Şimdi evrensel sevgiye geçmeden önce, biraz daha kendi sevgi kavramımız üzerinde durmak istiyorum. Geçen hafta, sevgi üzerine düşünüyoduk hatırlarsanız, şimdi yine üzerinde düşünmeniz için size kısa bir bilgi geçmek istiyorum:
Bizim sevdiklerimize olan sevgimizi gösterme tarzımız genel olarak aslında (içinde çoğu zaman bolca kıskançlık karışmış) "sahiplenme" ve "tutsak etme"dir, bir çok ilişkiye bakarsanız (burada ilişkiden sadece kadın erkek ilişkisini değil, anne-çocuk, çocuk-anne ilişkileri, arkadaş ilişkilerini de kastetmekteyim) aslında ilişki özgürleştirici değildir. Bu durumda, kişi çevresi ile bir ilişki içine girdikten kısa bir süre sonra bunalmakta ve mutsuz ilişkiler yumağı içinde sıkışmaktadır.
Peki bu böyle mi olmalıdır?
Burada size ünlü mistik Halil Cibran'ın bir sözünü hatırlatmak istiyorum. Halil Cibran şöyle der:
"Sevdiğiniz kişiyi serbest bırakın. Eğer serbest bıraktığınızda, size geri geliyorsa, sizi seviyor demektir. Eğer geri dönmüyorsa zaten sizi hiç sevmemiş demektir. Bu durumda bırakın gitsin, bu her iki taraf için daha iyidir!!!"
Lütfen bu sözün anlamı üzerine biraz düşünelim ve burada bahsedilenin ne olduğunu kendimizce yorumlayalım. Halil Cibran'ın bu sözünü unutmayın, çünkü ilerideki Bhakti Yoga yazılarında bu söze tekrar atıfta bulunacağım.
Selamlar, sevgiler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder