29 Aralık 2007

karma yoga -5-

Merhaba,
Karma yoga hakkında bir kaç noktaya daha değinmeye devam edelim.

Bazı çevrelerde şöyle bir şey duymuş olabilirsiniz, "Kimseye yardım etmemelisiniz, çünkü bu onların karmalarını bozacaktır. Herkes kendi karmasına uygun koşullar altında yaşarlar. Bu nedenle ihtiyacı olana bir şey vermek "o kişinin uzun vadede iyiliği için" kötü bir şeydir. O kişi kaderine terk edilmelidir!" Malesef, sadece ülkemizde değil, dünyanın diğer ülkelerinde de ve hatta Hindistan'da da bu görüşü destekleyen bir grup kişi bulmanız olasıdır.

Peki karma bunu mu gerektirir? Yani gerçekten kimsenin karmasına müdale etmemek adına, yardım eli uzatmaktan kaçınmalı mıyız?

Burada aslında duyulan korku şudur: Olumsuz fiiller nasıl olumsuz sonuçlar doğuruyorsa, olumlu fiiller de olumlu sonuçlar doğrur. Yani ben çok kötü bir insanken yaptığım tüm kötülükler nasıl beni bu doğum ölüm çarkı olan Samsara'ya bağlıyorsa, çok iyi bir insan da, yaptığı iyi fiillerin meyvelerini yemek için bu Samsara'ya bağlı kalacaktır. Bu nedenle kişi mümkün olduğunca suya sabuna dokunmadan, "bağımlılıkları" ve mümkünse "sorumlulukları" üzerinden atarak yaşamalıdır.

Şimdi, bu konu hakkında size eski Hindistan'dan bir örnek vererek başlamak isterim.

Eski Hindistan'da yemek yemek aile için kutsal sayılan özel bir ritüele sahipti. Evin hanımı yemeği yapar, tüm aile masanın çevresinde toplanır, ancak kimse yemeğe başlamadan önce, evin reisi kapıya çıkar ve olabildğince yüksek bir sesle "dışarıda aç olan kimse var mı?" diye sorardı. Eğer yoldan geçen aç bir kimse varsa, o kişi masaya oturur, öncelikli olarak yemeğini yer, ev sahipleri ancak misafir yemeğini bitirdikten ve karnı iyice doyduktan sonra, yemeğin kalanını yerdi. Eğer, gelen misafirler yemeğin tamamını yerlerse, ev sahipleri için o öğün için tekrar yemek pişirmez, gelen misafirlerin karnını doyurdukları için ev halkı memnun ama aç olarak sofradan kalkarlardı.

Şimdi bu örneğe bakacak olursanız, hizmetin ve çevreye yardımın, kişinin kendi önüne geçmesinin ne kadar önemli olduğunu rahatça görebilirsiniz. Kişi önce kendini değil, önce çevresini düşünür, çevresinin mutluluğu onun kendi mutluluğu olur, çevresinin karın tokluğu kendi karın tokluğu olurdu...

Şimdi şu yardım edilmeyen kişilerin, "karma"sından dolayı orada olduğuna inana bu kişilere şu soruyu sorun, "Peki bu kişinin karmasında, bu durumdayken benden yardım almak olmadığını nereden biliyorlar?"

Swami Sivananda, The Divine Life Society'i (İlahi Yaşam Topluluğu) kurduğunda, şu maddeleri aşramın adı altına yazmıştır:

(1) Hizmet et,
(2) Sev,
(3) Ver,
(4) Arın,
(5) Meditasyon yap,
(6) Farkına var.

Dikkat ederseniz, en büyük Bhakti yogilerden olan Swami Sivananda, Yoga'nın adımlarını Yama, Niyama, Asana vs diye sekize bölmektense, altıya bölmüş ve işe "hizmet et" diyerek başlamıştı! İşte kişi, tıpkı Sivananda'nın da söylediği gibi, yapması gereken görevi (hizmeti) yapmalıdır. Eğer bu görev çevresine yardım etmeyi gerektiriyorsa, bunu da yapmalıdır. Burada hizmet maddi ya da manevi olabilir, örneğin kişinin bir dostunu kötü gününde dinlemesi de bir hizmettir. Ancak bu fiiller kişiyi bağlamak zorunda değildir, çünkü kişiyi bağlayan fiilin kendisi değil, kişinin fiile karşı geliştirdiği bağımlılık ve fiilin meyvesine karşı duyduğu arzu veya nefrettir. İşte karma yoga da, burada devreye girer, kişi "fiilde beceri"ye sahip olarak yani bağımlılık ve egodan kurtularak fiilde bulunduğu halde, yaptığı fiil kendisini bağlamaz.

Şimdi aynı şekilde şu görüş de doğru değildir: "Ben bağımlı olmadan fiilde bulunamıyorum, yani ne zaman birine yardım etsem, aklım ister istemez ettiğim yardımın karşılığını almaya kayıyor. En iyisi bundan korunmak için yardım etmeyeyim." Kişi, kendisinin bu dünyada üstlendiği rolü kusursuzca oynamalıdır, bundan kaçması doğru değildir. Kişi bir aile reisi ise, ailesine karşı olan tüm yükümlülüklerini yerine getirmelidir, eğer bakması gereken yaşlı annesi-babası varsa, onlara para göndermelidir, hasta kızkardeşi varsa ona hastabakıcılık yapmalıdır... Eğer kişi tüm bunları sadece yapması gerektiği görevi olarak alıyorsa ve bunu herhangi bir karşılık beklemeden sadece doğru olduğunu bildiği için yapıyorsa, bu fiiller kendisini bağlamayacaktır.

Sri Krişna, Bhagavat Gita'da şöyle söylemektedir:

"Görevin sadece çalışmaktır ama asla meyveleri için değil; ne fiilin meyvelerinin seni çalışman için motive etmesine izin ver, ne de bağımlılığının seni fiilsizliğe itmesine izin ver." (bölüm 2, vecize 47)

Swami Vivekananda, Karma yoga isimli kitabında şu görüşü açıklamaktadır: Bu dünyada yaptığımız tüm fiiller aslında bizim kendimizi eğitmemizde kullandığımız arılaştırma (kriya) yöntemleridir. Yani kişi aslında bir düşküne para verdiğinde, ya da çevresine yardım elini uzattığında onlara yardımcı olmamakta- tersine kendisine yardım etmektedir. Kimsenin, dünya dahil olmak üzere, hiç bir şeyin yardımımıza ihtiyacı yoktur. Biz olsak da olmasak da dünya dönmeye devam etmektedir. Bu nedenle kişinin yaptığı her tür yardım için bırakın kendisi için bir fayda sağlamayı, tersine kendisine bu fırsatı veren çevresine teşekkür etmesi gerekmektedir! Çünkü bu kişiler olmazsa, -yapılan görevin doğasına göre - cömertliğimizi, sevgimizi, şefkatimizi, vs göstermemiz mümkün olamazdı. Yani aslında kişi görevini tam olarak yerine getirdiğinde, "veren" değil, "alan"dır. Alır, çünkü bir şey daha öğrenmiştir; "karşılıksız ve koşulsuz olarak vermenin güzelliğini." ya da "karşılıksız ve koşulsuz olarak sevmeyi"... Bağımlılığı aşılabilmenin bir yolu da işte budur, kişinin kendisine bu fikri hatırlatması, yapılan fiili "veren" ve "alan"ın rolerini değiştirmektir.

Swami Vivekananda, aynı kitapta, "Bir aile reisinin konumu, dağda inzivaya çekilmiş bir kişinin konumu kadar kusursuz ve mükemmeldir" der. Her iki durum da mükemmeldir, çünkü her iki kişi de doğasına uygun yaşamaktadır. Kimse diğerinin görevine özlem duymadan, yapması gereken görevi yapmalıdır, böylece herkes kendi doğasına uygun yolda, sarsılmadan ve engelle karşılaşmadan en yüksek iyiye ulaşacaktır.

"Kişinin mükafatı olmasa bile kendi görevini yapması, daha iyi yapacak olsa bile bir diğerinin görevini yapmasından daha iyidir. Kişinin kendi görevini yaparken ölmesi; bir başkasının görevini korkuyla yapmasına yeğdir." (Bhagavat Gita, bölüm 3, vecize 35)

Şunu unutmayın, yoga sistemi, bir aileniz varsa onları bırakıp gitmenizi, işi bırakmanızı, dostlarınızı terk etmenizi vs istemez. Asında ne komiktir ki, tüm bunların karma yoga yapmak için istendiğinin düşünülmesinin nedeni kişinin "sorumluluklardan kaçmak" için bir bahane araması ve yogayı da bahane olarak kullanmasıdır!!! Bağımlılıktan kurtulmanın yolu, kişinin kendine hakimiyetidir. Bağımlılıktan kurtulmanın yolu, sorumluluktan kaçmak değildir. Bunu yaparak, lütfen kendinizi kandırmayın...

Sevgiler,

Anu.

Hiç yorum yok: