29 Aralık 2007

Bağımlılık ve Umursamazlık

Merhaba,

Bugün isterseniz yogik anlamda üzerinde çok durulan bağımlılık konusunu konuşalım. Yoga felsefesinde kişinin bağımlı olmaması istenen bir şeydir. Ancak bu bağımlı olmama durumu da özellikle yoga heveslileri tarafından yanlış anlaşılır: Örneğin, bağımlı olmayalım diye ailemizi bir kenara itmeli miyiz? Bağımlı olmamak adına işimizde iyi performans göstermemeli miyiz? Bağımlı olmamak için, arkadaşlarımızdan uzaklaşmalı mıyız? Bağımlı olmamak için paradan uzak mı durmalıyız? Ünlü biriysek, ünü bir kenara mı bırakmalıyız?

Bağımlı olmamaktan kasıt, kişinin kontrolünü kaybetmeden bu isim ve şekil dünyasındaki varlıklarla etkileşim içinde olabilmesi demektir. Şimdi bunu biraz açalım; Bhagavat Gita’da Sri Krişna şöyle der: “Dünyayı alt üst etmeyen, dünyanın da onu alt üst edemediği kişi, hikmet sahibidir.” Burada Sri Krişna hem dünyanın altını üstüne getirmeyin – yani dünya içinde uyum içinde olun diyor, hem de dünya sizi etkilemesin diyor. Niye? Çünkü, her zaman söylediğimiz gibi, sırf siz dünyayı alt üst etmiyorsunuz diye dünya sizin istediğiniz gibi bir yer haline gelmez. Dünya aynı şekilde dönmeye devam eder. Bu kişiyi şöyle etkileyebilir; kişi şöyle düşünebilir: “Ben bu kadar yoga yapıyorum, meditasyon, pranayama, vs, ama çevremde hiç bir şey değişmiyor. Hala çevremde bir sürü şey üstüme üstüme geliyor, insanlar anlayışlı değil, haksızlık diz boyu, o halde bu yaptıklarımın ne önemi var?” Şimdi dikkat ederseniz, dünya bu şekilde düşünen kişiyi alt üst etti, çünkü bu kişi dünyanın kendisini etkilemesine “izin” verdi. Burada şunu asla aklımızdan çıkarmamalıyız; biz neye izin verirsek, o olur. Konumuza dönecek olursak, İki türlü bağımlılık vardır: biri pozitif bağımlılık: Biz sevdiğimiz şeylere/ kişilere bağımlı kalabiliriz. Aynı şekilde nefret ettiğimiz her tür varlığa da bağımlı kalırız. Peki neyin olmasına “izin” verdiğimize bakın, biz bağımlı olduğumuz şeylere izin veririz. Çok sevdiğimiz kişiye o kadar kendimizi açarız ki, o kişi parmağının ucuyla dokunur, ve biz çok fazla inciniriz, çünkü belki kuş tüyü hafifliğinde de olsa, tokat hiç beklemediğimiz bir yerden gelmiştir. Aynı şekilde birinden o kadar nefret ederiz ki (ona böylece bağımlı kalmışızdır), onun bizi öfkelendirmesine izin veririz. O kişiyi her gördüğümüzde, o kadar gardımızı almış bir şekilde dururuz ki, kendi kendimize yarattığımız gerilim, o kişi bir şey yapmasa bile, sinirlerimizi bozmamıza yeter.

Şimdi bu durumdan kurtulmanın yolu, kişinin nötr kalmasıdır. Nötr kalmak kolay değil. Biz kime karşı nötr kalırız? Hiç tanımadığımız insanlara. Bir defa merhaba dediğimiz kişilere. İşte bu kişilerle herhangi bir irtibatımız olmadığı için, bu kişiler hakkında herhangi bir “yargımız” yoktur, bu kişilerle ilgili “hüküm” vermemişizdir, bu nedenle, bu kişiler hayatımızdan gelirler ve geçerler. Bu kişiler bizde iz bırakmazlar.

Yogik anlamda diğer tüm ilişkilerimizin de bu şeklide iz bırakmadan hayatımızdan akıp gitmesine izin vermemiz için, nötr kalmayı öğrenmemiz gerekir. Bu, belki de, bu hayattaki verilecek en önemli sınavdır. Çünkü bu sınav çok boyutludur; neden mi? Bir örnek verelim: paraya karşı nötr kalmak; parayı kullanmak ama ona bağımlı olmamak, parayı ne sevmek ne de nefret etmek, sadece işimizi görecek bir araç olarak onu görebilmek, yokluğu ve varlığının bizim için bir olması... Bunu bir an için zihninizde canlandırın, ne kadar zor oldğunu kendiniz de göreceksiniz. Çünkü biz ya parayı çok severiz, düşkünlüğümüz vardır ya da bize paranın “kötü”, “çirkin” bir şey olduğu, çok para sahibi olmanın “yanlış” bir yanı olduğu öğretilmiştir. İşte kişi burada kendisi paranın kendisini yönetmesine izin verir, İzin verdiği ölçüde de para (kişinin hayatında var olarak ya da aksine olmayarak) bu kişinin hayatında önemli bir rol oynar. Bu bir boyuttur.

Başka bir boyut için başka bir örnek verelim: Diyelim ki hayatımızda çok sevdiğimiz bir insan var, bu kişi bizim için çok değerli, onunla sohbet etmek bir yana, sırf yanında olmak, varlığını hissetmek bile bize huzur veriyor. Şimdi kişi dikkat etmezse, daha farkına bile varmadan, bu bağlılık yakın bir zamanda bağımlılık haline dönüşüverir. Ancak, bir de kişinin bu konuda (bağımlı olmaması gerektiğini biliyor ya!) çok dikkatli olduğunu varsayalım, öyle dikkatli ki, “çok sevdiği” halde, o kişi yanında olmadığında, her şey yolundaymış gibi hayatına devam ettiğini... Yani bağımlı olmamayı umursamamakla karıştırdığını... Eğer o kişi hayatınızda olmadığı zaman, yokluğunu hissetmiyorsanız, bu iki şey anlamına gelebilir, ya o kişiyi gerçekten sevmiyorsunuz – sevginiz daha çok iki dudağınızın arasındadır ve kalpten taşan bir sevgi değildir, ya da siz bağımlı olmamayı umursamamakla karıştırmışsınızdır ve kalbiniz katılaşmıştır.

Şimdi birinci durum için söylenebilecek fazla bir söz yok, zihin çok kurnazdır unutmayın, kişi kendi bile farkında olmadığı halde aslında bağlı hissetmediği kişiler ya da şeylere bağlı olduğunu zannedebilir. Bunu o kişi hayatınızdan çıktığında hissedersiniz, eğer hayatınızı onsuz da gayet güzel götürebiliyorsanız, bu durumda demek ki o kişinin hayatınızda özel bir yeri yoktur. Bu doğal ve normal bir durumdur yadırganacak da bir yanı yoktur.

Ancak ikinci durum çok vahimdir. Bağımlı olmamak demek umursamamak demek değildir! Kişi dünyayı umursamak durumundadır, çünkü kişi bu dünyada yaşamaktadır, kişi bedenini umursamak durumundadır çünkü bu bedeni kullanacaktır, kişi parayı umursamalıdır, çünkü şehir hayatı içinde bulunduğu sürece yaşamını devam ettirebilmek için paraya ihtiyacı vardır... vs vs.. Yani kişi sırf bağımlı olmayacağım diye, işi umursamazlığa, vurdumduymazlığa götürmemelidir. Kalbin katılaşması, kapanması yogada istenilen bir şey değildir. Çünkü yogada aksine evrensel sevginin hissedilmesi, evrenle aynı sevginin paylaşılabilmesi istenir. İşte umursamazlık, kişinin bağımlı olmamaya bağımlı hale gelmesidir! Yani kişi kendini hiç bir şeye bağımlı olmayacağım diye, garip saplantıların içine girebilir. En üzücü yan, kişinin bunu kendi kendine idrak etmesinin çok zor olmasıdır. Bu nedenle lütfen dikkatli olalım.

Bağımlılık ve umursamazlık bıçak sırtı gibidir, biri bir uçsa, diğeri öbür uçtur. Lütfen aşırı uçlardan kendimizi koruyalım. Unutmayalım ki, yoga orta yolu önerir. Kimse sizden yoga yapıyorsunuz diye marjinal bir hayat yaşamanızı istemez, isteyemez. İsterse bunu sorgulayınız. Hangi temel metinleri baz aldığını sorunuz. Bağımlı olmamak demek, hayatı terk etmek değildir. Tersine, hayatın tam ortasında cesaretle, dimdik ayakta durabilmektir.

Sevgiler.

Ayça.

Hiç yorum yok: