29 Aralık 2007

Ruhsal Yolda Engeller - Truman Şov

Merhaba,

Ruhsal yolun sürekli olarak engebeli olduğu söylenir. Bugün size bunun daha rahat anlaşılabilmesi için bir hikaye anlatmak istiyorum.

Truman Show filmini hepiniz hatırlayacaksınız. Truman, kendi küçük dünyası dışında bir dünya olduğunu bilmediğinde, o dünyada mutlu mesut yaşardı. Ne zaman dışarıda "gerçek" bir dünya olduğunu öğrendi, bir seçim şansı doğdu: mevcut hayatına devam etmek veya yeni bir hayatı seçmek.

İşte ruhsal yoldaki durumu bu şekilde özetleyebiliriz. Kişi isterse kapıya yönelir, kapıdan geçer, diğer hayatı kucaklar. Ya da "Hayır" der, "Başka bir hayat olduğunu anladım, bunu bana sözel olarak söylediğiniz için sağ olun ama istemiyorum, ben yerimden ve halimden memnunum!" Şimdi, kapıya yönelen kişi "Ben bir Ruh Varlığıyım ve bir bedene/zihne/vs sahibim" sözünün ardında yatanı öğrenmek isteyen heveslidir, yerinde kalmayı tercih eden ise, "Ben bu bedenim/zihinim/vs ve bir ruha sahibim" diyen kişidir.

Aynı şekilde kapıdan geçmeyi isteyen öğrenci olur, bu kapıdan geçen ise "bilen" (içsel farkındalığa ulaşan) olur. Bu "bilen kişi" kendi de isterse öğretmen olur ve bildiğini yayar.

Şimdi kendini kaybeden ve kaybetmeyen "bilen kişi" de şudur:

Kapı kim geçerse geçsin açıktır ve kişi istediği an şov dünyasına dönebilir. Tekrar Truman'ın show dünyasına geri dönen "bilen kişi", kendi kendine gülümser, herşeyin sahte olduğunu bilir, ama yine de içinde durabilir, ve bunlardan etkilenmez - çünkü bunların oyun olduğunu bilir, artık doğa'daki guna'ların üstesinden gelmiştir, doğanın üstündedir. Belki herkes gibi şarap içer, pasta yer ama aslında içtiğinin şarap değil su olduğunu, pastanın da kağıttan yapıldığını bilir ve bunlar onu etkilemez.

Ama bir süre sonra bilen kişi, çevresinin de etkisiyle "gerçeği hatırlamaktan" vazgeçerse, oynadığı role kendini kaptırmaya başlar, olaylar ona çok gerçek görünmeye başlar. Ve bu duruma çevresindeki herkes çok sevinir, çünkü o "garip" alışkanlıkları olan kişi gider, yerine onlardan biri bir kişi gelir. Herkes "bilen kişiyi" destekler.

"Bilen kişi" belki son bir çabayla kendine "hatırlatmak" için sembollere başvurur -mesela aslında tüm bunların şov olduğunu unutmayacağını kendine hatırlatmak için parmağına ip bağlar, ama bir süre sonra o kadar kendisinden geçer ki, kendisi bile parmağında neden o "garip ipin" durduğunu hatırlamaz. Belki ipi çıkarır atar ya da aksine ipe bağımlı hale gelir, ipi asla parmağından çıkarmaz, ipin önemli olduğunu hatırlar ama ipin neyi hatırlatması gerektiğini bir türlü hatırlayamaz. Bu da sembollerin gerçek anlamını yitirdiği ve sembollerle dinamize edilen makro kozmosun unutulup sembolün kendisinden medet umulduğu hale gelinen noktadır.

Şimdi devam edelim: İleriki aşamalarda "bilen ve unutan kişiye" iki şey olabilir:

(1) Aslında tüm bunların bir oyun olduğu gerçeği bir anda yüzüne çarpar. Çarpınca, tekrardan kapıya yönelir ve gerçek hayata döner ve kendi kendine bu oyunun ne kadar inandırıcı olduğunu düşünerek güler.

(2) "Bilen kişi" o hayatı boyunca uyanmaz. Role kendini kaptırır ve o hayatı yaşar, sonra da oyundaki diğer karakterler gibi ölür.

Şimdi, eğer "bilen kişi" uyanmıyorsa, diğer bilenlerin görevi oyuna kendini kaptırmış "bilen kişiyi" kollarından tutup sarsmak ve uyanmasını sağlamaktır. Hatta güçlerinin yetmediği yerde, oyunun prodüktörü olan ve herşeyin oyun olduğunu gayet iyi bilen daha ileri seviyeli bir büyükten de yardım alabilir. Ancak elbette burada kişinin özlük haklarını da ihlal etmemek lazımdır. Yani "bilen kişi" yaşadığı hayattan memnunsa ve ısrarla bu hayatta kalmakta direniyorsa, diğerleri onu belli bir yere ve sınıra kadar uyarır. Sonra onu kendi haline bırakmak gerektir. Herkes seçim hakkına sahiptir... Bu nokta önemlidir.

Şimdi öğrencinin görevlerine gelelim;

Öğrenci yanılgı içine girerek, "dünyayı kurtarmak" görevini üstlenebilir ancak bu onun görevi değildir. Aynı şekilde "bilen" ve unutan kişilerin tekrar hatırlamasını sağlamak da öğrencinin görevi değildir. Özellikle de, "bilen" ve kendini unutan kişiler onun moralini bozuyor ve yola olan inancını sarsıyorsa... Öğrencinin asli tek bir görevi vardır, o da gözünü kapıdan ayırmamaktır. Öğrenci unutmamalıdır ki, henüz kapıdan geçmediği için, Truman'ın oyununa kendisini kaptırması son derece kolaydır ve bu an meselesidir, çünkü henüz kapıdan geçmemiştir –yani direkt deneyim mevcut değildir. Bu nedenle çok dikkatli, emin adımlarla, tam konsantrasyonla ve azimle gözü kapıda yürümeye devam etmelidir. Böylece, öğrenci bir gün o kapıdan geçecektir. İşte ancak zaman, -çok istiyorsa- çevresine yardım edebilecektir.

Sevgiler.

Hiç yorum yok: