29 Aralık 2007

Sri Ramakrishna'nın Hayatı

Herkese merhaba,
Gruba gelen mesajlarda, çok sevgili Sri Ramakrishna’nın ismini ve sözlerini referans olarak kullanıldığını görüyorum. Ben de burada hayat hikayesinden çok etkilendiğim ve çok saygı duyduğum dünyanın gelmiş geçmiş belki de en büyük Bhakti Yogi’si olan Ramakrishna’nın hayat hikayesini, sVYASA’nın başkanı Dr. Nagendra’nın Bhakti Yoga kitabından özetleyerek anlatmayı ve daha sonra da “Sri Ramakrishna’nın Müjdesi” isimli kitaptan kendisinin bir kaç sözünü alarak sizinle paylaşmayı istiyorum.

Bu yaşam hikayesi ve aralarda değindiğim Ramakrishna’nın sözleri çok değerli, çünkü Çokluk içinde Birlik olarak nitelendirilen nihai gerçek (Bu gerçek, Sri Ramakrishna’nın en tanınmış öğrencisi olan Swami Vivekananda tarafından “yollar çeşitlidir, ama tek bir gerçek vardır” sözleriyle ifade edilmiştir.) ve “neden aslında tartışacak bir şey yok” sorusunun cevabı, tohumsuz samadhi’ye ulaşana dek geçirdiği kendi hayat hikayesinde saklı...

Yola Giriş

Gerçek adı Gadadhar olan Sri Ramakrishna henüz çocukken birçok içsel deneyim yaşar. Babası genç yaşta ölür ve Gadadhar annesine destek olur. Annesi kocasının ölümünden sonra kendini dine verir ve Gadadhar da annesini taklit ederek aynı ritüelleri uygulamaya başlar. Bu onu okuldan uzaklaştırır. Abisi Ramkumar Kalküta’ya yerleşir ve 17 yaşındaki Gadadhar’ın okumayacağına inanınca, belki Vedaları etrafa öğreterek bir kaç kuruş kazanabileceği umuduyla yanına çağırır. Ancak Gadadhar’ın hedefi kendisine ruhsal yolda ilerleyebileceği bir öğretmen bulmaktır. Kalküta gibi büyük bir şehirde aradığı öğretmeni ve ruhsallığı bulamayınca, şuna karar verir “Eğitimli olsam da olmasam da ve bir gurum olsa da olmasa da, kendi başıma ruhsal yolda yürüyeceğim!” Böylece dünyadan el etek çekerek Ganjın kıyısındaki banklardan birine oturur ve yaşamı boyunca sürdüreceği sadhana’ya (günlük olarak yapılan ruhsal çalışmalar) başlar.

Bu arada, bölgede yaşayan Rani Rasmani isimli zengin bir hanım bir Kali* tapınağı inşaa etmektedir. Spekülasyon olmaması için, kendi sözlerimle anlatmaktansa, Kali Ana olarak da bilinen Kali’nin kim olduğunu bize yine Sri Ramakrishna’nın anlatmasını tercih ediyorum:

“İlksel Güç her zaman oyundadır. O, oyununda yaratır, korur ve yok edermiş gibi yapar. Bu güce Kali denir. Kali doğrusu Brahman’dır (Brahman, Mutlak’a verilen isimdir), Brahman doğrusu Kali’dir: O aynı ve tek gerçekliktir. Biz O’nu hareketsiz olarak düşündüğümüzde, yani yaratma, koruma ve yok etme fiilleri ile meşgul olmadığında, O’na Brahman deriz. Ama bu faaliyetlerle meşgul olduğunda, o zaman O’na Kali ya da Şakti (dişi enerji, dişi güç) deriz. Gerçek birdir ve aynıdır; fark sadece isim ve biçimdedir.”*

Şunu belirtmekte fayda var, Sri Ramakrishna bir Tanrı inancı olan bir bhakti yogi’dir ve bir bhakti yogi olarak da isteği Tanrı’sı olarak kabul ettiği Kali’ nin vizyonu görmektir. Ancak zaman geçtikçe bu isteğinin ötesinin de olduğunu fark edecektir....

Hayat hikayesine geri dönecek olursak, Kali tapınağına ritüelleri düzenleyecek bir görevli arayan bu hanıma Gadadhar’ı tavsiye ederler. Bu tip bir sorumluluk yüklenmek istemeyen Gadadhar, bu göreve kardeşini getirir ve kendisi sadece yardımcı olmak üzere tapınakta kalmayı kabul eder. Ancak kardeşi kısa süre sonra ölür. Bir süre sonra yeğeni Hriday tapınağa gelir ve Gadadhar ile birlikte tapınakta kalmaya başlarlar. Ancak Gadadhar’ın sadhana’sında ortodoks hinduların hoşuna gitmeyen bir çok durum vardır, çünkü Gadadhar okumuş bir kişi değildir, ritüelleri bilmemektedir, Kali’ye yaptığı adanmayı da farklı yapmaktadır. Bir süre sonra şikayetler,tapınağın kurucusu hanımın kulağına gider ancak o Gadadhar’a inanmaktadır ve bu şikayetleri duymazdan gelir. Örneğin, Gadadhar gecelerini sadhana yapmadan, boş geçirmemek için kendisine rahatsız edilmeyeceği bir yer aramaktadır. En nihayet, bu yerin ölü yakma yeri olduğuna karar verir, çünkü insanlar korktukları için geceleri bu bölgeye gelmemektedir! Sabahlara kadar meditasyon çalışmalarına devam eden Gadadhar bir süre sonra neden Kali vizyonu görmediğini fark eder, herşeyini Kali’ye sunduğu yani kurban ettiği halde geriye tek bir şey kalmıştır, o da yaşamı... Yaşamını da vermeyi kabul eder ve tam kendini öldüreceği anda Kali vizyonunu görür! Ancak bu gördüğü vizyon acaba ne tip bir vizyondur, yine Sri Ramakrishna’nın sözleriyle bakalım:

“Tanrı herkesten daha yakındır. Seninle benim aramda bir mesafe vardır. Gözlerim yoluya seni görürüm, kulaklarımla seni duyarım, vs ama Tanrı-Kali Ana her zaman zihnimde benimle birliktedir, sadece bakmam gerekir, dışsal gözler ya da duyular anayı görmek için gerekmez, ana o kadar yakındır.”**

Peki Tüm Gerçek Sadece Kali Mi?

Ancak Gadadhar okumamış olmasına karşın, bilimsel ve berrak bir zihne sahiptir, en önemlisi görmüş olduğu vizyon egosunu şişirmemiş ve öğrenci merakını ve keşfetmenin amatör ruhunu korumuştur... Bu mükemmel zemini bulan zihni şöyle düşünmeye başlar, “Ben ki Kali Ana vizyonu gördüm ve istediğim her an da görmekteyim. O halde, tüm gerçeklik Kali mi? Yani ülkemdeki Krişna vizyonu ya da Rama, Şiva vs vizyonu görmeye çalışanlar yanlış mı yapıyorlar? Tüm dünyaya, Kali’ye mi tapınmaları gerektiğini mi açıklamalıyım???”

Böylece, Tanrı’sı olarak Kali’yi bilen bu kişi, büyük bir alçakgönüllülükle bir kez de vizyon olarak Rama’yı görmeyi denemeye karar verir! Rama, bildiğiniz gibi Ramayana büyük destanının baş karakteridir ve ideal sadık eş olarak resmedilen Sita’nın kocasıdır. Ramayana’da, Rama krallığından sürülmekte, eşi Sita ile ormanda yaşamakta ancak Sita Sri Lanka’ya kaçırılmakta ve maymunlar kralı Hanuman, Rama’ya Sita’sını bulmada yardımcı olmaktadır. İşte bu destandan etkilenen Gadadhar, Hanuman olmaya ve tıpkı Hanuman gibi Rama’yı efendisi (kendisini de onun hizmetlisi) olarak kabul etmeye karar verir. Böylece tapınağı terk eder ve tapınağın bahçesinde bulunan bir ağaca çıkarak orada yaşamaya başlar. Artık tamamen bir maymun olan Hanuman’ı taklit etmektedir. Bir süre geçtikten sonra gerçekten de Rama vizyonu görür. Bu arada, çevre halkının kendisi hakkında ne düşündüğünü sanırım tahmin edebiliyorsunuzdur. Ancak, tüm bunlar Gadadhar’ı durdurmaz ve bir kez daha bu kez Krişna vizyonu görmeyi ister ve Krişna’nın en sevdiği olan gopi’lerin (çoban kızlarının) başı olan Radha’yı taklit etmeye karar verir. Böylece ağaçtan iner, ama artık kadın giysileri ile etrafta dolaşmaktadır!!! Hatta bu konuda o kadar inandırıcı hale gelir ki, çevredeki kadınlar onun gerçekten Radha olduğunu düşünürler ve ona sanki Radha’ymış gibi davranmaya başlarlar, ve bir süre sonra beklenen gerçekleşir ve Gadadha istediği Krişna vizyonunu görür ve şu sonuca varır: “ Neye konsantre olursanız, o vizyonu görürsünüz.”

Ancak artık herkes onun deli olduğu fikrinde birleşmiştir, kimse onu anlamamakta ve tapınakta kalmaması için söylentiler çıkarmaktadırlar. Tam bu sırada çevreden geçmekte olan saygın bir tantrik olan Bhairavi Brahmani, Gadadhar’ı yanına çağırır. Hikayesinden etkilenince de, onu öğrencisi olarak kabul eder, böylece Gadadhar Tantra Şastra’yı öğrenmeye başlar. Tantra Şastra bilindiği gibi, 64 vidya (bilgi)’den oluşur ve bunların belli bir hız ve sırada döngüsel olarak söylenmeleri üzerine kuruludur. (Bugün de hala, Kalküta yakınlarındaki bir okulda bu bilgi verilmektedir.) Burada dikkatinizi çekerim, Ramakrişna bir Tanrı inancına sahip olduğu halde, kendi Tanrı(lar)ını bir kenara bırakarak, doğanın üç değeri olan gunalar üzerine temellerini kuran bir sistem içerisine girmiştir ve çok kısa bir sürede kendi hocasını da şaşırtarak
başarı kazanmış ve tantrada başarılı olmuştur. Böylece, tekrardan isminin üzerindeki leke kalkmış ve çevre halkı onun büyük bir kişi olduğu yönünde birleşmiştir. Böylece Sri Ramakrishna ikinci sonuca ulaşmıştır: “Kişi farklı yollardan da samadhi’ye erişebilir. Tek yol Bhakti değildir.”

Vedanta’ya giriş

Ancak asıl büyük gelişme Totapuri isminde büyük bir Vedantist’in çevreden geçmesiyle yaşanır. Çünkü bu vedantist Gadadhar ve gördüğünü iddia ettiği vizyonların yanlışlığı üzerine konuşmaya başlar. Sözleri, hepinizin tahmin edebileceği gibi ayrım gücü üzerinedir. Bildiğiniz gibi, ayrım gücü gerçek olanı olmayandan ayırma yeteneğidir, ve yoga felsefesine göre gerçek olan değişmez olandır, gerçek olmayan ise değişken olandır. Örneğin bu felsefeye göre, fizik beden sürekli olarak değiştiği için (büyüme, yetişkinlik, yaşlılık ve ölümle gelen çürüme) gerçek olamaz, bu nedenle gerçek olan kişinin kendi özvarlığı olarak tabir edebileceğimiz Özben’dir, kişinin Ruh varlığıdır, yoga da nihai olarak bu bireysel Ruh varlığı ile Mutlak olanı birleştirme – daha doğrusu zaten aynı ve bir olduğunu idrak etme- üzerine kurulmuş bir felsefi yoldur. Bu yola göre, Brahman yani Mutlak nihai olarak bakıldığında herhangi
bir şekle veya şarta bağlı değildir, çünkü onun ötesi yoktur, o herşeyi içine alandır, heryerde bulunandır, şekil veya sıfat ile Mutlak’ı değerlendirmek onu sınırlandırmak demektir... Totapuri isimli bu vedantistin sözleri Gadadhar üzerinde büyük bir etki yaratır çünkü bu kişinin sözleri metinlerle uymaktadır. Bunun üzerine, Gadadhar bu kişinin öğrencisi olmaya karar verir ve herşeyi bir kez daha bırakarak sadece bu kişinin söylediği sadhana’yı uygulamaya başlar ve herşeyi -Tanrı’sı Kali dahil- terk ederek, zihni üzerine konsantre olur ve zihnini sakinleştirir. Düşünceleri – düşünceler ne kadar ilahi olurlarsa olsunlar- reddeder ve huzuru arar. Böylece, günlerle kıyaslanacak kadar çok kısa süreler içinde bu kez tohumsuz samadhi olarak adlandırılan Nirvikalpa Samadhi durumuna geçer ve tek gerçek olan Birlik’in farkına varır, artık şekil, sıfat, isim vb hiç bir şey yoktur, sadece var olduğunu bilir ve bu farkındalıkta kalır.... Böylece üçüncü sonucuna ulaşır: “Hangi Tanrıyı tercih ederseniz edin, hangi yolda ilerlerseniz ilerleyin, geleceğiniz nokta, Nirvikalpa Samadhi yani tohumsuz samadhi’dir!”

Bunun dışında, Sri Ramakrishna belli süreler farklı büyük dinlerin cemaatlerinin yaşam tarzını benimsemiştir. Yaptığı uygulamalar sonunda da yine aynı tohumsuz Samadhi’ye ulaşmayı başarmış ve bu da kendisinin dördüncü sonuca varmasına neden olmuştur: “Yollar çeşitlidir ama hedef bir ve tektir. Hangi yoldan, hangi isim ve kimlikle yürüdüğünüz değil, samimi olup olmadığınız önem taşır.Tüm yollar sizi aynı sonuca ulaştırır...”

Hayatını buraya kadar incelediğimiz Sri Ramakrishna’nın ağzından farklı metafiziksel görüşler üzerine karşılaştırmalarını aktarmak istiyorum,, bu sanıyorum bu aralar farklı deyişler arasında bocalama dönemi içine giren grubumuza biraz olsun ışık tutacaktır:

“Jnani’lerin (bilgi yogasını uygulayanların) Brahman (Mutlak) dediklerini, yogiler Atman (Ruh) olarak, bhakta’lar (adanmışlar) Bhagavan (kişiselleşmiş Tanrı) olarak bilirler. Aynı brahmin’e tapınakta saygı ve sevgide bulunurken rahip, evde mutfakta yemek pişirirken aşçı denir. Bilgi yolunda sabitlenmiş olan jnani sürekli olarak Gerçeklik’i sorgulayarak, “O değil, be değil” (neti, neti), “Brahman o da değil, bu da değil”, “O ne bu evren ne de içindeki canlılar” diyerek ulaşmaya çabalar. Bu şekilde sorgulayarak, akıl tek noktada toplanır. Sonra kaybolur ve hevesli samadhiye ulaşır. Bu Brahman’ın bilgisidir. Tüm jnaniler şaşmaz ve değişmez olarak bilirler ki, bu dünya hayalidir ve sadece Brahman gerçektir. Tüm bu isim ve biçimler yanılgıdır, bir hayal gibidir. Brahman’ın ne olduğu tarif edilemez. Brahman’ın bir Kişi olduğu bile söylenemez. Bu, Vedanta felsefesini takip edenlerin, jnani’leri görüşüdür.”

“Ama Bhakta’lar (Bhakti Yoga - Sevgi yogası uygulayanlar) tüm şuur seviyelerini doğru kabul ederler. Uyanıklık durumunu da gerçek kabul ederler. Bu dünyanın bir yanılgı olduğunu, hayal olduğunu düşünmezler. Onlar, evrenin Tanrı’nın gücünün ve zaferinin bir tezahürü olduğunu söylerler. Herşeyi - gökyüzünü, yıldızları, ayı, güneşi, dağları, okyanusu, insanları, hayvanları O’nun yarattığını söylerler. Bu kişiler O’nun zaferini inşaa ederler. O bizlerin içindedir, kalbimizdedir. Yine de O dışarıdadır. En üst seviyeli adanmışlar O’nun herşey olduğunu söylerler – 24 kozmik ilke, evren ve tüm yaşayan varlıklar olduğunu söylerler. Tanrı’nın adanmışı olan kişi şeker yemek ister, şeker olmak istemez.”

“Bir Tanrı aşığı kişi ne hisseder biliyor musunuz? Tarzı, “Tanrım, sen ustasın bense kölen, Sen annemsin bense çocuğun, Sen Annem ve Babamsın, Sen Tam’sın ve bense parçanım.” demektir. Bu kişi, “Ben Brahman’ım” demez.”

“Bir yogi ise Yüce Ruh’un yani Paramatman’ın farkına varmanın arayışı içindedir. Bu kişinin ideali, somut haldeki ruh (kişinin Özben’i) ile Yüce Ruh’ un birliğini başarmaktır. Aklını bunun için duyu-nesnelerinden ayırır ve Paramatman üzerine konsantre olmaya çalışır. Bu nedenle, ruhsal disiplinin ilk adımlarında yalnız kalmak ister ve sabit bir duruşta bölünmemiş bir dikkatle meditasyon uygulamaları yapar.”

“Ama Gerçek bir ve tektir. Fark sadece isimdedir. Brahman olan doğrusu Atman’ dır ve yine O Bhagavan’dır. Bilgi yolunda olanlar için O Brahman’dır, yogi’ler için Paramatman’dır ve Tanrı’nın aşıkları için Bhagavan’dır.” ***

Yollar çeşitlidir, isteyen istediği yolda, yolda istediği şekilde ilerler ama nihayetinde aynı hedefe varır – yeter ki bu kişi samimi olsun, tek noktaya odaklı olsun, öğretisine inancı olsun ve birliği başarma hedefi olsun. Bu “ çokluk içinde birliktir.” Söylenebilecek de başka bir şey yoktur.

Sevgiler,

Anu.

*) Sri Ramakrishna’nın Müjdesi, çeviren Swami Nikhilananda, yayınevi Sri Ramakrishna Math, sayfa 135
**) Duyuların Geliştirilmesi Bilimi - Bhakti Yoga, Dr. Nagendra, yayınevi sVYASA, sayfa 60.

***) Sri Ramakrishna’nın Müjdesi, çeviren Swami Nikhilananda, yayınevi Sri Ramakrishna Math, sayfa 133-134z.

Hiç yorum yok: