29 Aralık 2007

Maddeye bağımlı olmama ve maddeyle özdeşleşmemenin anlamı...

Bhagavat Gita'da da belirtildiği gibi, Yoga'da, fiil içinde fiilsizliğe erişmeye çalışılır. Yani, maddeyi reddetmek maddesiz yaşamak anlamına gelmemelidir, istenen tersine maddeyle birlikte yaşayıp ona "bağımlı olmamak"tır. Bağımlı olmama kelimesi bir çok yerde kayıtsız kalmak olarak tercume edilmekte, bu da yanlış anlaşılmaktadır, aslında kayıtsız kalmaktan kasıt şudur:
Diyelim ki, çok zenginiz ve harika bir evde oturuyoruz ve son model de bir arabamız var. Bir gün bir ekonomik kriz (!) oldu, ve biz varımızı yoğumuzu kaybettik. Ancak kendimizi geçindirecek bir paramız var, ve tüm lüks hayatımızdan vaz geçmek zorunda kaldık. İşte eğer biz maddeye bağımlı değilsek, mal varlığımızı kaybetmemiz bizi paramparça etmeyecektir. Elbette, birikimlerimizi kaybetmemiz üzücüdür, ama kendimizi kaybedecek kadar da maddeyle "özdeşleşmemişizdir". Şimdi, kim kendini maddeyle özdeşleştirir demeyin, biraz çevrenize bakın ve eminim bir kaç örnek bulacaksınız; sürekli olarak "Ben filan yerin müdürüyüm", "Benim bankada ... TL param var", "Benim ... nüfuzum var" diyen bir tanıdığınız varsa, onun iyiliği için, kendini tanımlamakta kullandığı maddeyi kaybetmemesini dileyin. Çünkü günün birinde kaybederse, bir süre için geriye bir şey kalmadığını düşünecektir.
Unutulmaması gereken tek şey, asıl varlığımızın kendimiz olduğudur; madde gelip geçicidir bu nedenle ona sıkıca sarılmak, ve onsuz var olamayacağımızı düşünmek dengelerimizi bozacaktır. İşte, Yoga'da arzularınızın üstesinden gelin denmesinin de sebebi budur; arzu ettiğiniz şeyi elde ederseniz bir süreliğine mutlu olursunuz, ancak insan doğası gereği bir süre sonra bu mutluluk yerini önce tatminsizliğe sonra, yeni arzulara bırakacaktır. Arzu edilen şeye ulaşılamama halindeyse, öfke doğacak, kişi hırslanacak ve o şeyi elde edene dek umutsuzca çırpınacaktır. O şeye hiç ulaşamama durumunda, bu onu iyiden iyiye mutsuz edecek ve elindekilerin ona verdiği hazzı görmesini engelleyecek, ulaşması durumundaysa, bir süre mutlu olacak ancak mutluluğu kısa süre sonra geçerek yerini yeni arzulara bırakacaktır. Ve bu kısır döngü bir hayat boyu sürecektir.

Peki ama neden? Hepimiz kanaatkar olalım ya da bir lokma bir hırka yaşayalım anlamında elbette ki söylemiyorum, ama maddeyi sadece kullanıp onun kölesi olmamak mümkün değil mi? Yoga, bunun mümkün olduğunu söylüyor. Olaylar biz istesek de istemesek de yaşanır ve biz bir çok olayı değiştiremeyiz ya da müdahale edemeyiz, ama olaylara bakış açımızı değiştirebiliriz. Maddeyle olan ilişkimize verebileceğimiz en çarpıcı örnek herhalde 2 sene önce yaşadığımız 17 Ağustos depremidir. İşte maddeyle ilişkimiz tam 45 saniye sonra sıfırlanabilmektedir. Bu nedenle, maddeyi hayatımızda kullanarak ama onun kölesi olmadan yaşamayı öğrenmek bizim için faydalı olacaktır.

Burada, sözümü bitirmeden önce, son bir ekleme yapmak istiyorum. Bağımlılık sadece pozitif yönlü olmaz, spiritüel kitaplara aşina olanlarınız "negatif bağımlılık" terimini hatırlayacaklar. Bağımlılık her iki yöne doğru olur, bizler arzuladığımız şeyleri kendimize çekmeye çalışırken, bizde nefret uyandıran şeyleri de kendimizden uzaklaştırmaya çalışırız. Bir şeyi arzulamak kadar bir şeyden nefret etmek de onu bize bağlar. Hem Bhagavat Gita'da hem de Patanjali'nin Yoga Sutra'larında geçen "zıt kutupların* kişiyi etkilememesi ile tam bağımsızlık haline kavuşma", negatif/pozitif tüm bağımlılıklardan kurtulmadır.

*) Zıt kutuplar olarak bahsedilen; zevk ve acı, sıcak ve soğuk, kazanma ve kaybetme, zafer ve yenilgi, onurlanma ve utanma, yücelme ve yergidir.

Sevgiler.

Ayca

Hiç yorum yok: