Vejetaryen gruba gonderilen mesajlardan bir digerini asagida bulabilirsiniz, burada ozellikle sutun icilmemesinin Ahimsa (zarar
vermeme) ilkesine uymak acisindan onemli oldugunudan bahsedilmekteydi...
“Ahimsayı da iyi biliyorum. Yalnız tam uygulamak ımkansız gorunuyor ve hatta yoga hocamızda kesinlikle tavsiye etmemisti. Mikroplar olmesin onlarda canlı diye ilac almayıp olen insanların hikayelerini anlatmıstı.eger ahimsa ile veganlık arasında bir ilişki kuracaksak ahimsayı uygulamak isteyenler yine sut içmemeli. ozelliklede fabrikasyon olanları. Cunku o zavallı hayvanları bir suru ilac hormon yukleyip gunesten uzak mikrop yuvası yerlerde hapsediyorlar biz dondurma yiycez diye....Dunyanın en kalteli peynirlerinden sayılan rikotto peyniri ve birtanesi daha (adını unuttum) dogumdan itibaren ahırlara hapsedilmis hiç gunes yuzu gormemiş ve hiç yurumemiş(belki ahırın içinde iki ileri bir geri yapmıslardır) ineklerin sutunden yapılıyor(bir belgeselde izledim) al iste sevgili ayca Ahimsanin uygulanacagı bir yer daha . Ama en onemlisi eger Ahimsanın gercek anlamı canlıya zarar vermemekse once kendimize zarar vermemeliyiz, gelecek nesile hasta DNA ları vermemeliyiz sut içmemeliyiz.”
Ahimsa'yi tam olarak uygulamak imkansiza yakindir, cunku Ahimsa cok genis bir kavramdir. Simdi bunu soyle dusunun, her nefes aldigimizda mikro organizmalari icimize cekerek olumlerine sebep oluyoruz, antibiyotik aldigimzda da bedenimizde bulunan mikroplari olduruyoruz, her kırıcı soz soyledigimizde karsimizdakinin kalbine bicak sapliyoruz, tuvalette her sifonu cektigimizde dunyanin degerlli temiz su kaynaklarini biraz daha tuketerek gelecek nesillere zarar veriyoruz... simdi bu durumda sadece sut icmemek ya dad dondurma yememek Ahimsayi daha iyi uyguladigimiz anlamina nasil gelebilir? Ya da size sunu sorayim, zarar vermeyecegiz diye, ornegin sineklerin kaninizi emmesine musade mi edeceksiniz ya da bedeninizdeki antikorlari bedeninizde bulunan bakterilerle savasmasinlar diye uyusturacak misiniz? Ya da sadece buyuk bas hayvanlari mi savunuyoruz?
Kabul edilmelidir ki, yasadigimiz surece oyle veya boyle cevremize zarar veririz, bu degismez bir gercektir. Zarar verdiginiz surece de yasam aci getirir. (budha'nin sozu de okuyanlar bilir, "yasam aci doludur" demektedir.) yasam aci getirir, cunku yapilan hersey kisiye geri doner. Bu durumda tam ve kesin olarak zarar vermemek demek olumdur, bu dunyada "canli" oldugumuz surece mumkun degildir.
Ama herkes "kendince" mumkun oldugunca, zarar vermeyi en aza indirgemeye calisabilir - herkes ne kadar yapabiliyorsa o kadar yapar, bu da yeterlidir. Yoksa sut icmek ya da icmemek, sutun kutsal olmasi veya olmamasi gercek ve dogru tartisma konulari degildir, konunun ozu hic degildir.
Hayvanlarin yenmesi, ya da sutun icilmesi insanin yasamini devam ettirmesi icin zorunlu degildir, bu durumda kisi "zarar vermeyi" daha aza indirgemek icin et yemekten/ sut icmekten vaz gecebilir. Ama kimi Ahimsa uygulayicilari vardir, et yerler ama vejetaryenlerden cok daha huzurludurlar... demek ki, onemli olan kisinin ne yiyp ictigi degil, hayata ve cevresine bakis acisidir, kendini ne kadar "zarar vermeme" konusunda dizginlemeye calismasidir...
Selamlar,
Anu.
1 yorum:
Yanlis bilgiler veriyorsunuz. Bazi ahimsacilar et yer ama vejeterjandan daha huzurludur. Cok yanlis tabirler bunlar. Istanbullu yoga merkezinin yazacagi makale ancak bu kadar dusuk kalitede bir spirutuellige sahip olabiliyor demekki. Kınıyorum.
Yorum Gönder