohumunu yeşertmek için onu düzenli olarak sulamayı ihmal etmemelidir ve elbette gözlemci olmayı böylece yeşerttiği sevgi tohumunu büyük ve geniş bir ağaç olmasını sağlamalıdır.
Bhakti Yoga’nın amacı kişinin evrensel sevginin ne olduğunu kişiye göstermek ve böylece kişiyi yoga’ya/birliğe götürmektir. Peki evrensel sevgiden kastımız nedir? Sevgi dolu kişiden kastımız, her zaman, her yerde sevgisi varolan, hiç bir şart altında değişmeyen, herhangi bir koşul aramayan, herhangi bir karşılık beklemeyen, sadece veren ve herkes ve herşey için tam ve kesin şefkat duyan kişidir. Ancak bu kişi, sürekli olarak çevresindeki olumsuzluklara üzülen, kendini bu konuda deyim yerindeyse parçalayan depresif bir kişi değildir. Aksine, herşeyi olduğu gibi gören ve olduğu gibi kabul eden kişidir, herşeyin mükemmelliğini bilen, olan herşeyin olması gerektiği gibi olduğu konusunda şaşmaz ve değişmez bir inancı olan ve evrensel akışa kendini tam olarak uyumlandırmış ve kendini akışa bırakmış bir kişidir.
Peki o halde biz bu şekilde bir evrensel sevgiyi günlük hayatımızda hissedebiliyor muyuz? Aslında pek değil, çünkü bizim hissettiğimiz sevgi olarak adlandırdığımızz his, daha çok arzunun karşılığı olan ve karşılık bekleyen ve şartları olan bir duygu. Örneğin şu lafı çevremizde çokça duyarız “Ben seni severim, sen de beni seversen...”, “Ben seni severim, ama sen şu veya bu şekilde şekilde davranmazsan...” Bu daha çok sevgi değil bir alış veriştir ve temelinde arzu ve sahiplenme duygusu barındırır. Peki bundan vazgeçmenin yolu nedir? Aslında istenilen vaz geçme değil, bu duyguyu bir araç olarak kullanarak, bu duygunun ötesine geçebilmektir. Bu da
kişinin kendi “ego”sunu yavaş yavaş terk etmesiyle mümkündür. Günlük hayat içerisinde kendimize baktığımızda, tamamen egonun ve kendi bireyselliğimizin esiri olduğumuzu görürüz ve herşeyi şahsımıza alırız. “Bana bu kişi şunu nasıl yapar?” “Ben hatalı olsam da nasıl gider ondan özür dilerim?” “Beni nasıl görmezden gelir” “Beni nasıl davet etmez?” vs vs tarzında deyişler sürekli olarak hepimizin kullandığı deyişlerdir. Yogaya baktığınızda ise, sizden tüm bunlardan uzaklaşmanızı öğütler, çünkü bireyselliğin olduğu yerde, çokluk vardır, çokluğun olduğu yerde birlik yoktur! O halde, birliği yakalamak isteyen kişi, egoyu ister istemez törpülemek zorunda kalacaktır. Böylece olan olayları kendi şahsına almamayı ya da gurur meselesi haline getirmemeyi öğrenecektir.
Ancak burada önemli bir nokta vardır, bu da kişinin egoyu törpülemeyi yanlış algılaması ve kendini savunmasız bir hale getirmesidir. Daha önceleri verdiğimiz bir örnek vardı, eski yazıları okuyanlar hatırlayacaktır, ben yine burada tekrar etmek istiyorum: Hindistan’da bir köyde bir yılan köye korku saçmaktadır. Çevreden geçmekte olan gezgin bir yogi’den (bu kişilere sadhu ismi verilir) köy halkı yardım ister. Sadhu da, köylülerin isteğiyle, yılanın olduğu yere gider ve yılana neden köy halkını korkuttuğunu sorar. Yılanın sebebi basittir, korku salar çünkü kendisine zarar verilmesinden çekinmektedir, savaş ya da öl mantığı gütmektedir, böylece kendi korkularını göstermemek için korkutmaktadır. Sadhu kendisine yoga prensiplerini anlatır ve yılan dikkatlice dinledikten sonra, sadhunun yoga yolunu takip etmeye karar verir. Sadhu köyden uzaklaşır. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra, sadhu’ nun yolu yine o tarafa düşer ve köye uğrayarak yılanı kontrol etmeye karar verir. Köylüler artık yılandan korkmadıklarını söylerler sadhuya, ama sadhu yılanı ziyarete gittiğinde artık bir kaç sene önce gördüğü yılandan eser yoktur, yılan bir deri bir kemik kalmış, bir kenarda titrek durmaktadır. Sadhu şaşırarak yılana ne olduğunu sorar ve yılan da şöyle yanıt verir, kendisi korkutmadığı için, köydeki çocuklar ona hergün sopalarla saldırmakta, üstüne taş atmaktadır. Ama yılan yine de gururludur çünkü sadhunun yolunu her türlü zorluğa rağmen takip etmiştir, ama sadhu buna karşılık onu takdir etmek yerine kaşlarını çatar ve şöyle der, “iyi de ben sana tıslamamanı söylememiştim ki..!”
İşte en çok yanlış anlaşılan noktalardan biri budur, kişi egoyu törpülemek adına, kendinden vazgeçmeyi eğer çevresindeki herkesin her isteğine boyun eğmek olarak algılarsa, ya da kendisine her vurana diğer yanağını uzatırsa, bu o kişi bhakti yoga yapıyor demek değildir. Bir bhakta da gerektiğinde karşısındaki kişiye gerekli cevabı verebilir, sert veya aksi davranabilir ve hayır diyebilir bir halde olmalıdır. Ancak buradaki püf nokta şudur, bunu derken söylediğinin kendisini bağlamadığını bilmelidir, yani bunu sadece karşısındaki bunu duymayı ya da yapılmayı hakkettiği için yaptığını bilmeli ve kendisi bu durumdan etkilenmemeli, içsel dengesi bozulmamalıdır. Bu aynı zamanda bu kişinin çevresine duyduğu şefkati gösterir, neden mi? Çünkü düşünün ki, eğer kararı çocuklara bırakırsanız, okula gitmek yerine tüm günü oyun oynayarak geçirmeyi tercih ederler, halbuki veli çocuğa kızarak veya zorlayarak onun okula gitmesine ya da ders çalışmasına neden olur. Şimdi bu veli çocuğun iyiliği için bu zorlamayı yapmaktadır ve şiddet içermediği sürece yaptığı doğrudur. Eğer aynı veli çocuğu kendi haline bırakırsa, bu çocuğun istikbali için iyi olmayacaktır, böylece aslında iyilik eder gibi görünmekle birlikte serbest bırakmakla aslında kötülük etmektedir, tıpkı bizlerin bazen acı sözler duyması gereken kişilere “şefkatli olduğumuzu” ileri sürüp, kendimizi ifade etmediğimizde olduğu gibi...
Bundan sonraki yazımızda, sevginin adımlarına teker teker bakarak, bunları nasıl evrensel sevgi haline getireceğimizi inceleyeceğiz. Bu yazıya kadar gelin hep beraber sevgiden ne anladığımızı kendi başımıza bir düşünelim...
Sevgiler,
Anu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder