Merhaba,
Isa upanishad'da gecen Brahman kelimesinin ne oldugu ile ilgili bir soru geldi,kendimce yorumumu yazmak isterim;
Brahman kelimesi Bhagavatgita'da da gecen bir kavramdir. Kelimenin kendisi her yerde olan, her seyi icine alan ve tum evreni olusturan,iceride ve disarida olan guc olarak ifade edildiginden, dininiz ne olursa olsun, bu kavrami Tanri olarak dusunebilirsiniz, Brahman hint sisteminde de tum tanrilarin otesinde olan kadir-i mutlak olarak gectigi icin, semavi dinler olarak gecen Islam/Hristiyanlik, musevilik ogretilerindeki veya diger dinlerdeki Tanri tanimina karsilik gelen kavramdir. Herhangi bir dine ait oldugunu hissetmeyen digerleri, Brahman'i, tum bu evreni olusturan enerji, guc, Ruh, Ozben veya kendilerinin evrenin olusumuyla ilgili aciklamalarinda kullandiklari kelime her ne ise, o kelimenin karsiligi olarak alabilir.
Ben yoga'nin Hinduizm'den ayri olarak incelenebilecek bir bilim oldugu fikrimi surduruyorum, hinduizm propogandasi olabilmesi icin, size "ancak sadece Brahman ismiyle hitap ettiginizde" verim alabileceginiz, diger isimleri (Allah, Tanri, veya Tanrinin diger ismleri ya da herhangi bir inanci olmayan yoga uygulayicilarin kullanacaklari diger isimler vs) kullandiginizda herhangi bir sonuc alamayacaginz soylenmelidir.
17 Ağustos 2005
Tanrı inancı bir dinin olmasını gerektirir mi sorusu üzerine...
Tanri inancinin olmasi icin belli bir dine ait oldugunu hissetme zorunlulugu elbette yok. Ancak soyle bir ekleme yapmak isterim; eger bir kisinin Tanri inanci/yorumu varsa ve mevcut dinlere inanmiyorum diyorsa, kisi kendi dinini yaratmis demektir. Yani Tanri inancinin oldugu yerde, yine bir din vardir.
Mevcut dinlerde de (semavi dinler, ve bu semavi dinlere gore pagan dinler) kisi elbette belli bir yerden sonra kendi kisisel yorumunu ekledigi icin dini kendine gore kisisellestirir (ornegin herkesin Tanri kavraminin altini nasil doldurdugu cok kisiseldir, bazisi onun ofkeli oldugunu dusunur, bazisi sefkatli, bazisi ise tum bunlarin otesinde, vs) - ancak yine de temelde ait oldugu dinin rituellerini izler.*
Peki o halde yapilan tum ruhsal calismalarin ortak amaci ve gelmeye calistigi nokta nedir?
"Inancin" asildigi ve "bilme" ile "sahsen deneyimlemenin" inanc yerine gectigi noktaya, yoga felsefesi "Samadhi", ya da genel tabiriyle "aydinlanma" ya da "kendini bilme" der. Kisi, ancak kendini bildigi zaman, artik evrensel gerceklerin ne oldugu bilmek icin bir inanca sahip olmasina - yani kendisini bunun icin ikna etmesine- gerek olmayacaktir. Cunku bunu, tıpkı su an kendisinin insan oldugu konusunda ikna edilmesine gerek olmamasi gibi net bilecektir.
Bu durumda, bu kisi icin Bhagavat gita'da Krishna'nin dedigi gibi; "Ozben'i bilen bir Brahmana için, tüm Veda'lar (metinler) bir su kaynaginin yanibasindaki bir su haznesinde duran su gibi" (Bhagavat Gita, bölüm 2, vecize 46) olacaktir.
Siddharta Gautama Budha bunu basarmis bir kisidir, buyuk tum filozoflar ve gonul adamlari (Sri Ramakrishna, Swami Vivekananda, vs) da bunu basarmistir. Iste yogayi basarmaktan kasit da budur, kisi yogada kaldigi ve kendini bildigi an yogayi basarmis demektir.
Sevgiler
*) Rituelden kastim dinin tum detayli uygulanisidir, nasil dua edileceginden, Tanri'ya verilecek isme, neyin dogru neyin yanlis olduguna vs kadar tum bilginin belli kitap/kitaplarca belirlenmis ve sabitlenmis olmasidir. Bir ornek verirsem; arastirdin mi dersen hayir derim ama cok klise oldugu icin soylemekte sakinca gormuyorum; hep dedikleri gibi Turkiye'de yasanan Muslumanlikla Arabistandaki farklidir... Ayni sekilde, ayni ulkede yasasa bile, kisiden kisiye de din yorumu degisir (bu yuzden tartisma yasanmiyor mu?)- ama kullanilan rituel temelde aynidir. Kisinin kendi dinini yaratmasindan kastim ise, Tanri yorumunu kisisellestirmesinin yani sira, ritueli de kendisinin yaratmasi, bunu disaridan almamasidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder