Merhaba!
Tüm yazdıklarınız için teşekkür ederim. Yorumlarınızı duymak çok güzel.
Tüm bu yazışmalar, aslında paranın ne kadar kaotik olduğunu gösteriyor, öyle değil mi? İşin içine para girdiği zaman hemen sorgulamaya başlıyoruz, bu öğreti ne kadar doğru diye.
Öncelikle bir yanlış anlaşmayı düzeltmek için biraz daha detaylı açıklama yapmak isterim, çünkü Sri Yukteswar'ı da Yogananda'yı da çok severim. Bir yoginin otobiyografisi kitabında Yogananda, Sri Yukteswar'ın dilencilik yaparak geçinen gurulara sinirlendiğini açıkça yazar ve der ki, eğer öğretmen öğrencisinden gelecek paranın derdine düşerse, bu durumda öğrencisini memnun etmek zorunda kalacaktır -bu durumda öğrencisi onun müşterisi ya da velinimeti olacaktır. Öğretmenin, öğretinin tarafsızlığını ve objektifliğini koruması için, öğretmenin kendi kendine geçimini sağlayabiliyor olması ve -öğrenci eğer isterse- ücretsiz olarak gelip bilgiyi alabileceğini söyler. Bu nedenle, Sri Yukteswar öğrencilerinden para almayı reddetmiştir. Ama, bir önceki mesajımda da belittiğim gibi, bir çok guru bunu yapamamıştır, çünkü buna yetecek finansal kaynakları yoktur. Bu sadece bir tespittir, her durum için de üzülecek ya da kınanacak bir şey de yoktur.
İçinde bulunduğumuz dünyanın şartlarına gelirsek, kişinin parasız yaşayabilmesi -belki artık doğuda bile- gittikçe zor bir hale gelmektedir. Bu durumda eğer para alınmazsa, iki durum ortaya çıkabilir:
(1) Sadece cebinde parası olanlar ruhsal yola girip, bu bilgiyi bir organizasyon haline gelerek dağıtabilir, çünkü kendilerini finanse edebilecek güce sahiptirler.
(2) Belki cebinde parası olmayanlar diğerleri kendi kişisel gelişimleri için evlerinde çalışma yapabilirler ama bu bilgiyi dağıtamazlar çünkü para kabul edemezler ve malesef parasız da bir şey yapmak mümkün değildir.
Daha önceki mesajlarımda da belirttiğim bir iki görüşü burada başka bir perspektiften tekrar etmek isterim; "sorun parada değil sizin paraya olan bakış açınızdadır" dediğimi hatırlarsınız. Sizin çok zengin olmanızın ya da çok fakir olmanızın ruhsallığınıza bir katkısı yoktur, çok zenginken de ruhsal bir kişi olabilrisiniz, çok fakirken de. Bir kral örneği vermiştik hatırlarsanız; tahtı terkedip bir mağaraya çekildiği halde samadhi'ye ulaşamamıştı, halbuki eşi krallığı yönetmek gibi zor bir işi üstlendiği ve zenginliğin tam ortasında kaldığı halde, samadhi'ye ermişti. Şimdi bu durum her kişi için geçerlidir, guru da buna dahildir. Bu nedenle guru para alabilir ya da almayabilir, para yerine hizmet alabilir, ya da almayabilir, bu onun kişisel seçimidir, ama her ne olursa olsun, kabul ettikleri ve etmedikleri onun ruhsallığı hakkında nihai bilgiyi vermez. (yani para alanlar sahtekardır, para almayanlar gerçek gurulardır gibi bir ayrıma gitmek doğru değildir.) Çünkü bu konuda nihai kararı verebilmek için onun bu hizmet ya da bedele olan bakış açısını bilmeniz gerekir.
"Ama, değerler ve değerlerin işleyişi hakkındaki farklarla ilgili gerçeği bilen kişi, duyular olarak Guna'ların, duyu-nesneleri olarak Gunalar arasında hareket ettiğini bilerek bunlara bağlanmaz." (B.Gita 3. Bölüm, 28. vecize)
Kişi, değerlerin işleyişini biliyorsa -ki bir gurunun bunu bilmemesi demek onun guru olmadığını gösterir- paranın içinde yüzdüğü halde, ondan etkilenmez. Ama dediğinize katılıyorum, bunu başarmak -imkansız olmasa da- son derece zor, çünkü para gerçekten çok kaotik ve insanın kalını çok kolay çekebilen bir titreşime sahip! Ama yapmak da imkansız değildir.
Bir başka notum da karma ile ilgili: Karma ile ilgili bilgileri bir çok kitapta bulabilrisiniz, karma en basit şekliyle etki-tepki olarak özetlenebilir. Elbette, bir guru sizden alacağı karşılığı beklemez, çünkü guru karmik yasayı bilir ve böyle bir beklentinin kendisini karmik olarak bağlayacağını bilir. Benim kast ettiğim öğrenci tarafıydı, öğrenci de güçlü bir karmik bağ yaratmamak için iki yolu tercih edebilir:
(1) Evren ona bir şey verse de vermese de benim için birdir, fark etmez diyerek tarafsızlığını koruyabilir - ki bunu yapması bir öğrenci için zordur, eğer yapabiliyorsa zaten öğrencilikten öğretmenliğe doğru geçmeye başlamıştır demektir. Bu durumda, evrenden gelen herşey kişinin bir süreliğine kullanımı için verilmiş bir hediyedir, evren hediyeyi geri aldığında da kişi bu nedenle üzülmez.
(2) Evrenden bir şey aldığında, tarafsız kalamıyorsa, "alan benim" diye düşünür, bu onu bağlar, bu nedenle bu döngüyü herhangi bir şekilde kapatmalıdır, çünkü evrensel aksini nasıl olsa görecektir.
Xmistik, "Soruyorum hangi peygamber, avatar Musa mı, İsa mı, Muhammed mi, Budha mi, Krişna mi öğretiler karşılığında para almıştır. Bu peygamberler ellerinin emeğiyle geçinmişlerdir" diye sormuş. Biliyorsunuz ki bu bahsettiğin kişiler tek bir ekmeği kırıp çoğaltarak 5,000 kişiyi doyuracak ekmeği var edebilen, Mısırlılardan kaçırdığı kavmine, çölde gökten gelen yemekle doyuran kişiler. Elbette bu kadar büyük kişilerin para da dahil hiç bir şeye ihtiyaç duymazlar çünkü doğanın üstündedirler. Günümüzdeki guruları bu kişilerle karşılaştırmak ne kadar doğru bilemiyorum.
Sevgilerimle,
Ayca.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder