Sri NV Raghuramji'nin ağzından dinlediğimiz mantra'nın türkçe açıklamasını aşağıda bulabilirsiniz.
Türkçe anlamı:
Herşeyin Efendisi olan, her yerde olan, Veda'lar içinde öne çıkan ve bunların (veda'ların) içindeki nektardan bile üstün olan, beni bilgelikle kutsa.
Ben ölümsüzlüğe götüren Brahman bilgisinin sırdaşı olayım.
(bu yolda meditasyon yapabilmek için) bedenim güçlü ve dinç olsun.
Dilimden her zaman tatlı sözler dökülsün.
Kulaklarımla hep çok şey duyabileyim.
Sen, zihindeki Brahman'ı saklayan kılıç kınısın.
Ben (samsara) ağacının yok edicisiyim.
Namım, bir tepenin zirvesi kadar yüksektir.
Özümde güneş kadar safım.
En yüce hazineyim.
Ben bilgeyim, ölümsüzüm, yok edilemezim.
Trişanku'nun farkındalığı budur.
Om, huzur huzur huzur.
İstanbul Yoga Merkezi'nin blog alanıdır.
Yeni postaları takip etmek için bültenimize ya da Facebook grubumuza
üye olabilirsiniz.
29 Aralık 2007
ruhsal gelişim üzerine
Merhaba,
Ruhsal sohbetlerin faydasi ve kisiyi yuceltmesi uzerine ben de bir kac bir sey soylemek isterim; belki sadece bir iki ruhsal sohbete katilmak veya bir iki uygulama yapmak kisiyi bugune kadar kemiklesmis olan davranis ve dusunce kaliplarindan uzaklastirmakta yetersiz kalabilir (bu nedenle de surekli ve disiplinli uygulama yogada esastir), ancak yoga felsefesi dunyayi bizden olanlar ve olmayanlar diye ikiye bolmemekte ve kisi her ne yaparsa yapsin zaten hepimizin ayni yolda yurudugune isaret etmektedir. Bu nedenle de, kelime anlami birlik olan yoga tum insanligi birlestirici bir ozellige sahiptir.
"...insanlar her şekilde Yolumda yürürler" (B.Gita 4.11)
Kisinin yogaya (yani birlige) ulasmasinin yolu, kisinin yanilgisinin sebebi olan (1) Ofke (2) Sehvet (asiri arzu) ve (3) Acgozlulukten vazgecmesidir. Ancak su ifade edilmelidir ki; bu uc engeli asmadaki surec kisiye ozeldir. Bazilarimiz bunu tek bir mantranin tekrariyla asmaya calisirken bazi digerleri bunu karma yoga yaparak, bazi
digerleri ise meditasyonla ya da diger yontemlerle asmaya cabalayabilirler. Burada secilen yontem sadece bir arac oldugundan,hedefimizi yoga yani birlik yaptigimiz surece, bu surecte kullandigimiz yontemi kendimiz (ya da takip ettigimiz bir gurumuz
varsa, bu kisi) belirleyebiliriz.
Diger yandan, biraz once bahsettigimiz bu uc dusmani terk etmeye kisinin ne zaman karar verecegi ve akabinde davranis ve dusunce kaliplarinin ne zaman degisecegi de belli olmadigindan, yoga uygulamalari herkese aciktir her birey esit miktarda birlige ulasmada potansiyel kabul edilir, inancli-inancsiz, terbiyeli-terbiyesiz,
uyumlu-uyumsuz, onurlu-onursuz gibi goreceli kiyaslamalar ve ozel kluplerde gorulebilecek gruplasmalar yogada yer almaz, herkese esit firsat ve imkan verilir.
"Hatta en günahkar olan bile başka hiç bir şeye adanmadan, bana sevgi ve saygıda bulunursa, doğru yönde değiştiğinden, o da erdem sahibi olarak görülmelidir. Kısa zamanda o da erdemli hale gelir ve ebedi huzura kavuşur; ey Arcuna, Bana adananın asla yok olmayacağını kesinlikle bil!" (B.Gita 9.30-31)
Zaten de amaci yoga olmayan ve art-niyeti olup, ikincil dusuncelerle gelmis ya da tek amaci elestiri yapmak olan kisiler yoga gruplarina katilsalar bile, bir sure sonra bu icsel huzursuzluklarini besleyecek zemini bulamadiklarindan, buralari (sahsi bir uyariya gerek kalmadan) terk etmektedirler.
Sevgiler,
Anu.
Ruhsal sohbetlerin faydasi ve kisiyi yuceltmesi uzerine ben de bir kac bir sey soylemek isterim; belki sadece bir iki ruhsal sohbete katilmak veya bir iki uygulama yapmak kisiyi bugune kadar kemiklesmis olan davranis ve dusunce kaliplarindan uzaklastirmakta yetersiz kalabilir (bu nedenle de surekli ve disiplinli uygulama yogada esastir), ancak yoga felsefesi dunyayi bizden olanlar ve olmayanlar diye ikiye bolmemekte ve kisi her ne yaparsa yapsin zaten hepimizin ayni yolda yurudugune isaret etmektedir. Bu nedenle de, kelime anlami birlik olan yoga tum insanligi birlestirici bir ozellige sahiptir.
"...insanlar her şekilde Yolumda yürürler" (B.Gita 4.11)
Kisinin yogaya (yani birlige) ulasmasinin yolu, kisinin yanilgisinin sebebi olan (1) Ofke (2) Sehvet (asiri arzu) ve (3) Acgozlulukten vazgecmesidir. Ancak su ifade edilmelidir ki; bu uc engeli asmadaki surec kisiye ozeldir. Bazilarimiz bunu tek bir mantranin tekrariyla asmaya calisirken bazi digerleri bunu karma yoga yaparak, bazi
digerleri ise meditasyonla ya da diger yontemlerle asmaya cabalayabilirler. Burada secilen yontem sadece bir arac oldugundan,hedefimizi yoga yani birlik yaptigimiz surece, bu surecte kullandigimiz yontemi kendimiz (ya da takip ettigimiz bir gurumuz
varsa, bu kisi) belirleyebiliriz.
Diger yandan, biraz once bahsettigimiz bu uc dusmani terk etmeye kisinin ne zaman karar verecegi ve akabinde davranis ve dusunce kaliplarinin ne zaman degisecegi de belli olmadigindan, yoga uygulamalari herkese aciktir her birey esit miktarda birlige ulasmada potansiyel kabul edilir, inancli-inancsiz, terbiyeli-terbiyesiz,
uyumlu-uyumsuz, onurlu-onursuz gibi goreceli kiyaslamalar ve ozel kluplerde gorulebilecek gruplasmalar yogada yer almaz, herkese esit firsat ve imkan verilir.
"Hatta en günahkar olan bile başka hiç bir şeye adanmadan, bana sevgi ve saygıda bulunursa, doğru yönde değiştiğinden, o da erdem sahibi olarak görülmelidir. Kısa zamanda o da erdemli hale gelir ve ebedi huzura kavuşur; ey Arcuna, Bana adananın asla yok olmayacağını kesinlikle bil!" (B.Gita 9.30-31)
Zaten de amaci yoga olmayan ve art-niyeti olup, ikincil dusuncelerle gelmis ya da tek amaci elestiri yapmak olan kisiler yoga gruplarina katilsalar bile, bir sure sonra bu icsel huzursuzluklarini besleyecek zemini bulamadiklarindan, buralari (sahsi bir uyariya gerek kalmadan) terk etmektedirler.
Sevgiler,
Anu.
cinsellik ve yoga hakkında bir soru
"Bir aralar hangi eserinde olduğunu hatırlamadığım bir ifadesi vardı Swami Sivananda'nın. Cinsel enerjinin spiritüel enerjiye (ojas sanırım) dönüştürülmesiyle ilgili. Yalnız bunun chisya'ya gurusu tarafından özel olarak> öğretildiği de ifade edilmekteydi.Dolayısıyla bir üçüncü yol olarak böylesi> birşey benimsenebilir mi?"
Cinsellik ve yoga konusunda yazdigim yaziyla ilgili, maituna (cinsel biresmenin) bir rituel olarak gurunun sizi birebir yonlendirmesi konusunda yukaridaki mesaja verdigim yaniti ve bazi eklemelerimi asagida bulabilirsiniz...
Guru sizi yonlendiriyor bu dogru - (yukarida bahsedilen gorus; tantrik okullardaki tantrik seks altindaki goruse eklenebilir) hatta guru da ciftin yaninda durur ve onlari ne yapmalari konusunda yonlendirir. Ya da guru kendi esiyle nasil yapildigini gosterir, ögrenci cift de bakarak ogrenir. Ya da guru ogrenciye uygulamali anlatir.
Ama bu; "filmde rol almak icin rejisorle yatmak gerekir" klisesine donusebilecegi icin, bu tip bir yola -karsindakinden cok cok emin degilseniz- girmemenizi oneririm, ruhsal yolda herkes her ne kadar gulucukler dagitsa da, isin ozu yasadigimiz cagda o kadar masum ve iyi niyetli birilerini bulmak cok zor -ve ruhsallik adina cinsel anlamda kendimizi kullandirmamiz cok cok buyuk bir olasilik.
Size soyle bir ornek vereyim; ozellikle Avrupa'da zamaninda cok taninmis olan ve simdi en siki ogrencilerinin bile ismini anmadiklari cok bilindik bir tantra hocasi (bir cok kisiyi kendisinin guru oduguna inandiran bir kisi) gectigimiz senelerde ulkesinden kacmak ve multeci olarak Isvec'e siginmak zorunda kaldi; ulkesinden kacmasinin sebebi ise 18 yas alti bir kiza tecavuz suclamalari.
Ogrencilerinin bir kisindan aldigim direkt bilgi ile dogrulugunu sahsen teyit ettigim o gune kadarki tartismali uygulamalariyla bile taraftari olan bu kisinin zamaninda yoga adi altinda bir cok alakasiz fiili ogrencilerine dayatmasina ve bu kisilerin de bunlari "aydinlanma" ugruna kabul edisine insan hayret ediyor... Nihayetinde bu kisi belki su an yaptirmiyor, ancak "tantra" adina yaptirdiklarini da yapanlar yaptiklariyla kaldi...
Yazimda da gibi toplumsal ve kisisel degerlerin yikimi kisiyi bir sure sonra kimlik sorgulamasina ve kendini toplum disina itilmis hissedecegine yol acacagi icin, bu tip uygulamalar risklidir - cok guvenmediginiz ve defalarca test etmediginiz surece kendinizi bu tip kisilerin eline teslim etmemenizi oneririm.
Selamlar, sevgiler,
Anu
Cinsellik ve yoga konusunda yazdigim yaziyla ilgili, maituna (cinsel biresmenin) bir rituel olarak gurunun sizi birebir yonlendirmesi konusunda yukaridaki mesaja verdigim yaniti ve bazi eklemelerimi asagida bulabilirsiniz...
Guru sizi yonlendiriyor bu dogru - (yukarida bahsedilen gorus; tantrik okullardaki tantrik seks altindaki goruse eklenebilir) hatta guru da ciftin yaninda durur ve onlari ne yapmalari konusunda yonlendirir. Ya da guru kendi esiyle nasil yapildigini gosterir, ögrenci cift de bakarak ogrenir. Ya da guru ogrenciye uygulamali anlatir.
Ama bu; "filmde rol almak icin rejisorle yatmak gerekir" klisesine donusebilecegi icin, bu tip bir yola -karsindakinden cok cok emin degilseniz- girmemenizi oneririm, ruhsal yolda herkes her ne kadar gulucukler dagitsa da, isin ozu yasadigimiz cagda o kadar masum ve iyi niyetli birilerini bulmak cok zor -ve ruhsallik adina cinsel anlamda kendimizi kullandirmamiz cok cok buyuk bir olasilik.
Size soyle bir ornek vereyim; ozellikle Avrupa'da zamaninda cok taninmis olan ve simdi en siki ogrencilerinin bile ismini anmadiklari cok bilindik bir tantra hocasi (bir cok kisiyi kendisinin guru oduguna inandiran bir kisi) gectigimiz senelerde ulkesinden kacmak ve multeci olarak Isvec'e siginmak zorunda kaldi; ulkesinden kacmasinin sebebi ise 18 yas alti bir kiza tecavuz suclamalari.
Ogrencilerinin bir kisindan aldigim direkt bilgi ile dogrulugunu sahsen teyit ettigim o gune kadarki tartismali uygulamalariyla bile taraftari olan bu kisinin zamaninda yoga adi altinda bir cok alakasiz fiili ogrencilerine dayatmasina ve bu kisilerin de bunlari "aydinlanma" ugruna kabul edisine insan hayret ediyor... Nihayetinde bu kisi belki su an yaptirmiyor, ancak "tantra" adina yaptirdiklarini da yapanlar yaptiklariyla kaldi...
Yazimda da gibi toplumsal ve kisisel degerlerin yikimi kisiyi bir sure sonra kimlik sorgulamasina ve kendini toplum disina itilmis hissedecegine yol acacagi icin, bu tip uygulamalar risklidir - cok guvenmediginiz ve defalarca test etmediginiz surece kendinizi bu tip kisilerin eline teslim etmemenizi oneririm.
Selamlar, sevgiler,
Anu
cinsellik ve yoga
Spirituel uygulamalar arasinda seksin yeri oldukca tartisilan ve dikkatleri ceken konulardan biridir; ozellikle vaat ticaretinin fazlasiyla yapilabildigi konulardan biri oldugu icin, seksin yogada yeri uzerine bir kac gorus yazmak isterim.
Oncelikle sunu dile getirmekte fayda var; seks de tipki paranormal yeteneklerin artirimi ile gaipten haber alma, melek/ruhsal rehberlerin bilinmesi, olumden sonra yasamin bilinmesi, gecmis reenkarnasyonlar hakkinda bilgi vs konular gibi malesef ticaret ve somuru konusu olabiliyor. Bu nedenle seks konusunun yogada yerinden bahsederken, yoganin genel amacinin ne oldugunu unutmamak ve vaad edilen iddialari dinlerken de hep bu “yoganin amaci” ile karsilastirip test ederek, dogrulugunu sorgulamakta fayda var.
Yoga, birlik demek ve tum yoga uygulamalarinin temel amaci bizleri bu evrensel birligi hissetmeye boylece bu birligi entellektuel olarak bilmenin otesinde, sahsen deneyimleyerek “bilmeye” yonlendirir. Boylece, kisi kendini bilerek, cevresinin ve tum bu dunyanin bilesenlerinin ne oldugunu bilir ve ulastigi bu idrak seviyesinde
mutlulugu (daha da dogrusu huzuru) bulur. Bunu tipki bir gestalt resmine benzetebiliriz; okul kitaplarindan hatirlayacaginiz gestalt resimlerinde bir yasli kadin ve bir genc kadin imaji ic ice girer, ve bazi gozler yasli kadini gorurken, bazi digerleri genc kadini gorur. Ama ne zaman ki size karsinizdaki daha dikkatli tekrar bak der ve siz resmi tekrar incelemeye baslarsiniz; iste o zaman bir diger kadini da gorursunuz. Bu gorus yetisini kazanma yavas yavas degil birdenbire
olur. Yasli kadini gorurken, birden bire gens kadini da gormeye baslayiverirsiniz, ve hatta genc kadini bir kez gordukten sonra da genc kadini bird aha gormemezlik yapamazsiniz; her ne kadar gozunuzle bilerek yasli kadini secseniz de, genc kadin hep oradadir, ve istediginiz an onu artik gorursunuz.
İste kisinin yogada birligi yasamasi da buna benzetilebilir; kisi her ne kadar gunluk hayatini normal bir sekilde idame ettirse de, tipki gestalt resminde oldugu gibi istedigi an ayni dunyada diger “evrensel butunsel resmi” de gorebilir ve bundaki hazzi yasayabilir. Tum yapilan yoga uygulamalari da o buyulu anin gelmesi ve kisinin bu resmi gorebilmesi icin zemin hazirlar.
Seks konusunda yoga okullarinda farkli gorusler yer alir; simdi gelin bu okullari kisaca inceleyelim;
1. Seksin devam etmesinde bir sakinca gormeyen gorusler;
a) Bu goruslerden en onemlisi su an kitlelerce de kullanilan yasamin farkli basamaklarinda seksin dogal bir akis icinde yapilmasini ongoren gorustur.
Bu sisteme gore, yasam dort adimdan olusur ; (1) brahmacharya, (2)Grahasta, (3) Vanaprastha ve (4) Sanyasa. Birinci adim olan Brahmacharya ogrencilik yillarini temsil eder, kisi ortalama 25 yaslarina gelinceye dek ogrenimi devam eder ve bu nedenle de bu ogrencinin aklinin derslerde olmasi icin duyu nesnelerini uyaran her
turlu uyarim bu kisinin hayatinda yer almaz. Burada Brahmacharya sadece kiside “cinsel uyarimi” degil, “her tur duyusal uyarim”ı icerir. Yani, asiri yemek yiyerek bir obur olmak da, asiri konuskan olmak da, asiri disa donuk olmak da tipki cinsellik gibi istenmez. Boylece ogrenci konsantre bir sekilde ogrenimine devam eder; ve yasama kendini hazirlar. İkinci adim Grahasta ise, ev yasamini ifade eder. Burada kisi artik evlenmis, duzenli bir aile hayati ve yuvasi olan bir duzene
gecmistir. Yaklasik 50-55 yaslarina kadar da bu kisi calismaya, ailesini desteklemeye devam eder, cinsel hayati da normal bir evli ciftte oldugu gibi devam eder. Ucuncu adim olan Vanaprashta ise, gundelik hayatin yavas yavas terk edilmeye basladigi emeklilik yillarini temsil eder. Bu evreye gelmis kisi artik isini birakir,
evde esi ve cocuklariyla olan temasini aza indirger ve kendini daha fazla ruhsal metinlerin anlasilmasina, meditasyona ve spirituel sohbetlere verir. Hayatini ve isteklerini basitlestirdigi bir donemdir; evinde oturur ama evini sahiplenmez – yemegini yer ama yemek bulamadiginda soylenmez. Dorduncu adimda ise, artik kisi
bagimlisi oldugu her turlu gundelik yasami geride birakip terk eder. Ucuncu adimla arasindaki temel fark, once zihnen terk ettigi “sahip olunan varligini” fiziken de terk etmesidir. Burada kisi evini terk ederek bir asramda da hayatini devam ettirebilir, ya da bir gezgin dervis de olabilir. Onemli olan kisinin “benim” diye ifade ettigi herseyi geride birakabilmesi ve baglarini boylece kopartabilme
ozgulugune kavusabilmesidir.
Bu sisteme gore baktigimizda, seks sadece kisinin ev yasamini devam ettirdigi ikinci adimda tipki yemek yemek, ise gitmek gibi uyguladigi bir gundelik faaliyet olarak goze carpmaktadir. Yani, seks aktivitesine gereginden fazla onem verilmemekte, diger aktiviteler arasindan ayristirilmamakta, ve karsi cinsle olan dogal bir yakinlasma olarak bakilmaktadir. Kisi cinsel arzu duydugu donemde karsi cinsle yakinlasmayi saglayarak bu icgudusunu tatmin etmekte, daha sonra ise yavas yavas bu tensel birlesmeyi ruhsal birlesme ile yer degistirerek birakmaktadir.
Bir not eklemekte fayda var; eskiden dorduncu adim Hindistanda uygulanirken degisen dunya sartlarinda artik bu adimin genel olarak uygulanmadigini soylemekte fayda var.
b) Seks yapilmasinda bir sakinca gormeyip, seksi aydinlanmada bir basamak olarak kullanan bir gorus de vardir. İste bu goruse sahip olan kisilerin yaptigi cinsel birlesme uygulamalari; tantrik seks olarak gecer. Bu goruse gore, kisinin icinde bulunan gucu donusturmesi esastir ve donusturulebilecek en buyuk guclerden biri de
seks gucudur. Cunku dusunun ki, seks o kadar gucludur ki, kisi bunun neticesinde bir canliyi dunyaya getirebilecek durumdadir. İste bu gorus bu noktadan hareketle cinselligi spirituel uygulamalarinin icerisine katar ve bundan faydalanmaya calisir. Ancak burada partnerlerin her ikisinde de soz konusu uygulamanin ne sekilde
yapilacaginin bilgisinin ve isteginin olmasi gerekir. Boylece, seks bir rituel olarak tipki yapilan gunluk meditasyonlar gibi ruhani bir onem kazanir, ve yapilan bu sekste sehvet/cinsel haz, bu hazzin artirimi, yapilan seksin kalitesi vs gibi olagan insani ilgilendirebilecek her tur tartisma onemini yitirir; bu saydiklarimizin hic biri tantrik sekste ulasilmak istenen amac degildir. Tek bir amac vardir; bu da aydinlanma yolunda seksin de tipki diger araclar gibi (nefes calismalari, asana/duruslar, meditasyon, nefes calismalari, vs) kullanilmasidir.
Kisaca fikir vermek gerekirse, bu gruplarda yapilan cinsel rituelle (maituna ritueli); siva (eril guc) olan erkek, sakti (disil guc) olan kadinla fiziksel olarak birlesir, ve bu birlesmenin suptil planda da kiside varolan disi ve eril guclerin birlesmesine ve boylece birligin hissedilmesine yol acacagi var sayilir.
Yine ozetlersek, bu nedenle tantrik seks uygulayicilari arasinda grup seks, serbest seks, es degisimi, vb uygulamalar yer almaz, alsa bile sebebi cinsel hazzin artirimi ve cinselligin daha fazla yasanmasi icin degil, ozel bir uygulama olarak guru tarafindan onerilmis bir teknik oldugu icin yapilir. İste tantrik seksin genelde uygulanmama sebebi de bu son soyledigimiz sebepten dolayidir, takip edilen gurunun samimiyeti ve gercekligi konusunda en ufak bir endise veya soru isareti varsa, bu uygulamalar yozlasmis ve duyusal tatminin otesinde bir ise yaramayan uygulamalar olarak kalir ve kisi hem kendini toplum disi gormekle kalmaz, sahsen inandigi degerler de kokunden sarsilir. Bu nedenle, tantrik seks uygulamalari onerilen
uygulamalar degildir ve gunumuzde sol el tantrasi olarak cok kucuk bir azinlik tarafindan kapali kapilar ardinda uygulanir.
Tantrik seks uygulamalarinin temel kitaplarindan biri Hatha Yoga Pradipika’dir ve bu kitapta Vajroli ve Sahajoli uygulamalariyla kisinin ne sekilde ne yapmasi gerektigi detayli bir sekilde anlatilir. İlgilenenler, www.yogamerkezi.com sitesinden ucretsiz
olarak bu kitabin bir kopyasini okuyarak bilgi sahibi olabilirler.
2. Seksin birakilmasi gerektigini savunan gorusler:
a) Seksin birakilmasi gerektigini savunan birinci gorus, aslinda tantrik seks uygulayicilarinin calistigi metinlerle calisir, ancak bu metinleri farkli yorumlar.
Birinci yoruma gore, aslinda bu metinlerde gecen siva ve sakti birlesmesi, kiside bulunan ida ve pingala olarak isimlendirilen ve omurga ortasindan gectigi dusunulen merkez anerji kanali susumna nadinin cevresini sarmalayan aysal (disi) ve gunessel (eril) enerji kanallaridir. Bu iki kanalin birlesmesi (yani bu kanallardan akan
enerjinin) omurga ortasinda bulunan kanala girmesiyle kundali ismi verilen disil enerji aciga cikar ve ucuncu goz bolgesinde bulunan (ajna cakra ya da bindu olarak gecen bolgede) siva (eril) enerjisi ile birlesir ve tepe cakranin (Sahasrara cakra) acilmasiyla kisi aydinlanir. Bu birlesmenin yasanmasi icin de, disaridan (cinsel
birlesme tarzi) bir takviye gerekmez, cunku zaten bu gucler herkeste bulunan guclerdir, sadece kisinin dogru teknik ve uygulamalarla sebatla devam etmesi ve gucleri aciga cikarmasi istenir.
Kundalini yoga ismiyle de gecen bu uygulamalarda; nefes tutma olarak bilinen kumbhaka’nin, ve diger pranayama calismalarinin yogun olarak kullanildigini soyleyebiliriz. İste bu uygulama icerisinde bulunan kisiler, cinsellikte aciga cikan enerjinin bosa gittigini dusundugu icin, bu enerjiyi de donusturebilmek adina cinsel aktivitenin (ve yani sira yine brahmacharya icerisinde dusunulebilecek her tur
duyusal haz –cok cesitli yemekler yemek, cok uyumak vs gibi) yapilmamasini salik verebilirler. Ancak, sunu unutmamak gerekir ki, bu uygulama icinde olup, duyusal perhiz icerisine girmeyen bir cok kisi de vardir.
Bir diger grup ise, yine duyusal perhizi salik vermekle birlikte, rasyonelleri farklidir. Bu gruba gore, her tur duyusal hazzin tatmini “atese yag atmak” gibidir, bu nedenle, spirituel gelisim icin duyularin kontrolu isteniyorsa, duyularin her bir isteginin karsilanmasi sadece bu istekleri korukleyeceginden basariyi engeller,
bu nedenle bir yerde dur demek gerekir. Bu nedenle, kisinin cinsel perhiz ve diger duyusal perhizleri uygulamasi (ve mumkun oldugunca dis dunya ile olan iliskilerini minimuma indirmesi) ve tekrar brahmacharya yasamina donerek, aklini ruhani konulara odaklamasi istenir. Boylece, kisi hayatini spirituel konulara odaklayarak, bu
konularin kendi yasamindaki onceligini artiracak, ve dogal olanin bu oldugu konusunda kendini ikna edecek ve boylece akli dis dunyaya (ve biraktiklarina) takilmadan, konsantre olabilecektir. Bu gruba gore, tantrik metinlerin neden cinsel perhizi salik vermedigi soruldugunda, genel olarak bu metinlerin tamasik kokenli oldugu ve yaniltici bilgiler icerdigi icin takip edilmemesi gerektigi gorusu savunulur. Toparlamak gerekirse, yogada seks gunluk hayat icerisinde yapilan
olagan bir faaliyet olarak algilanabilirken, tamamen rituel havasinda yapilan ozel bir uygulama ya da tamamen reddedilmis bir aktivite olarak da karsimiza cikabilir. Bu farkli yollar arasinda hangi yolun secilecegi konusu kisisel tercihe baglidir; yine de en genel yolun birinci anlatilan secenek oldugunu hatirlatmak isterim. Yani, kisi yoga uygulamasini yapar, ve cinsellik konusunu bunun disinda tutar.
Burada unutulmamasi gereken nokta, kisi hangi yolu secerse secsin,aslinda istenilen kabadan nihayetinde suptile gecmektir. Yaniaydinlanma kisisel bir deneyimdir, ve sonucta kisinin birakin baska kisilerin bedenlerini, kendi fiziksel, akilsal, zihinsel bedenleri dahil tum dis dunyanin zihinsel terki ile elde edilir. Bu nedenle,
baslangic noktasi her ne olursa olsun, bilinmelidir ki, zamanla bu noktadan hareketle kisi nesnenin olmadigi bu asamaya gecmelidir. İste bu da, nirvikalpa Samadhi (tohumsuz Samadhi, nesnesiz Samadhi,tekligin Samadhi, dualitenin bittigi Samadhi) olarak adlandirilannihai birlik olarak anlatilandir.
Oncelikle sunu dile getirmekte fayda var; seks de tipki paranormal yeteneklerin artirimi ile gaipten haber alma, melek/ruhsal rehberlerin bilinmesi, olumden sonra yasamin bilinmesi, gecmis reenkarnasyonlar hakkinda bilgi vs konular gibi malesef ticaret ve somuru konusu olabiliyor. Bu nedenle seks konusunun yogada yerinden bahsederken, yoganin genel amacinin ne oldugunu unutmamak ve vaad edilen iddialari dinlerken de hep bu “yoganin amaci” ile karsilastirip test ederek, dogrulugunu sorgulamakta fayda var.
Yoga, birlik demek ve tum yoga uygulamalarinin temel amaci bizleri bu evrensel birligi hissetmeye boylece bu birligi entellektuel olarak bilmenin otesinde, sahsen deneyimleyerek “bilmeye” yonlendirir. Boylece, kisi kendini bilerek, cevresinin ve tum bu dunyanin bilesenlerinin ne oldugunu bilir ve ulastigi bu idrak seviyesinde
mutlulugu (daha da dogrusu huzuru) bulur. Bunu tipki bir gestalt resmine benzetebiliriz; okul kitaplarindan hatirlayacaginiz gestalt resimlerinde bir yasli kadin ve bir genc kadin imaji ic ice girer, ve bazi gozler yasli kadini gorurken, bazi digerleri genc kadini gorur. Ama ne zaman ki size karsinizdaki daha dikkatli tekrar bak der ve siz resmi tekrar incelemeye baslarsiniz; iste o zaman bir diger kadini da gorursunuz. Bu gorus yetisini kazanma yavas yavas degil birdenbire
olur. Yasli kadini gorurken, birden bire gens kadini da gormeye baslayiverirsiniz, ve hatta genc kadini bir kez gordukten sonra da genc kadini bird aha gormemezlik yapamazsiniz; her ne kadar gozunuzle bilerek yasli kadini secseniz de, genc kadin hep oradadir, ve istediginiz an onu artik gorursunuz.
İste kisinin yogada birligi yasamasi da buna benzetilebilir; kisi her ne kadar gunluk hayatini normal bir sekilde idame ettirse de, tipki gestalt resminde oldugu gibi istedigi an ayni dunyada diger “evrensel butunsel resmi” de gorebilir ve bundaki hazzi yasayabilir. Tum yapilan yoga uygulamalari da o buyulu anin gelmesi ve kisinin bu resmi gorebilmesi icin zemin hazirlar.
Seks konusunda yoga okullarinda farkli gorusler yer alir; simdi gelin bu okullari kisaca inceleyelim;
1. Seksin devam etmesinde bir sakinca gormeyen gorusler;
a) Bu goruslerden en onemlisi su an kitlelerce de kullanilan yasamin farkli basamaklarinda seksin dogal bir akis icinde yapilmasini ongoren gorustur.
Bu sisteme gore, yasam dort adimdan olusur ; (1) brahmacharya, (2)Grahasta, (3) Vanaprastha ve (4) Sanyasa. Birinci adim olan Brahmacharya ogrencilik yillarini temsil eder, kisi ortalama 25 yaslarina gelinceye dek ogrenimi devam eder ve bu nedenle de bu ogrencinin aklinin derslerde olmasi icin duyu nesnelerini uyaran her
turlu uyarim bu kisinin hayatinda yer almaz. Burada Brahmacharya sadece kiside “cinsel uyarimi” degil, “her tur duyusal uyarim”ı icerir. Yani, asiri yemek yiyerek bir obur olmak da, asiri konuskan olmak da, asiri disa donuk olmak da tipki cinsellik gibi istenmez. Boylece ogrenci konsantre bir sekilde ogrenimine devam eder; ve yasama kendini hazirlar. İkinci adim Grahasta ise, ev yasamini ifade eder. Burada kisi artik evlenmis, duzenli bir aile hayati ve yuvasi olan bir duzene
gecmistir. Yaklasik 50-55 yaslarina kadar da bu kisi calismaya, ailesini desteklemeye devam eder, cinsel hayati da normal bir evli ciftte oldugu gibi devam eder. Ucuncu adim olan Vanaprashta ise, gundelik hayatin yavas yavas terk edilmeye basladigi emeklilik yillarini temsil eder. Bu evreye gelmis kisi artik isini birakir,
evde esi ve cocuklariyla olan temasini aza indirger ve kendini daha fazla ruhsal metinlerin anlasilmasina, meditasyona ve spirituel sohbetlere verir. Hayatini ve isteklerini basitlestirdigi bir donemdir; evinde oturur ama evini sahiplenmez – yemegini yer ama yemek bulamadiginda soylenmez. Dorduncu adimda ise, artik kisi
bagimlisi oldugu her turlu gundelik yasami geride birakip terk eder. Ucuncu adimla arasindaki temel fark, once zihnen terk ettigi “sahip olunan varligini” fiziken de terk etmesidir. Burada kisi evini terk ederek bir asramda da hayatini devam ettirebilir, ya da bir gezgin dervis de olabilir. Onemli olan kisinin “benim” diye ifade ettigi herseyi geride birakabilmesi ve baglarini boylece kopartabilme
ozgulugune kavusabilmesidir.
Bu sisteme gore baktigimizda, seks sadece kisinin ev yasamini devam ettirdigi ikinci adimda tipki yemek yemek, ise gitmek gibi uyguladigi bir gundelik faaliyet olarak goze carpmaktadir. Yani, seks aktivitesine gereginden fazla onem verilmemekte, diger aktiviteler arasindan ayristirilmamakta, ve karsi cinsle olan dogal bir yakinlasma olarak bakilmaktadir. Kisi cinsel arzu duydugu donemde karsi cinsle yakinlasmayi saglayarak bu icgudusunu tatmin etmekte, daha sonra ise yavas yavas bu tensel birlesmeyi ruhsal birlesme ile yer degistirerek birakmaktadir.
Bir not eklemekte fayda var; eskiden dorduncu adim Hindistanda uygulanirken degisen dunya sartlarinda artik bu adimin genel olarak uygulanmadigini soylemekte fayda var.
b) Seks yapilmasinda bir sakinca gormeyip, seksi aydinlanmada bir basamak olarak kullanan bir gorus de vardir. İste bu goruse sahip olan kisilerin yaptigi cinsel birlesme uygulamalari; tantrik seks olarak gecer. Bu goruse gore, kisinin icinde bulunan gucu donusturmesi esastir ve donusturulebilecek en buyuk guclerden biri de
seks gucudur. Cunku dusunun ki, seks o kadar gucludur ki, kisi bunun neticesinde bir canliyi dunyaya getirebilecek durumdadir. İste bu gorus bu noktadan hareketle cinselligi spirituel uygulamalarinin icerisine katar ve bundan faydalanmaya calisir. Ancak burada partnerlerin her ikisinde de soz konusu uygulamanin ne sekilde
yapilacaginin bilgisinin ve isteginin olmasi gerekir. Boylece, seks bir rituel olarak tipki yapilan gunluk meditasyonlar gibi ruhani bir onem kazanir, ve yapilan bu sekste sehvet/cinsel haz, bu hazzin artirimi, yapilan seksin kalitesi vs gibi olagan insani ilgilendirebilecek her tur tartisma onemini yitirir; bu saydiklarimizin hic biri tantrik sekste ulasilmak istenen amac degildir. Tek bir amac vardir; bu da aydinlanma yolunda seksin de tipki diger araclar gibi (nefes calismalari, asana/duruslar, meditasyon, nefes calismalari, vs) kullanilmasidir.
Kisaca fikir vermek gerekirse, bu gruplarda yapilan cinsel rituelle (maituna ritueli); siva (eril guc) olan erkek, sakti (disil guc) olan kadinla fiziksel olarak birlesir, ve bu birlesmenin suptil planda da kiside varolan disi ve eril guclerin birlesmesine ve boylece birligin hissedilmesine yol acacagi var sayilir.
Yine ozetlersek, bu nedenle tantrik seks uygulayicilari arasinda grup seks, serbest seks, es degisimi, vb uygulamalar yer almaz, alsa bile sebebi cinsel hazzin artirimi ve cinselligin daha fazla yasanmasi icin degil, ozel bir uygulama olarak guru tarafindan onerilmis bir teknik oldugu icin yapilir. İste tantrik seksin genelde uygulanmama sebebi de bu son soyledigimiz sebepten dolayidir, takip edilen gurunun samimiyeti ve gercekligi konusunda en ufak bir endise veya soru isareti varsa, bu uygulamalar yozlasmis ve duyusal tatminin otesinde bir ise yaramayan uygulamalar olarak kalir ve kisi hem kendini toplum disi gormekle kalmaz, sahsen inandigi degerler de kokunden sarsilir. Bu nedenle, tantrik seks uygulamalari onerilen
uygulamalar degildir ve gunumuzde sol el tantrasi olarak cok kucuk bir azinlik tarafindan kapali kapilar ardinda uygulanir.
Tantrik seks uygulamalarinin temel kitaplarindan biri Hatha Yoga Pradipika’dir ve bu kitapta Vajroli ve Sahajoli uygulamalariyla kisinin ne sekilde ne yapmasi gerektigi detayli bir sekilde anlatilir. İlgilenenler, www.yogamerkezi.com sitesinden ucretsiz
olarak bu kitabin bir kopyasini okuyarak bilgi sahibi olabilirler.
2. Seksin birakilmasi gerektigini savunan gorusler:
a) Seksin birakilmasi gerektigini savunan birinci gorus, aslinda tantrik seks uygulayicilarinin calistigi metinlerle calisir, ancak bu metinleri farkli yorumlar.
Birinci yoruma gore, aslinda bu metinlerde gecen siva ve sakti birlesmesi, kiside bulunan ida ve pingala olarak isimlendirilen ve omurga ortasindan gectigi dusunulen merkez anerji kanali susumna nadinin cevresini sarmalayan aysal (disi) ve gunessel (eril) enerji kanallaridir. Bu iki kanalin birlesmesi (yani bu kanallardan akan
enerjinin) omurga ortasinda bulunan kanala girmesiyle kundali ismi verilen disil enerji aciga cikar ve ucuncu goz bolgesinde bulunan (ajna cakra ya da bindu olarak gecen bolgede) siva (eril) enerjisi ile birlesir ve tepe cakranin (Sahasrara cakra) acilmasiyla kisi aydinlanir. Bu birlesmenin yasanmasi icin de, disaridan (cinsel
birlesme tarzi) bir takviye gerekmez, cunku zaten bu gucler herkeste bulunan guclerdir, sadece kisinin dogru teknik ve uygulamalarla sebatla devam etmesi ve gucleri aciga cikarmasi istenir.
Kundalini yoga ismiyle de gecen bu uygulamalarda; nefes tutma olarak bilinen kumbhaka’nin, ve diger pranayama calismalarinin yogun olarak kullanildigini soyleyebiliriz. İste bu uygulama icerisinde bulunan kisiler, cinsellikte aciga cikan enerjinin bosa gittigini dusundugu icin, bu enerjiyi de donusturebilmek adina cinsel aktivitenin (ve yani sira yine brahmacharya icerisinde dusunulebilecek her tur
duyusal haz –cok cesitli yemekler yemek, cok uyumak vs gibi) yapilmamasini salik verebilirler. Ancak, sunu unutmamak gerekir ki, bu uygulama icinde olup, duyusal perhiz icerisine girmeyen bir cok kisi de vardir.
Bir diger grup ise, yine duyusal perhizi salik vermekle birlikte, rasyonelleri farklidir. Bu gruba gore, her tur duyusal hazzin tatmini “atese yag atmak” gibidir, bu nedenle, spirituel gelisim icin duyularin kontrolu isteniyorsa, duyularin her bir isteginin karsilanmasi sadece bu istekleri korukleyeceginden basariyi engeller,
bu nedenle bir yerde dur demek gerekir. Bu nedenle, kisinin cinsel perhiz ve diger duyusal perhizleri uygulamasi (ve mumkun oldugunca dis dunya ile olan iliskilerini minimuma indirmesi) ve tekrar brahmacharya yasamina donerek, aklini ruhani konulara odaklamasi istenir. Boylece, kisi hayatini spirituel konulara odaklayarak, bu
konularin kendi yasamindaki onceligini artiracak, ve dogal olanin bu oldugu konusunda kendini ikna edecek ve boylece akli dis dunyaya (ve biraktiklarina) takilmadan, konsantre olabilecektir. Bu gruba gore, tantrik metinlerin neden cinsel perhizi salik vermedigi soruldugunda, genel olarak bu metinlerin tamasik kokenli oldugu ve yaniltici bilgiler icerdigi icin takip edilmemesi gerektigi gorusu savunulur. Toparlamak gerekirse, yogada seks gunluk hayat icerisinde yapilan
olagan bir faaliyet olarak algilanabilirken, tamamen rituel havasinda yapilan ozel bir uygulama ya da tamamen reddedilmis bir aktivite olarak da karsimiza cikabilir. Bu farkli yollar arasinda hangi yolun secilecegi konusu kisisel tercihe baglidir; yine de en genel yolun birinci anlatilan secenek oldugunu hatirlatmak isterim. Yani, kisi yoga uygulamasini yapar, ve cinsellik konusunu bunun disinda tutar.
Burada unutulmamasi gereken nokta, kisi hangi yolu secerse secsin,aslinda istenilen kabadan nihayetinde suptile gecmektir. Yaniaydinlanma kisisel bir deneyimdir, ve sonucta kisinin birakin baska kisilerin bedenlerini, kendi fiziksel, akilsal, zihinsel bedenleri dahil tum dis dunyanin zihinsel terki ile elde edilir. Bu nedenle,
baslangic noktasi her ne olursa olsun, bilinmelidir ki, zamanla bu noktadan hareketle kisi nesnenin olmadigi bu asamaya gecmelidir. İste bu da, nirvikalpa Samadhi (tohumsuz Samadhi, nesnesiz Samadhi,tekligin Samadhi, dualitenin bittigi Samadhi) olarak adlandirilannihai birlik olarak anlatilandir.
Yoga Terapistleri hakkında önemli bilgi
Arkadaslar merhaba,
Yoga Terapileri konusunda sizlere bir kac bilgi vermek isterim.
1. Swami Vivekananda Yoga Universitesi, Yoga'nin gunluk hayat icinde uygulanisi ve hastaliklarin tedavisinde modern tibbin yanisira destek uygulamalar iceren Yoga Terapileri konusunda uzmanligi olan tek universitedir. Bu universite hakkinda detayli bilgiyi web siteleri olan www.vyasa.org & www.svyasa.org sitelerinden bulabilirsiniz.
2. Bu universitenin merkezi Bangalore/Hindistan'da bulunmaktadir. Kampus dili ingilizcedir. Saglikli Insan icin Yoga Egitmenligi Sertifika Programlari (YICC / YFC), Yoga Terapi Programlari, Yoga Bilimleri lisans, lisans ustu ve doktora programlari mevcuttur, ve yuzyuze orgun egitim gormek isteyen tum lise mezunlarina programlar aciktir.
3. Swami Vivekananda Yoga Universitesinden diplomali Yoga Terapisti programinda yer alan tum uygulamalar klinik arastirmalarla desteklenip faydali oldugu raporlanmis, 30yildir Hindistan basta olmak uzere, yaygin olarak ABD ve Almanya'da hastanelerde uygulanan programlardir.
3. Turkiye'de Swami Vivekananda Yoga Universitesi'nin "Saglikli Insan için Yoga Egitmenligi Sertifika Programlari" 2005 senesinden beri duzenlenmektedir. Boylece, ozel sebeplerle Hindistana bir ayligina gidemeyen, ya da ingilizce lisanina hakim olmadigi icin sertifika alamayan heveslilerin yoga egitmeni olmasina yardimci olmaktayiz. Bu sertifika programi, sadece saglikli insanlarda yoganin yapilisi
uygulamalarini icermekte olup, yoga terapi uygulamalarini icermemektedir.
4. Turkiye'de yoga terapi programi duzenlenmemistir ve yine Turkiye'de Vivekananda Yoga Universitesinden diplomali yoga terapisti bulunmamaktadir. Turkiye'de su an egitmenlik yapan ve Swami Vivekananda Yoga Universitesi ismini kullanan tum arkadaslarimiz, sadece, saglikli insanlarda yoga uygulamalari yapmak konusunda sertifika sahibidir.
5. Swami Vivekananda Yoga Universitesinden diplomali Yoga Terapisti olmak isteyen arkadaslarimiz 2 sene Hindistan'da kalmak ve tam gunluk 24 aylik egitimi almak (ve yanisira yerinde staj yapmak) suretiyle, bu belgeyi elde edebilir, omur, bel sirt sorunlari, migren,hipertansiyon, kalp, astim, agri, vb bir cok rahatsizlikta yapilmasi gereken yoga uygulamalari konusunda uzmanlasabilirler.
6. Yoga Terapileri konusunda sorulari olanlar, universitenin dış iliskiler koordinatoru Sri NV Raghuram Turkiye'yi ziyareti sirasinda sahsen kendisine ya da maille (nv.raghuram@gmail.com), bir tip doktoru olan ve Swami Vivekananda Universitesi Medikal Bolum Direktoru olan Sri Nagarathnaji'ye maille (rn44@rediffmail.com)ulasarak bilgi ve destek alabilirler. Mesajlarin ingilizce yazilmasi
gerekmektedir, dilde sorun yasayanlar benden ya da lisan bilen bir arkadaslarindan yardim alabilirler.
Bilginize, Sevgilerimle,
Anu.
532. 357 3858
Yoga Terapileri konusunda sizlere bir kac bilgi vermek isterim.
1. Swami Vivekananda Yoga Universitesi, Yoga'nin gunluk hayat icinde uygulanisi ve hastaliklarin tedavisinde modern tibbin yanisira destek uygulamalar iceren Yoga Terapileri konusunda uzmanligi olan tek universitedir. Bu universite hakkinda detayli bilgiyi web siteleri olan www.vyasa.org & www.svyasa.org sitelerinden bulabilirsiniz.
2. Bu universitenin merkezi Bangalore/Hindistan'da bulunmaktadir. Kampus dili ingilizcedir. Saglikli Insan icin Yoga Egitmenligi Sertifika Programlari (YICC / YFC), Yoga Terapi Programlari, Yoga Bilimleri lisans, lisans ustu ve doktora programlari mevcuttur, ve yuzyuze orgun egitim gormek isteyen tum lise mezunlarina programlar aciktir.
3. Swami Vivekananda Yoga Universitesinden diplomali Yoga Terapisti programinda yer alan tum uygulamalar klinik arastirmalarla desteklenip faydali oldugu raporlanmis, 30yildir Hindistan basta olmak uzere, yaygin olarak ABD ve Almanya'da hastanelerde uygulanan programlardir.
3. Turkiye'de Swami Vivekananda Yoga Universitesi'nin "Saglikli Insan için Yoga Egitmenligi Sertifika Programlari" 2005 senesinden beri duzenlenmektedir. Boylece, ozel sebeplerle Hindistana bir ayligina gidemeyen, ya da ingilizce lisanina hakim olmadigi icin sertifika alamayan heveslilerin yoga egitmeni olmasina yardimci olmaktayiz. Bu sertifika programi, sadece saglikli insanlarda yoganin yapilisi
uygulamalarini icermekte olup, yoga terapi uygulamalarini icermemektedir.
4. Turkiye'de yoga terapi programi duzenlenmemistir ve yine Turkiye'de Vivekananda Yoga Universitesinden diplomali yoga terapisti bulunmamaktadir. Turkiye'de su an egitmenlik yapan ve Swami Vivekananda Yoga Universitesi ismini kullanan tum arkadaslarimiz, sadece, saglikli insanlarda yoga uygulamalari yapmak konusunda sertifika sahibidir.
5. Swami Vivekananda Yoga Universitesinden diplomali Yoga Terapisti olmak isteyen arkadaslarimiz 2 sene Hindistan'da kalmak ve tam gunluk 24 aylik egitimi almak (ve yanisira yerinde staj yapmak) suretiyle, bu belgeyi elde edebilir, omur, bel sirt sorunlari, migren,hipertansiyon, kalp, astim, agri, vb bir cok rahatsizlikta yapilmasi gereken yoga uygulamalari konusunda uzmanlasabilirler.
6. Yoga Terapileri konusunda sorulari olanlar, universitenin dış iliskiler koordinatoru Sri NV Raghuram Turkiye'yi ziyareti sirasinda sahsen kendisine ya da maille (nv.raghuram@gmail.com), bir tip doktoru olan ve Swami Vivekananda Universitesi Medikal Bolum Direktoru olan Sri Nagarathnaji'ye maille (rn44@rediffmail.com)ulasarak bilgi ve destek alabilirler. Mesajlarin ingilizce yazilmasi
gerekmektedir, dilde sorun yasayanlar benden ya da lisan bilen bir arkadaslarindan yardim alabilirler.
Bilginize, Sevgilerimle,
Anu.
532. 357 3858
Rüyalara Bakış açısı
Merhaba.
Ruyalar cogu zaman bizlerin dikkatini ceken ve alternatif gerceklik mi, gelecekten haber mi, yoksa sadece aklin oyunu mu diye kendimize sordugumuz bir konudur. Bu konu, yine acildiginda Mandukya upanishad'i kaynak alarak verdigim cevabi asagida okuyabilirsiniz;
Mandukya upanishad, 3 durumdan bahseder; 1. uyaniklik durumu, 2. ruya durumu ve 3. derin uyku durumu. Bu durumlarin cok farkli sekillerde aciklamalari var, ancak simdi konumuzla ilgili bolumden bahsedersek (bu konuyu raghuramji tekrar geldiginde rica edelim tekrar anlatsin); kisinin ruyalari aslinda uyaniklik halinde yasadiklarinin bir cesit sagaltimidir. Yani gunluk hayat icerisinde bizler neler yasiyor ve deneyimliyorsak, bunu ruyalarimizla dengeleriz; bu nedenle ruya gormek cok faydalidir diyebiliriz. Ancak ruyalarimiz sadece bize ozel semboller icerir ve bu sembolleri oldugu haliyle dogru kabul etmememiz gerekir, yoksa bizi yanlis yonlendirir; ornegin gun icinde patronuna kazdiysan ve dogal olarak kendisine cevap veremedigin icin icinde bir ofke birikmisse, o gece ruya gordugunde bu ofkeyi kusmak icin akil bir olay yaratarak, "uyanikken" ofkeni gosterebilecegin bir sahne yaratabiliyor - yani ornegin ruyanda kocani dovuyorsun/kavga ediyorsun. Bazi sistemler (Freudcu yaklasim) bunu kocana karsi bastirilmis duygular olarak ele alip, bunun analizi uzerinde yogunlasirken, yoga felsefesi sana sadece ofkenin bir disavurumu olarak disini gecirebilecegin bir dis nesne belirledin, bu nedenle de
ofkenden kurtuldugun icin (yani stresini attigin icin) aklin ve zihnin sakinlesti der.
REM; Rapid Eye Movement (hizli goz hareketi) kelimelerinin kisaltilmis halleridir; kisi (ve hatta evinizde hayvaniniz varsa, gozlemleyin onlarda da var) uyku halindeyken, gozleri kapali oldugu halde gozleri ruya gorurken cok hizla saga sola hareket eder (sanki kapali gozlerinin ardinda bir sey goruyormus gibi). Bu, ruyanin beyin tarafindan gercek olarak algilanmasi olarak aciklanir, bu nedenle duyular daha aciktir ve tum gece ruya goren bir kisi sabah yorgun kalkara, "uykumu alamadim" hatta "tum gece ruyalarla bogustum" der, cunku aslinda neredeyse yari uyaniktir diyebiliriz. REM hali, her bir bireyde gece boyunca sik araliklarla tekrarlanir - uyku testleri yapilan deneylerde, bireylerin gece boyunca REM'e gectikleri bilimsel olarak da ispat edilmistir.
Diger yandan, her bir REM arasinda verilen bosluk (zihnin sakinlestigi anlar) da vardir, iste bu anlar "derin uyku" (ruyasiz uyku) olarak adlandirilir. Gecenin bu dilimlerinde duyu organlari, zihin, akil da tipki yatakta yatan beden gibi tam olarak sessiz kalir ve dinlenir.
Buna gore, "hic ruya gormuyorum" diyen, eger ozel bir uygulama yapmiyorsa buyuk ihtimalle gordugu ruyalari hatirlamiyordur. Diger yandan, her birey REM / ruya durumunu yasadigi gibi, ayni sekilde derin uyku durumunu da yasar, yani ruyasiz uykuyu yasamiyorum diyen de bu anlari hatirlamiyordur.
Yogada istenilen (ve Mandukya Upanishad'in anlattigi), REM'in kisaltilip, derin uykunun cabasiz olarak artmasidir, boylece uyku kalitesi artar ve kisi daha az saat uyudugu halde sabah dinc kallar. Iste yogilerin 3-4 saatlik uyku ile yetinebilmelerinin altinda yatan da budur.
Selamlar, sevgiler,
Anu.
Not: Mandukya Upanishad'i www.yogamerkezi.com sitesinde, "ucretsiz kitaplar" bolumunde turkce olarak okuyabilrisiniz.
Ruyalar cogu zaman bizlerin dikkatini ceken ve alternatif gerceklik mi, gelecekten haber mi, yoksa sadece aklin oyunu mu diye kendimize sordugumuz bir konudur. Bu konu, yine acildiginda Mandukya upanishad'i kaynak alarak verdigim cevabi asagida okuyabilirsiniz;
Mandukya upanishad, 3 durumdan bahseder; 1. uyaniklik durumu, 2. ruya durumu ve 3. derin uyku durumu. Bu durumlarin cok farkli sekillerde aciklamalari var, ancak simdi konumuzla ilgili bolumden bahsedersek (bu konuyu raghuramji tekrar geldiginde rica edelim tekrar anlatsin); kisinin ruyalari aslinda uyaniklik halinde yasadiklarinin bir cesit sagaltimidir. Yani gunluk hayat icerisinde bizler neler yasiyor ve deneyimliyorsak, bunu ruyalarimizla dengeleriz; bu nedenle ruya gormek cok faydalidir diyebiliriz. Ancak ruyalarimiz sadece bize ozel semboller icerir ve bu sembolleri oldugu haliyle dogru kabul etmememiz gerekir, yoksa bizi yanlis yonlendirir; ornegin gun icinde patronuna kazdiysan ve dogal olarak kendisine cevap veremedigin icin icinde bir ofke birikmisse, o gece ruya gordugunde bu ofkeyi kusmak icin akil bir olay yaratarak, "uyanikken" ofkeni gosterebilecegin bir sahne yaratabiliyor - yani ornegin ruyanda kocani dovuyorsun/kavga ediyorsun. Bazi sistemler (Freudcu yaklasim) bunu kocana karsi bastirilmis duygular olarak ele alip, bunun analizi uzerinde yogunlasirken, yoga felsefesi sana sadece ofkenin bir disavurumu olarak disini gecirebilecegin bir dis nesne belirledin, bu nedenle de
ofkenden kurtuldugun icin (yani stresini attigin icin) aklin ve zihnin sakinlesti der.
REM; Rapid Eye Movement (hizli goz hareketi) kelimelerinin kisaltilmis halleridir; kisi (ve hatta evinizde hayvaniniz varsa, gozlemleyin onlarda da var) uyku halindeyken, gozleri kapali oldugu halde gozleri ruya gorurken cok hizla saga sola hareket eder (sanki kapali gozlerinin ardinda bir sey goruyormus gibi). Bu, ruyanin beyin tarafindan gercek olarak algilanmasi olarak aciklanir, bu nedenle duyular daha aciktir ve tum gece ruya goren bir kisi sabah yorgun kalkara, "uykumu alamadim" hatta "tum gece ruyalarla bogustum" der, cunku aslinda neredeyse yari uyaniktir diyebiliriz. REM hali, her bir bireyde gece boyunca sik araliklarla tekrarlanir - uyku testleri yapilan deneylerde, bireylerin gece boyunca REM'e gectikleri bilimsel olarak da ispat edilmistir.
Diger yandan, her bir REM arasinda verilen bosluk (zihnin sakinlestigi anlar) da vardir, iste bu anlar "derin uyku" (ruyasiz uyku) olarak adlandirilir. Gecenin bu dilimlerinde duyu organlari, zihin, akil da tipki yatakta yatan beden gibi tam olarak sessiz kalir ve dinlenir.
Buna gore, "hic ruya gormuyorum" diyen, eger ozel bir uygulama yapmiyorsa buyuk ihtimalle gordugu ruyalari hatirlamiyordur. Diger yandan, her birey REM / ruya durumunu yasadigi gibi, ayni sekilde derin uyku durumunu da yasar, yani ruyasiz uykuyu yasamiyorum diyen de bu anlari hatirlamiyordur.
Yogada istenilen (ve Mandukya Upanishad'in anlattigi), REM'in kisaltilip, derin uykunun cabasiz olarak artmasidir, boylece uyku kalitesi artar ve kisi daha az saat uyudugu halde sabah dinc kallar. Iste yogilerin 3-4 saatlik uyku ile yetinebilmelerinin altinda yatan da budur.
Selamlar, sevgiler,
Anu.
Not: Mandukya Upanishad'i www.yogamerkezi.com sitesinde, "ucretsiz kitaplar" bolumunde turkce olarak okuyabilrisiniz.
Nadi Shuddhi - Anuloma Viloma farkı
"ben nadhi shuddiyi alternatif nefes alıs veris olarak(yani senin de anlattigin gidi)kullaniyorum ve derslerde de benzer sekilde uygulama yapiyorum.bizim kitapta da nadhi shuddi ile aniloma/viloma ayni seyler gibi algilamistim.ancak konuyu anlatirken raghuramji ye tekrar sormak ihtiyaci hissettim cunki degisik kaynaklarda aniloma viloma sanki farkli anlatiliyor.o da anuloma nefes alis,viloma nefes
veris diye acikladi.o halde anuloma viloma nefes alis veris anlamina mi geliyor?eger oyleyse ozel bir nefes teknigi olma durumu nereden kaynaklaniyor?"
Anuloma Viloma "alternate nostril breathing" - alternatif burun deliklerinden nefes alis veris demek. Nadi Shuddhi aslinda Anuloma viloma'nin bir turevi, yani anuloma viloma daha genis bir nefes teknigi grubunu icine aliyor. Yani; anuloma viloma dendiginde Bir tur sunlari icerebiliyor:
1. sagi kapat - soldan nefes al, soldan nefes ver. Solu kapat - sagdan nefes al, sagdan nefes ver.
2. sagi kapat - soldan nefes al, solu kapat - sagdan nefes ver, sagdan nefes al, sagi kapat - soldan nefes ver. (bunun adi Nadi shuddhi)
Ayrica, Nadi shuddhi'de normal nefes ritmi bozulmazken, anuloma viloma'da farkli oranlarda nefes alis / veris sureleri belirlenebilir. Ornegin, 2-8-4 cok kullanilan bir orandir. 2ye kadar sayarak nefes alir, 8e kadar sayarak nefes tutar, 4e kadar sayarak nefes verirsin. Bu nefes ritmi mudahalesi nadi shuddhi'de yok.
Ilk aklima gelen farklar bunlar. Bir de bir not; kumbhaka yani nefes tutmayi lutfen yeni baslayanlar uygulamasin, once normal nefes alis verisle nefesi duzenleyelim ve dogal olarak kumbhaka'ya gecelim.
Sevgiler,
Anu.
veris diye acikladi.o halde anuloma viloma nefes alis veris anlamina mi geliyor?eger oyleyse ozel bir nefes teknigi olma durumu nereden kaynaklaniyor?"
Anuloma Viloma "alternate nostril breathing" - alternatif burun deliklerinden nefes alis veris demek. Nadi Shuddhi aslinda Anuloma viloma'nin bir turevi, yani anuloma viloma daha genis bir nefes teknigi grubunu icine aliyor. Yani; anuloma viloma dendiginde Bir tur sunlari icerebiliyor:
1. sagi kapat - soldan nefes al, soldan nefes ver. Solu kapat - sagdan nefes al, sagdan nefes ver.
2. sagi kapat - soldan nefes al, solu kapat - sagdan nefes ver, sagdan nefes al, sagi kapat - soldan nefes ver. (bunun adi Nadi shuddhi)
Ayrica, Nadi shuddhi'de normal nefes ritmi bozulmazken, anuloma viloma'da farkli oranlarda nefes alis / veris sureleri belirlenebilir. Ornegin, 2-8-4 cok kullanilan bir orandir. 2ye kadar sayarak nefes alir, 8e kadar sayarak nefes tutar, 4e kadar sayarak nefes verirsin. Bu nefes ritmi mudahalesi nadi shuddhi'de yok.
Ilk aklima gelen farklar bunlar. Bir de bir not; kumbhaka yani nefes tutmayi lutfen yeni baslayanlar uygulamasin, once normal nefes alis verisle nefesi duzenleyelim ve dogal olarak kumbhaka'ya gecelim.
Sevgiler,
Anu.
B.Gita uzerine sorular 1a - Feragat Nedir
Merhaba,
Bir kac ekleme yapmak isterim; B.Gita hakkinda Gulhan’in gonderdigi
ceviri ve yorumlarin haricinde de B.gita cevirileri oldugunu ve her
cevirmenin ister istemez kendi yorumunu da ceviriye kattigini
soylemekle baslamak istiyorum. Ayni sey yapilan yorumlar icin de
gecerlidir. Nasil ki, herhangi bir kitap okunduktan sonra 5 kisi
tarafindan farkli yorumlanirsa, B.gita gibi her bir kelimesi cok
derin anlamlar yuklu temel bir metin de, farkli sekillerde
yorumlanabilir.
Burada benim onerim, kitap hakkinda filancanin yaptigi yorumlari
okumadan once, okuyucunun kendi yorumunu yapabilecek kadar metni once
okuyup incelemesi ve kitabin anafikrini anlamasidir. Boylece, daha
sonra diger kisilerin yazdigi yorumlari okudugunda, yorumlayanin
fikirlerinin ya da yorumunun kendisine uyup uymadigina, ya da kitapla
ilgili olup olmadigina hukmetme karari verebilecek kadar bilgi sahibi
olacaktir. Lutfen sunu unutmayalim ki, B.Gita’yi tipki bir sogan gibi
soyarak yuzeysel anlamlardan daha icsel anlamlara dogru soyabilir,
her bir vecizeyi okudugumuzda, bizler bile her bir seferinde farkli
yorumlar yapabiliriz, bu nedenle farkli B.Gita yorumlari gordugumuzde
ve bu yorumlar birbiriyle celisir gorundugunde bu bizi sasirtmamali –
diger yandan hem fikirde olmadigimiz bir yorumu da kabul etmeme
ozgurlugunu elimizden almamali…
B.Gita icerisinde yer alan bir kac soru gelmisti, henuz gruptan bir
yanit gelmedigi icin, ben kendi yorumumu yazmak istedim… Aslinda
hepsi hakkinda tek bir mesajda yorum yazayim diye dusunuyordum, ama
cevaplar (yazdikca fark ediyorum ki) cok uzun oldugundan parcalayarak
yazmayi tercih ediyorum. Bu mesajda sadece Feragat konusunu ele
alalim, sonra digerleriyle devam ederiz.
Soru 1a) Feragat ne?
----------------------
Feragat kelimesiyle anlatilmak istenilen aslinda terk islemidir.
Burada terk islemi, farkli sekillerde dusunulebilir; en genis ve
aciklamali tanim ise 5. bolumde (Fiilin Terki yogasi) verilmistir.
Burada Krishna, Arcuna’ya 3 farkli yol onermektedir; her uc islemden
herhangi birini gerceklestiren aslinda terk islemi yapmaktadir, yolu
farkli olsa da neticesi ayni olmaktadir.
(1) Sankhya yolu:
Sankhya felsefesini takip eden bir kisinin terki, bu dunyanin nihai
gercek olmamasinin getirdigi dis dunyaya karsi kayitsiz kalabilme
yeteneginin gelistirilmesidir. Bu nedenle burada Krisna, terkten
kastinin herhangi bir arzu duymadan, kiside bir bagimlilik yaratmadan
fiillerin islenmesi olarak tanimlamaktadir, Arcuna’ya tavsiyesi “Ey
Arcuna, sürekli olarak Yoga'da bulunarak, bağımlılığı terk ederek ve
başarı ve başarısızlıkta dengede durarak fiilde bulun! Akıldaki
dengeliliğe Yoga denir (2.48). Tüm arzularını terk ederek, özlem
duymadan, "benim" duygusu (sahiplenme duygusu) olmadan ve egoizmden
yoksun olarak hareket eden kişi huzura erer. (2.71)” olmaktadir.
Burada, sankhya felsefesini takip eden kisi, “bende olan, herseyde
var” dusuncesiyle ve aslinda olanin gercek olmadigi – gercek olanin
herkeste ve herseyde olan Ozben oldugu dusuncesiyle, aslinda kendisi
ve dis dunya arasinda bir fark olmadigini anlayarak, yasamini bunun
uzerine kurgular. Bunu tipki bir ruya esnasinda gorduklerimiz olarak
dusunebiliriz – ruya esnasinda her ne kadar gordugumuz heresy bize
gercek olarak gorunse de, ruya icindeyken hafifce uyandigimizda (ama
ruya devam ettiginde) gorduklerimizin aslinda gercek olmadigini fark
eder ama ruyayi gormeye devam ederiz, ancak o andan itibaren artik
ruyayi cok ciddiye almayiz, istedigimiz gibi yonetir, ve hatta
degistirmek istedigimiz bolumlerini degistirir, bazi bolumlerini geri
alip tekrar goruruz, nihayetinde de gordugumuz seyin gercek
olmadigini bilir ve buna karsi – dolu dolu yasasak bile- kayitsiz
kaliriz, cunku gozumuzu actigimizda bulutlar uzerine insa ettigimiz
satomuzun yok olacagini biliriz.
Bu nedenle Sankhya’lar icin Krishna’da, “Fiil yoluna adanmış, aklı
arılaşmış olan, kendine hakim olmuş, duyularını itaati altına almış
olan ve kendi Özben'inin tüm varlıklarda bulunan Özben olduğunu fark
etmiş olan kişi, fiilde bulunduğu halde hiç bir şeye bulaşmaz.” (5.7)
demektedir.
(2) Jnana / Bilgi yogasi yolu:
Burada, jnani (bilgi yogasini takip eden kisi) aslinda herseyin tek
bir kaynaktan yaratildigini, bu kaynagin (mutlagin) degismez
oldugunu, ve yarattiklarindan etkilenmedigini Kabul ettiginden, kendi
de buna gore davranir. Krishna Gita’da, “Dört kast da, Guna ve
Karma'lardaki farklara göre Benim tarafımdan yaratılmıştır; bunu
yaratan Ben olduğum halde, yine de Beni fiilde-bulunmayan ve değişmez
olarak bil. (4.13) Ne fiiller Ben'de iz bırakır, ne de Benim
fiillerin meyvelerine karşı bir arzum vardır. Ben'i bilen fiillerin
zincirlerine bağlı değildir. (4.14)” demekte ve kendisini “siz de
boyle yapin” diyerek bir model olarak sunmaktadir. Bu nedenle
Jnani’lerin uygulamasi dis dunyadaki gunalar (doganin degerleri)
arasinda bulunan doganin degerleri olarak yasamak seklindedir – yani
olan hersey aynidir demektedir – bu gorusu biliyorsunuz “Ne Biliyoruz
ki” tarzinda filmler uzun uzadiya incelemekte ve aslinda hepimizin
farkli titresimleri olan ayni molekuller oldugumuzu anlatmaktadir.
Krishna’da Arcuna’ya bunun uygulamasi icin yolu soyle
gostermektedir; “Gerçek'le uyumlu hale gelmiş bilen şöyle düşünür
O; görmede, duymada, dokunmada,
koklamada, yemede, yürümede, uyumada, nefes almada, Konuşmada,
gitmesine izin vermede, alıkoymada, gözleri açıp kapamada duyuların
duyu-nesneleri arasında dolaştığına (-dan emindir) ikna olmuştur.
(5.8-9) Fiilde bulunan, bu fiilleri Brahman'a sunan ve bağımlılığı
bırakan kişi, sudaki lotüs çiçeğinin yaprağı (-nın çamura
bulaşmaması) gibi günaha bulaşmaz. (5.10)
(3) Karma /fill yogasi yolu:
Karma yogada ise, kisi farkli felsefi gorusleri, bu dunyanin gercek
olup olmamasini, Mutlak gibi olmak gibi dusuncelerle ugrasmaz, bunun
yerine “su an burada isem, tam olarak burada olmam gerekiyor” diye
dusunerek, bes duyusuyla gordugu bu dunyayi gercek kabul eder ve
burada, su anda yaptiklarini iyilestirmeye cabalar. Bu yolu takip
etmek isteyenler icin, Krishna “Yapman gereken görevi yap, çünkü fiil
fiilsizliğe yeğdir ve hatta sadece bedenin idamesi için bile fiilsiz
kalman mümkün değildir. Dünya fiillerle bağlıdır, kurban adına
yapılmış fiillerle değil; bu yüzden, ey Kunti oğlu, sadece kurban
adına, bağımlılıktan kurtulmuş olarak fiilde bulun. (3.8-9)”
demektedir. Dedigi gibi aslinda zaten hangi yolu takip ederseniz
edin, zaten kisi bu dunyada bulundugu surece fiilde bulunmak
zorundadir, ama fiili yaparken icinde bulundugu ruh halini
degistirir. Krishna’nin onerisi burada egonun terki ile, yaptigi
fiile bagimli hale gelmemesidir. Bunun yolu da fiilin meyvelerinin
birakilmasidir, yani kisinin fiilde bulunmasi ama sonucunu gormek
icin arkasina bile donup bakmamasidir. “Sadece fiilde bulunmamayla
kişi fiilsizliğe erişmez, aynı şekilde sadece terkle kişi
mükemmeliyete ulaşmaz. (3.4) Tüm fiilleri Benim için terk ederek,
aklın Özben'de odaklanmış, umuttan ve egoizmden, ve (mental) ateşten
kurtulmuş olarak savaş.” (3.30) demektedir. Bu nedenle, Karma
yogiler “Yogi'ler, bağımlılığı terk ederek, sadece bedenen, aklen,
zihnen ve aynı zamanda duyularla, benliğin saflaşması için fiilde
bulunurlar. (5.11)”
Yalniz tum bu uygulamalar icindeki en onemli nokta karsimiza 6.
bolumde cikmaktadir, cunku Krishna her uc yolu da tek bir noktaya
baglamakta ve kisi hangi yolu secerse secsin sadece seklen degil, ama
ozunde de ayni seyi hissetmesi gerektigini soylemektedir. “Ey Arcuna,
terk diye adlandırdıkları şeyin Yoga olduğunu bil; doğrusu kimse
düşüncelerini terk etmediği sürece bir Yogi olamaz! (6.2) Tüm
düşüncelerini terk etmiş bir kişi duyu-nesnelerine veya fiillere
bağımlı değilse, o kişinin Yoga'yı başarmış olduğu söylenir. (6.4)”.
Selamlar,
Anu.
Bir kac ekleme yapmak isterim; B.Gita hakkinda Gulhan’in gonderdigi
ceviri ve yorumlarin haricinde de B.gita cevirileri oldugunu ve her
cevirmenin ister istemez kendi yorumunu da ceviriye kattigini
soylemekle baslamak istiyorum. Ayni sey yapilan yorumlar icin de
gecerlidir. Nasil ki, herhangi bir kitap okunduktan sonra 5 kisi
tarafindan farkli yorumlanirsa, B.gita gibi her bir kelimesi cok
derin anlamlar yuklu temel bir metin de, farkli sekillerde
yorumlanabilir.
Burada benim onerim, kitap hakkinda filancanin yaptigi yorumlari
okumadan once, okuyucunun kendi yorumunu yapabilecek kadar metni once
okuyup incelemesi ve kitabin anafikrini anlamasidir. Boylece, daha
sonra diger kisilerin yazdigi yorumlari okudugunda, yorumlayanin
fikirlerinin ya da yorumunun kendisine uyup uymadigina, ya da kitapla
ilgili olup olmadigina hukmetme karari verebilecek kadar bilgi sahibi
olacaktir. Lutfen sunu unutmayalim ki, B.Gita’yi tipki bir sogan gibi
soyarak yuzeysel anlamlardan daha icsel anlamlara dogru soyabilir,
her bir vecizeyi okudugumuzda, bizler bile her bir seferinde farkli
yorumlar yapabiliriz, bu nedenle farkli B.Gita yorumlari gordugumuzde
ve bu yorumlar birbiriyle celisir gorundugunde bu bizi sasirtmamali –
diger yandan hem fikirde olmadigimiz bir yorumu da kabul etmeme
ozgurlugunu elimizden almamali…
B.Gita icerisinde yer alan bir kac soru gelmisti, henuz gruptan bir
yanit gelmedigi icin, ben kendi yorumumu yazmak istedim… Aslinda
hepsi hakkinda tek bir mesajda yorum yazayim diye dusunuyordum, ama
cevaplar (yazdikca fark ediyorum ki) cok uzun oldugundan parcalayarak
yazmayi tercih ediyorum. Bu mesajda sadece Feragat konusunu ele
alalim, sonra digerleriyle devam ederiz.
Soru 1a) Feragat ne?
----------------------
Feragat kelimesiyle anlatilmak istenilen aslinda terk islemidir.
Burada terk islemi, farkli sekillerde dusunulebilir; en genis ve
aciklamali tanim ise 5. bolumde (Fiilin Terki yogasi) verilmistir.
Burada Krishna, Arcuna’ya 3 farkli yol onermektedir; her uc islemden
herhangi birini gerceklestiren aslinda terk islemi yapmaktadir, yolu
farkli olsa da neticesi ayni olmaktadir.
(1) Sankhya yolu:
Sankhya felsefesini takip eden bir kisinin terki, bu dunyanin nihai
gercek olmamasinin getirdigi dis dunyaya karsi kayitsiz kalabilme
yeteneginin gelistirilmesidir. Bu nedenle burada Krisna, terkten
kastinin herhangi bir arzu duymadan, kiside bir bagimlilik yaratmadan
fiillerin islenmesi olarak tanimlamaktadir, Arcuna’ya tavsiyesi “Ey
Arcuna, sürekli olarak Yoga'da bulunarak, bağımlılığı terk ederek ve
başarı ve başarısızlıkta dengede durarak fiilde bulun! Akıldaki
dengeliliğe Yoga denir (2.48). Tüm arzularını terk ederek, özlem
duymadan, "benim" duygusu (sahiplenme duygusu) olmadan ve egoizmden
yoksun olarak hareket eden kişi huzura erer. (2.71)” olmaktadir.
Burada, sankhya felsefesini takip eden kisi, “bende olan, herseyde
var” dusuncesiyle ve aslinda olanin gercek olmadigi – gercek olanin
herkeste ve herseyde olan Ozben oldugu dusuncesiyle, aslinda kendisi
ve dis dunya arasinda bir fark olmadigini anlayarak, yasamini bunun
uzerine kurgular. Bunu tipki bir ruya esnasinda gorduklerimiz olarak
dusunebiliriz – ruya esnasinda her ne kadar gordugumuz heresy bize
gercek olarak gorunse de, ruya icindeyken hafifce uyandigimizda (ama
ruya devam ettiginde) gorduklerimizin aslinda gercek olmadigini fark
eder ama ruyayi gormeye devam ederiz, ancak o andan itibaren artik
ruyayi cok ciddiye almayiz, istedigimiz gibi yonetir, ve hatta
degistirmek istedigimiz bolumlerini degistirir, bazi bolumlerini geri
alip tekrar goruruz, nihayetinde de gordugumuz seyin gercek
olmadigini bilir ve buna karsi – dolu dolu yasasak bile- kayitsiz
kaliriz, cunku gozumuzu actigimizda bulutlar uzerine insa ettigimiz
satomuzun yok olacagini biliriz.
Bu nedenle Sankhya’lar icin Krishna’da, “Fiil yoluna adanmış, aklı
arılaşmış olan, kendine hakim olmuş, duyularını itaati altına almış
olan ve kendi Özben'inin tüm varlıklarda bulunan Özben olduğunu fark
etmiş olan kişi, fiilde bulunduğu halde hiç bir şeye bulaşmaz.” (5.7)
demektedir.
(2) Jnana / Bilgi yogasi yolu:
Burada, jnani (bilgi yogasini takip eden kisi) aslinda herseyin tek
bir kaynaktan yaratildigini, bu kaynagin (mutlagin) degismez
oldugunu, ve yarattiklarindan etkilenmedigini Kabul ettiginden, kendi
de buna gore davranir. Krishna Gita’da, “Dört kast da, Guna ve
Karma'lardaki farklara göre Benim tarafımdan yaratılmıştır; bunu
yaratan Ben olduğum halde, yine de Beni fiilde-bulunmayan ve değişmez
olarak bil. (4.13) Ne fiiller Ben'de iz bırakır, ne de Benim
fiillerin meyvelerine karşı bir arzum vardır. Ben'i bilen fiillerin
zincirlerine bağlı değildir. (4.14)” demekte ve kendisini “siz de
boyle yapin” diyerek bir model olarak sunmaktadir. Bu nedenle
Jnani’lerin uygulamasi dis dunyadaki gunalar (doganin degerleri)
arasinda bulunan doganin degerleri olarak yasamak seklindedir – yani
olan hersey aynidir demektedir – bu gorusu biliyorsunuz “Ne Biliyoruz
ki” tarzinda filmler uzun uzadiya incelemekte ve aslinda hepimizin
farkli titresimleri olan ayni molekuller oldugumuzu anlatmaktadir.
Krishna’da Arcuna’ya bunun uygulamasi icin yolu soyle
gostermektedir; “Gerçek'le uyumlu hale gelmiş bilen şöyle düşünür
koklamada, yemede, yürümede, uyumada, nefes almada, Konuşmada,
gitmesine izin vermede, alıkoymada, gözleri açıp kapamada duyuların
duyu-nesneleri arasında dolaştığına (-dan emindir) ikna olmuştur.
(5.8-9) Fiilde bulunan, bu fiilleri Brahman'a sunan ve bağımlılığı
bırakan kişi, sudaki lotüs çiçeğinin yaprağı (-nın çamura
bulaşmaması) gibi günaha bulaşmaz. (5.10)
(3) Karma /fill yogasi yolu:
Karma yogada ise, kisi farkli felsefi gorusleri, bu dunyanin gercek
olup olmamasini, Mutlak gibi olmak gibi dusuncelerle ugrasmaz, bunun
yerine “su an burada isem, tam olarak burada olmam gerekiyor” diye
dusunerek, bes duyusuyla gordugu bu dunyayi gercek kabul eder ve
burada, su anda yaptiklarini iyilestirmeye cabalar. Bu yolu takip
etmek isteyenler icin, Krishna “Yapman gereken görevi yap, çünkü fiil
fiilsizliğe yeğdir ve hatta sadece bedenin idamesi için bile fiilsiz
kalman mümkün değildir. Dünya fiillerle bağlıdır, kurban adına
yapılmış fiillerle değil; bu yüzden, ey Kunti oğlu, sadece kurban
adına, bağımlılıktan kurtulmuş olarak fiilde bulun. (3.8-9)”
demektedir. Dedigi gibi aslinda zaten hangi yolu takip ederseniz
edin, zaten kisi bu dunyada bulundugu surece fiilde bulunmak
zorundadir, ama fiili yaparken icinde bulundugu ruh halini
degistirir. Krishna’nin onerisi burada egonun terki ile, yaptigi
fiile bagimli hale gelmemesidir. Bunun yolu da fiilin meyvelerinin
birakilmasidir, yani kisinin fiilde bulunmasi ama sonucunu gormek
icin arkasina bile donup bakmamasidir. “Sadece fiilde bulunmamayla
kişi fiilsizliğe erişmez, aynı şekilde sadece terkle kişi
mükemmeliyete ulaşmaz. (3.4) Tüm fiilleri Benim için terk ederek,
aklın Özben'de odaklanmış, umuttan ve egoizmden, ve (mental) ateşten
kurtulmuş olarak savaş.” (3.30) demektedir. Bu nedenle, Karma
yogiler “Yogi'ler, bağımlılığı terk ederek, sadece bedenen, aklen,
zihnen ve aynı zamanda duyularla, benliğin saflaşması için fiilde
bulunurlar. (5.11)”
Yalniz tum bu uygulamalar icindeki en onemli nokta karsimiza 6.
bolumde cikmaktadir, cunku Krishna her uc yolu da tek bir noktaya
baglamakta ve kisi hangi yolu secerse secsin sadece seklen degil, ama
ozunde de ayni seyi hissetmesi gerektigini soylemektedir. “Ey Arcuna,
terk diye adlandırdıkları şeyin Yoga olduğunu bil; doğrusu kimse
düşüncelerini terk etmediği sürece bir Yogi olamaz! (6.2) Tüm
düşüncelerini terk etmiş bir kişi duyu-nesnelerine veya fiillere
bağımlı değilse, o kişinin Yoga'yı başarmış olduğu söylenir. (6.4)”.
Selamlar,
Anu.
NARADA'nın BHAKTI SUTRA'ları
1. bölüm
1. Simdi, bu nedenle, adanma hizmetinin sürecini anlatmaya çalışacağım.
2. Adanma hizmeti, en yüce, saf Tanrı sevgisi olarak tezahür eder.
3. Tanrı'ya duyulan bu saf sevgi ebedidir.
4. Tanrı'ya duyulan saf aşktaki aşkın adanma hizmeti aşamasına ulaşılınca, kişi mükemmel, ölümsüz ve huzurlu olur.
5. Bu tip bir adanma hizmetiyle meşgul olan kişi, ne duyularının hazzı için bir şeyi arzu eder, ne bir kayıpta dövünür, ne bir şeyden nefret eder, ne de kendi adına herhangi bir şeyden zevk duyar, ne de maddesel bir aktiviteye çok fazla heves eder.
6. Tanrı sevgisinin adanma hizmeti sürecini mükemmel olarak anlayan kişi, bundan (bu sevgiden) dolayı dışarı çıkanla sarhoş olur. Bazen bu kişi esrime içinde sersemler ve İlahi Ben'in hizmetinde olmaktan dolayı tüm benliğinin keyfini çıkarır.
7. Saf adanma hizmetinde şehvet (arzu) var mıdır sorusuna yer yoktur, çünkü tüm maddesel faaliyetler terk edilmiştir.
8. Bu tip bir adanma hizmetindeki terk, Vedik kararlarla sabitlenmiş tüm sosyal adet ve dinsel ritüellerin terki demektir.
9. Terk aynı zamanda sadece Mutlak olana adanma ve O'na olan hizmetin önünde duranlara (mani olanlara) karşı kayıtsız kalmak demektir.
10. Sadece Mutlak olana adanma, O'nun haricinde olan tüm siperleri indirmek (tüm korunaklardan vaz geçmek) demektir.
11. O'na olan hizmetin önünde duranlara karşı kayıtız kalmak demek, sadece adanma hizmetiyle örtüşen Vedik kararlarla sabitlenmiş tüm sosyal adet ve dinsel ritüellerin faaliyetlerini kabul etmek demektir.
12. Kişi, adanma hizmeti yaşamda mükemmeliyete ulaşmanın tek aracı olduğuyla ilgili kati kararda sabitlendiğinde bile, metinsel kararları takip etmeye devam etmelidir.
13. Yoksa, düşmenin her tür olasılığı vardır.
14. Beden olduğu sürece, kişi sosyal ve politik faaliyetlerde ve yemek yeme gibi durumlarla (mümkün olduğunca) en az oranda (da olsa) meşgul olmalıdır.
2. Bölüm
15. Şimdi bu adanma hizmetinin özellikleri farklı yetkili fikirlere (fikir liderlerine) göre tanımlanacaktır.
16. Parasara Muni’nin oğlu Vyasadeva, Bhakti’nin, Tanrı’ya farklı şekillerde sevgi ve saygı göstermeye duyulan sevgi dolu bağımlılık olduğunu söyler.
17. Garga Muni Bhakti’nin Tanrı hakkındaki, Tanrı’nın verdiği ve benzeri öykülere olan düşkünlük olduğunu söyler.
18. Sandilya, Yüce Özben’in zevkini almada, kişinin önünde duran tüm engelleri kaldırmasının sonucu Bhakti’dir der.
19. Narada ise Bhakti’yi her bir fiilin Yüce Rabbe sunulması ve O’nu unutmanın aşırı üzüntüye yol açması olarak tanımlar.
20. Bhakti, aslında, tüm bu yolların her birinde doğru bir şekilde tanımlanmıştır.
21. Vraja’daki köylü kadınlar saf Bhaktinin örnekleridir.
22. Hatta gopi’lerin örneğinde bile, kişi onları Rabbin büyüklüğünü unutmakla eleştiremez.
23. Diğer yandan, Tanrı’nın büyüklüğünün bilgisi olmadan gösterilen adanma, yasak aşıkların ilişkisinden daha iyi değildir.
24. Bu tip bir hatalı adanmada, kişi sadece Rabbin hazzında bulunan zevki bulamaz
25. Saf adanma hizmeti, diğer yandan, meyve veren işten, felsefi spekülasyondan ve mistik meditasyondan daha yücedir.
26. Nihayetinde, Bhakti tüm çabaların meyvesidir.
27. Ayrıca, Rab gururdan hoşlanmaz, alçakgönüllülükten memnun olur.
28. Bazıları bilginin, (kişide) gelişen adanmanın aracı olduğunu söyler.
29. Diğerleri Bhakti’nin ve bilginin birbirine bağlı olduğunu söyler.
30. Ama Brahma’nın oğlu Bhakti’nin, (Bhakti uygulamasının) kendi meyvesi olduğunu söyler.
31-32. Bu, kıraliyet sarayı, bir yemek ve benzeri örneklerde açıklanmıştır. Bir kral sadece sarayı görerek tatmin olmaz, aynı şekilde bir kişi de sadece bir yemeğe bakarak açlığını gideremez.
33. Bu nedenle, arayış içindekiler özgürleşmeyi, sadece adanma hizmetinde (hizmeti eyleme geçirmede) aramalıdır.
3. bölüm
34. (Toplumun farklı yerlerinde bulunan) yetkililer (bunu) adanma hizmetinin başarılması yöntemi olarak tanımlarlar.
35. Kişi Bhakti’ye, duyusal zevklerini ve günlük ilişkilerini bırakarak ulaşır.
36. Kişi Bhakti’ye durmadan Rabbe adanarak ulaşır.
37. Kişi Bhakti’ye, bu dünya içindeki sıradan faaliyetleri ile meşgul olsa da, Yüce Rabbin değerleri hakkında konuşarak ve bunları dinleyerek ulaşır.
38. Temelde, yine de, kişi Bhakti’yi yüce ruhların merhameti ile, ya da Rabbin merhametinin küçük bir parçası ile geliştirir.
39. Yüce ruhlarla olan ilişki nadiren elde edilebilir, anlaşılması güçtür ve şaşmaz-yanılmazdır.
40. Yine de buna sadece Yüce ruhlarla olan ilişkiyle ya da Rabbin Lütfu ile ulaşılabilir.
41. Çünkü, Rab ve Onun saf adanmışları birbirinden farklı değildir.
42. Çabala, sadece saf adanmışlarla ilişki kurabilmek (onlara ulaşabilmek) için çabala.
43. Kişi, kendini aşağı çeken her tür (diğer) ilişkiyi terk etmelidir.
44. Maddesel ilişki, şehvet (arzu), öfke, kafa karışıklığı, unutkanlık, ayrım gücünün kaybı ve tüm felaketlerin sebebidir.
45. Maddesel ilişkiden tıpkı dalgalar gibi yükseldiklerinde, bu kötü etkiler (birbiri üstüne gelerek) büyük bir ıstırap okyanusunu oluştururlar.
46. (Peki) kim bu ilüzyonu (Maya) aşabilir? Maddesel ilişkiyi terk eden, yüce ruhlara hizmet eden ve kendisi özgeci hale gelen kişi.
47. Tenha bir yerde kalan, dünyevi topluma olan bağımlılığının köklerini kesen, doğanın üç değerinin etkilerinden özgürleşen, ve maddesel kazanç ve güvence özlemini bırakan kişi.
48. Yaptığı tüm işlerin meyvesini, sadece kendi çıkarı için yaptığı işleri terk eden ve böylece dualiteyi aşan kişi.
49. (Ve) hatta Veda’lardaki görevlerini terk eden, Tanrı’ya karşı kesintisiz ve (sadece O’na) özel bir çekim hisseden kişi.
50. Gerçekten, böyle bir kişi aşar; hem kendi Maya’yı aşar, hem de dünyayı da beraberinde (o noktaya) taşır.
4. bölüm
51. Saf aşkın (adanmanın) gerçek doğası tanımları, analizi ve açıklamaları aşar.
52. Bu, dilsiz birinin tatlı bir şey yediğinde hissettiği neşeyi anlatması gibidir.
53. Yine de, zaman zaman bu saf aşk, düzenli Sadhana ile layık olanlara kendini gösterir.
54. Bu saf aşk kendini her tür maddesel değerden ve maddesel arzudan arınmış, her an fazlalaşan ve asla kesintiye uğramayan en süptil şuur olarak gösterir.
55. Bu saf aşka ulaşınca, kişi sadece O’na bakar, sadece O’nu duyar, sadece O’nu konuşur, sadece O’nu düşünür.
56. İkincil adanma servisinin üç türü vardır; kişinin aklının değerine göre kendini tezahür ettirir; Sattwa, Rajas, Tamas olarak da sınıflandırılabilir, Arta*, Jijnasu*, Arthathin* olarak da bölümlendirilebilir.
57. Her bir önde bulunan, ardından gelenin daha yüksek iyiliğine vesile olur.
58. Bu adanma ile başarı, diğer her tür sürece (Parabhakti) göre daha kolaydır.
59. Ruhsal süreçlerin içinde adanma servisinin en kolay olmasının sebebi, başka bir kanıta dayanmaması, ve kendi kendinin delili olmasıdır.
60. Daha da ötesi, Bhakti aklın huzurunun ve yüce hazzın somutlaşmış halidir.
61.Kendini, dünyayı ve Veda’ları Tanrı’ya tamamen teslim etmiş bir kişinin (Bhakta), dünyanın ıstırapları (dünyasal kayıplar) için endişelenecek bir sebebi yoktur.
62. Kişi adanma servisine (Bhakti) ulaşsa bile, bu dünyadaki sorumluluklarını (toplumu) terk etmemeli, tersine devam ederek yaptığı işin meyvelerini Tanrı’ya teslim etmelidir. Ki böylece, doğal olarak erdemli olan ve asil meyveler veren bu tip fiiller devam etsin.
63. Kadınlar, zenginlik veya ateistler hakkında hikayeler ya da haberlerle vakit geçirilmemelidir.
64. Gurur, ikiyüzlülük, kibir ve diğer kötü alışkanlıklar terk edilmelidir.
65. Tüm fiilleri O’na adayarak, kişi arzu, öfke, gurur vb sadece O’na yönlendirilerek ya da Bhakti uygulamasıyla sadece O’na yönelmeye çalışılmalıdır (meşgul olunmalıdır).
66. Adanmış hizmetli veya sevgilinin duyabileceği 56. sutra’da bahsedilen üç formu aşan sevgi, yalnızca sevgi uygulaması yapılmalıdır.
67. O’nun uğruna tek noktaya odaklı Tanrı sevgisi olan kişiler, en yüce adanmışlardır.
68. Bir diğeriyle sesi titreyererek, gözleri dolarak ve heyecanlı bedenleriyle sohbete dalan kişiler, sadece ailelerini değil, aynı zamanda içinde bulundukları vatanlarını da arındırırlar.
69. Bu kişiler, hac yerlerini kutsallaştırır, fiileri erdemli ve iyi hale getirir ve metinlere ruhsal yetkinlik verir.
70. Son vecizede bahsedilen bu kişilerin her biri azizlerin canlılığı ile dolu olduğundan, Tanrı’nın Kendisinin de canlılığıyla doludur.
71. (bu kişilerin) Babaları sevinçten havalara uçar, tanrılar neşeyle danseder, ve bu dünya bir kurtarıcı bulur.
72. Onların içinde, kast veya kültüre, güzellik ya da doğuma, zenginlik ya da mesleğe, veya benzeri bir şeye dayanan bir fark yoktur.
73. Çünkü bu kişiler O’ndandır.
5. bölüm
74. Kişi (ruhsal konularda) tartışmaların içine çok sürüklenmemelidir.
75. Farklı bakış açıları çeşitliliği getirdiğinden, bu tip tartışmalar aşırı (kafa) karışıklığına sebep olurlar ve (kişiyi) asla kesin kati sonuca ulaştırmazlar.
76. Tanrı’ya olan adanma ve sevgiyle ilgili metin öğretileri ise tartışılabilir ve bunların üzerine meditasyon yapılabilir (tefekküre dalınabilir), ve beraberinde adanmayı getiren her tür ruhsal uygulama yapılmaya devam edilebilir.
77. Zaman arzu ve acıdan, arzu ve kazançtan vb özgürleşmek için varken, kişinin saniyenin yarısını bile boşa harcaması yakışık almaz.
78. Kişi zarar vermeme, doğru olma, arılık, şefkat ve daha yüksek ruhsal realitelere olan inanç vb erdem ve iyi değerleri ekmeli ve muhafaza etmelidir.
79. Hayatının her anında ve alanında, kişi her tür endişe ve derdi bir kenara bırakarak, sadece Yüce Rab’be adanmalıdır.
80. Yüceltildiğinde, O, Rab kendini tezahür ettirir ve adanmışlarını aydınlanmayla kutsar.
81. Sadece mutlağa, ebedi Gerçek’e olan sevgi en yücedir, bu sevgi doğrusu en yücedir.
82. Bhakti kendi içinde tek olmasına karşın, kendini on bir farklı biçimde tezahür ettirir: Rabbin değerlerinin yüceltilmesinin sevgisi, O’nun güzelliğinin sevgisi, adanmanın sevgisi, sürekli hatırlamanın sevgisi, hizmetin sevgisi, O’nun bir arkadaş olarak sevilmesi, O’nun bir oğul olarak sevilmesi, O’nun bir eş olarak sevilmesi, O’na kişinin teslim olması, O’na kişinin tam ve kesin dikkatini vermesi, O’ndan ayrılmanın acısının sevgisi.
83. Kumara, Vyasa, Suka, Sandilya, Garga, Visnu, Kaundinya, Sesa, Uddhava, Aruni, Bali, Hanuman, Vibhisana ve diğer.Bhakti öğretmenleri halkın eleştirisinden en ufak bir korku duymadan oybirliğiyle bu şekilde bildirir.
84. Kim ki Narada’nın bu vecizelerine inanır ve ikna olur, adanma ile kutsanır ve yaşamın en büyük Amacı ve Güzelliğine ulaşır.
- Kitabın sonu.
*)
Arta: Doğum ve ölüm zincirlerinden kurtularak kişinin nihai mutluluğa ulaşması
Jijnasu: Her tür dünyevi görüntünün (fenomenin) ardındaki tek Gerçek’In yüksek bilgisine erişerek, diğer her şeyin bilgisinin elde edilmesi
Arthathin: Dünyada ilahi krallığın yaşanması
Kaynak : Sri Ramakrishna Math - Narada Bhakti Sutras
Bu eserin İngilizceden Türkçeye çevrilmesinde yararlanılan kaynaklar:
Narada Bhakti Sutras, Sri Ramakrishna Math, Chennai, 2001
Bhaktivedanta Vedabase - http://naradabhaktisutra.com
1. Simdi, bu nedenle, adanma hizmetinin sürecini anlatmaya çalışacağım.
2. Adanma hizmeti, en yüce, saf Tanrı sevgisi olarak tezahür eder.
3. Tanrı'ya duyulan bu saf sevgi ebedidir.
4. Tanrı'ya duyulan saf aşktaki aşkın adanma hizmeti aşamasına ulaşılınca, kişi mükemmel, ölümsüz ve huzurlu olur.
5. Bu tip bir adanma hizmetiyle meşgul olan kişi, ne duyularının hazzı için bir şeyi arzu eder, ne bir kayıpta dövünür, ne bir şeyden nefret eder, ne de kendi adına herhangi bir şeyden zevk duyar, ne de maddesel bir aktiviteye çok fazla heves eder.
6. Tanrı sevgisinin adanma hizmeti sürecini mükemmel olarak anlayan kişi, bundan (bu sevgiden) dolayı dışarı çıkanla sarhoş olur. Bazen bu kişi esrime içinde sersemler ve İlahi Ben'in hizmetinde olmaktan dolayı tüm benliğinin keyfini çıkarır.
7. Saf adanma hizmetinde şehvet (arzu) var mıdır sorusuna yer yoktur, çünkü tüm maddesel faaliyetler terk edilmiştir.
8. Bu tip bir adanma hizmetindeki terk, Vedik kararlarla sabitlenmiş tüm sosyal adet ve dinsel ritüellerin terki demektir.
9. Terk aynı zamanda sadece Mutlak olana adanma ve O'na olan hizmetin önünde duranlara (mani olanlara) karşı kayıtsız kalmak demektir.
10. Sadece Mutlak olana adanma, O'nun haricinde olan tüm siperleri indirmek (tüm korunaklardan vaz geçmek) demektir.
11. O'na olan hizmetin önünde duranlara karşı kayıtız kalmak demek, sadece adanma hizmetiyle örtüşen Vedik kararlarla sabitlenmiş tüm sosyal adet ve dinsel ritüellerin faaliyetlerini kabul etmek demektir.
12. Kişi, adanma hizmeti yaşamda mükemmeliyete ulaşmanın tek aracı olduğuyla ilgili kati kararda sabitlendiğinde bile, metinsel kararları takip etmeye devam etmelidir.
13. Yoksa, düşmenin her tür olasılığı vardır.
14. Beden olduğu sürece, kişi sosyal ve politik faaliyetlerde ve yemek yeme gibi durumlarla (mümkün olduğunca) en az oranda (da olsa) meşgul olmalıdır.
2. Bölüm
15. Şimdi bu adanma hizmetinin özellikleri farklı yetkili fikirlere (fikir liderlerine) göre tanımlanacaktır.
16. Parasara Muni’nin oğlu Vyasadeva, Bhakti’nin, Tanrı’ya farklı şekillerde sevgi ve saygı göstermeye duyulan sevgi dolu bağımlılık olduğunu söyler.
17. Garga Muni Bhakti’nin Tanrı hakkındaki, Tanrı’nın verdiği ve benzeri öykülere olan düşkünlük olduğunu söyler.
18. Sandilya, Yüce Özben’in zevkini almada, kişinin önünde duran tüm engelleri kaldırmasının sonucu Bhakti’dir der.
19. Narada ise Bhakti’yi her bir fiilin Yüce Rabbe sunulması ve O’nu unutmanın aşırı üzüntüye yol açması olarak tanımlar.
20. Bhakti, aslında, tüm bu yolların her birinde doğru bir şekilde tanımlanmıştır.
21. Vraja’daki köylü kadınlar saf Bhaktinin örnekleridir.
22. Hatta gopi’lerin örneğinde bile, kişi onları Rabbin büyüklüğünü unutmakla eleştiremez.
23. Diğer yandan, Tanrı’nın büyüklüğünün bilgisi olmadan gösterilen adanma, yasak aşıkların ilişkisinden daha iyi değildir.
24. Bu tip bir hatalı adanmada, kişi sadece Rabbin hazzında bulunan zevki bulamaz
25. Saf adanma hizmeti, diğer yandan, meyve veren işten, felsefi spekülasyondan ve mistik meditasyondan daha yücedir.
26. Nihayetinde, Bhakti tüm çabaların meyvesidir.
27. Ayrıca, Rab gururdan hoşlanmaz, alçakgönüllülükten memnun olur.
28. Bazıları bilginin, (kişide) gelişen adanmanın aracı olduğunu söyler.
29. Diğerleri Bhakti’nin ve bilginin birbirine bağlı olduğunu söyler.
30. Ama Brahma’nın oğlu Bhakti’nin, (Bhakti uygulamasının) kendi meyvesi olduğunu söyler.
31-32. Bu, kıraliyet sarayı, bir yemek ve benzeri örneklerde açıklanmıştır. Bir kral sadece sarayı görerek tatmin olmaz, aynı şekilde bir kişi de sadece bir yemeğe bakarak açlığını gideremez.
33. Bu nedenle, arayış içindekiler özgürleşmeyi, sadece adanma hizmetinde (hizmeti eyleme geçirmede) aramalıdır.
3. bölüm
34. (Toplumun farklı yerlerinde bulunan) yetkililer (bunu) adanma hizmetinin başarılması yöntemi olarak tanımlarlar.
35. Kişi Bhakti’ye, duyusal zevklerini ve günlük ilişkilerini bırakarak ulaşır.
36. Kişi Bhakti’ye durmadan Rabbe adanarak ulaşır.
37. Kişi Bhakti’ye, bu dünya içindeki sıradan faaliyetleri ile meşgul olsa da, Yüce Rabbin değerleri hakkında konuşarak ve bunları dinleyerek ulaşır.
38. Temelde, yine de, kişi Bhakti’yi yüce ruhların merhameti ile, ya da Rabbin merhametinin küçük bir parçası ile geliştirir.
39. Yüce ruhlarla olan ilişki nadiren elde edilebilir, anlaşılması güçtür ve şaşmaz-yanılmazdır.
40. Yine de buna sadece Yüce ruhlarla olan ilişkiyle ya da Rabbin Lütfu ile ulaşılabilir.
41. Çünkü, Rab ve Onun saf adanmışları birbirinden farklı değildir.
42. Çabala, sadece saf adanmışlarla ilişki kurabilmek (onlara ulaşabilmek) için çabala.
43. Kişi, kendini aşağı çeken her tür (diğer) ilişkiyi terk etmelidir.
44. Maddesel ilişki, şehvet (arzu), öfke, kafa karışıklığı, unutkanlık, ayrım gücünün kaybı ve tüm felaketlerin sebebidir.
45. Maddesel ilişkiden tıpkı dalgalar gibi yükseldiklerinde, bu kötü etkiler (birbiri üstüne gelerek) büyük bir ıstırap okyanusunu oluştururlar.
46. (Peki) kim bu ilüzyonu (Maya) aşabilir? Maddesel ilişkiyi terk eden, yüce ruhlara hizmet eden ve kendisi özgeci hale gelen kişi.
47. Tenha bir yerde kalan, dünyevi topluma olan bağımlılığının köklerini kesen, doğanın üç değerinin etkilerinden özgürleşen, ve maddesel kazanç ve güvence özlemini bırakan kişi.
48. Yaptığı tüm işlerin meyvesini, sadece kendi çıkarı için yaptığı işleri terk eden ve böylece dualiteyi aşan kişi.
49. (Ve) hatta Veda’lardaki görevlerini terk eden, Tanrı’ya karşı kesintisiz ve (sadece O’na) özel bir çekim hisseden kişi.
50. Gerçekten, böyle bir kişi aşar; hem kendi Maya’yı aşar, hem de dünyayı da beraberinde (o noktaya) taşır.
4. bölüm
51. Saf aşkın (adanmanın) gerçek doğası tanımları, analizi ve açıklamaları aşar.
52. Bu, dilsiz birinin tatlı bir şey yediğinde hissettiği neşeyi anlatması gibidir.
53. Yine de, zaman zaman bu saf aşk, düzenli Sadhana ile layık olanlara kendini gösterir.
54. Bu saf aşk kendini her tür maddesel değerden ve maddesel arzudan arınmış, her an fazlalaşan ve asla kesintiye uğramayan en süptil şuur olarak gösterir.
55. Bu saf aşka ulaşınca, kişi sadece O’na bakar, sadece O’nu duyar, sadece O’nu konuşur, sadece O’nu düşünür.
56. İkincil adanma servisinin üç türü vardır; kişinin aklının değerine göre kendini tezahür ettirir; Sattwa, Rajas, Tamas olarak da sınıflandırılabilir, Arta*, Jijnasu*, Arthathin* olarak da bölümlendirilebilir.
57. Her bir önde bulunan, ardından gelenin daha yüksek iyiliğine vesile olur.
58. Bu adanma ile başarı, diğer her tür sürece (Parabhakti) göre daha kolaydır.
59. Ruhsal süreçlerin içinde adanma servisinin en kolay olmasının sebebi, başka bir kanıta dayanmaması, ve kendi kendinin delili olmasıdır.
60. Daha da ötesi, Bhakti aklın huzurunun ve yüce hazzın somutlaşmış halidir.
61.Kendini, dünyayı ve Veda’ları Tanrı’ya tamamen teslim etmiş bir kişinin (Bhakta), dünyanın ıstırapları (dünyasal kayıplar) için endişelenecek bir sebebi yoktur.
62. Kişi adanma servisine (Bhakti) ulaşsa bile, bu dünyadaki sorumluluklarını (toplumu) terk etmemeli, tersine devam ederek yaptığı işin meyvelerini Tanrı’ya teslim etmelidir. Ki böylece, doğal olarak erdemli olan ve asil meyveler veren bu tip fiiller devam etsin.
63. Kadınlar, zenginlik veya ateistler hakkında hikayeler ya da haberlerle vakit geçirilmemelidir.
64. Gurur, ikiyüzlülük, kibir ve diğer kötü alışkanlıklar terk edilmelidir.
65. Tüm fiilleri O’na adayarak, kişi arzu, öfke, gurur vb sadece O’na yönlendirilerek ya da Bhakti uygulamasıyla sadece O’na yönelmeye çalışılmalıdır (meşgul olunmalıdır).
66. Adanmış hizmetli veya sevgilinin duyabileceği 56. sutra’da bahsedilen üç formu aşan sevgi, yalnızca sevgi uygulaması yapılmalıdır.
67. O’nun uğruna tek noktaya odaklı Tanrı sevgisi olan kişiler, en yüce adanmışlardır.
68. Bir diğeriyle sesi titreyererek, gözleri dolarak ve heyecanlı bedenleriyle sohbete dalan kişiler, sadece ailelerini değil, aynı zamanda içinde bulundukları vatanlarını da arındırırlar.
69. Bu kişiler, hac yerlerini kutsallaştırır, fiileri erdemli ve iyi hale getirir ve metinlere ruhsal yetkinlik verir.
70. Son vecizede bahsedilen bu kişilerin her biri azizlerin canlılığı ile dolu olduğundan, Tanrı’nın Kendisinin de canlılığıyla doludur.
71. (bu kişilerin) Babaları sevinçten havalara uçar, tanrılar neşeyle danseder, ve bu dünya bir kurtarıcı bulur.
72. Onların içinde, kast veya kültüre, güzellik ya da doğuma, zenginlik ya da mesleğe, veya benzeri bir şeye dayanan bir fark yoktur.
73. Çünkü bu kişiler O’ndandır.
5. bölüm
74. Kişi (ruhsal konularda) tartışmaların içine çok sürüklenmemelidir.
75. Farklı bakış açıları çeşitliliği getirdiğinden, bu tip tartışmalar aşırı (kafa) karışıklığına sebep olurlar ve (kişiyi) asla kesin kati sonuca ulaştırmazlar.
76. Tanrı’ya olan adanma ve sevgiyle ilgili metin öğretileri ise tartışılabilir ve bunların üzerine meditasyon yapılabilir (tefekküre dalınabilir), ve beraberinde adanmayı getiren her tür ruhsal uygulama yapılmaya devam edilebilir.
77. Zaman arzu ve acıdan, arzu ve kazançtan vb özgürleşmek için varken, kişinin saniyenin yarısını bile boşa harcaması yakışık almaz.
78. Kişi zarar vermeme, doğru olma, arılık, şefkat ve daha yüksek ruhsal realitelere olan inanç vb erdem ve iyi değerleri ekmeli ve muhafaza etmelidir.
79. Hayatının her anında ve alanında, kişi her tür endişe ve derdi bir kenara bırakarak, sadece Yüce Rab’be adanmalıdır.
80. Yüceltildiğinde, O, Rab kendini tezahür ettirir ve adanmışlarını aydınlanmayla kutsar.
81. Sadece mutlağa, ebedi Gerçek’e olan sevgi en yücedir, bu sevgi doğrusu en yücedir.
82. Bhakti kendi içinde tek olmasına karşın, kendini on bir farklı biçimde tezahür ettirir: Rabbin değerlerinin yüceltilmesinin sevgisi, O’nun güzelliğinin sevgisi, adanmanın sevgisi, sürekli hatırlamanın sevgisi, hizmetin sevgisi, O’nun bir arkadaş olarak sevilmesi, O’nun bir oğul olarak sevilmesi, O’nun bir eş olarak sevilmesi, O’na kişinin teslim olması, O’na kişinin tam ve kesin dikkatini vermesi, O’ndan ayrılmanın acısının sevgisi.
83. Kumara, Vyasa, Suka, Sandilya, Garga, Visnu, Kaundinya, Sesa, Uddhava, Aruni, Bali, Hanuman, Vibhisana ve diğer.Bhakti öğretmenleri halkın eleştirisinden en ufak bir korku duymadan oybirliğiyle bu şekilde bildirir.
84. Kim ki Narada’nın bu vecizelerine inanır ve ikna olur, adanma ile kutsanır ve yaşamın en büyük Amacı ve Güzelliğine ulaşır.
- Kitabın sonu.
*)
Arta: Doğum ve ölüm zincirlerinden kurtularak kişinin nihai mutluluğa ulaşması
Jijnasu: Her tür dünyevi görüntünün (fenomenin) ardındaki tek Gerçek’In yüksek bilgisine erişerek, diğer her şeyin bilgisinin elde edilmesi
Arthathin: Dünyada ilahi krallığın yaşanması
Kaynak : Sri Ramakrishna Math - Narada Bhakti Sutras
Bu eserin İngilizceden Türkçeye çevrilmesinde yararlanılan kaynaklar:
Narada Bhakti Sutras, Sri Ramakrishna Math, Chennai, 2001
Bhaktivedanta Vedabase - http://naradabhaktisutra.com
Denge ve Yoga
Merhaba,
İs ve aile hayati arasindaki dengenin kurulmasi ve "ideallerimizi gerceklestirmekle sorumluluklarimizi kucaklamak arasindaki bu her an devrilmeye hazir bicak sirti dengeyi" kurmakla ilgili gelen bir soruya verdigim yaniti asagida bulabilirsiniz.
Selamlar,
Anu.
*-*-*-*-*-*
Hayatin amaci; bir koltuga ne kadar cok karpuz sikistirdigimizla ya da kisa zamanda ne kadar cok isler basardigimizin skorunu tutmakla ilgili olmaktansa, daha cok hayatla ne kadar uyumlu bir sekilde akabildigimizle olcumlenebilir. Burada, uyumlu bir sekilde akmak, sanildiginin aksine pasifize olmak ya da cevredeki kisilerin seni
yonetmesine izin vermek ve herkesi memnun etmek, mevcut duzene boyun egmek degil, tam tersine gerektiginde herkesle ters dusmek pahasina hedeflenen amaclarin gerceklesmesini adim adim saglamak ve varlik gosterebilme cesaretine sahip olmak, boylece gelisen cevre ile kendimizi de gelistirmektir. Bu konuda yararlanilabilecek en dogru kaynaklardan birisi, Krishna'nin Arcuna'ya verdigi tavsiylerin konuyla cok yakindan ilgili olmasindan dolayi Bhagavat Gita'dir.
Burada bahsettigim uyumun aciklayici olmasi icin ufak bir ornek vermek gerekirse, ornegin 7-8 yil oncesinin Turkiye'sinde yoga dinsel bir olusum olarak algilaniyordu ve bu ortamda cevreyle uyumlu olmak pasif kalmak olsaydi, aslinda o gun yoga yapanlarin yogayi derhal birakmasi gerekiyordu. Ama bunu yapmayanlar -yani o gunlerde ayakta durma cesareti gosterip, inandigi gercekler
konusunda israrci kalanlar- bugun hem bu inancin toplumdan buyuk olcude silinmesine, hem de kendileri de yogayi birakmayarak kendi gelisimlerine katkida bulundu - boylece toplumla birlikte uyumlu bir sekilde kendileri de gelisti. Bugune baktigimda o zaman bir egitmen esliginde yoga yapan bir cok dostumun su an egitmen olarak digerlerine yogayi anlattigina tanik oluyorum ve bu beni cok gururlandiriyor.
Uyumun ne oldugunu anladiktan sonra sorulmasi gereken ikinci soru; "Ben hayatta ne yapmak istiyorum" sorusudur. Bu sorunun cevabi, cok kisiseldir, ve kisinin kendisinden baskasi da bu cevabi vermemelidir. Bazisi bu hayatta evde oturup cocuklarini buyutup topluma faydali bireyler haline getirmekte tatmin bulabilirken, bazi digerleri ise, toplum icerisinde daha aktif roller almayi ve zamanini farkli faaliyetlerle doldurmayi tercih edebilir. Ancak burada onemli olan hangi yolun secildigi degil, kisinin hangi yolu sectiginde kendini * gercekten mutlu ve ruhsal olarak tatmin olmus * hissettigidir. Eger yapilan iste, kisi kendini mutlu hissetmek ve ruhsal tatmin saglamak bir yana, uzerine ekstra bir yuk verilmis olarak algiliyorsa, -bu yapilan is disaridan bakildiginda ne kadar ulvi, topluma faydali vs gorunse de- kisinin bu isi hic yapmamasi tercih edilir. Kisi sunu unutmamalidir ki, toplumsal sorumluluk olarak yapilan
faaliyetler bile, aslinda kisisel gelisim faaliyetleridir ve en cok fiili yapan kisinin kendisini gelistirir, yoksa toplumun *size* ihtiyaci oldugunu dusunmek, ya da *siz olmadan* gelisimin yasanamayacagina -yani toplumun size muhtac olduguna- inanmak, sadece egonun yarattigi bir dusuncedir ve derhal terk edilmelidir.
Kisacasi, hayat bir surecten ibarettir ve cok sevdigim yazarlardan biri olan Richard Bach'in da soyledigi gibi, "Hayatta yapmaniz gereken islerin tamamlanmamis olmasinin en buyuk gostergesi, hala yasiyor olmanizdir". Ama bu isleri tamamlayabilmek icin oncelikle hayatla bogusmayi birakip, hayattan zevk almayi ogrenmemiz gerekir. Bu isleri yapabilecek enerjiyi bulmak ancak bu sekilde mumkun olacaktir.
*-*-*-*
İs ve aile hayati arasindaki dengenin kurulmasi ve "ideallerimizi gerceklestirmekle sorumluluklarimizi kucaklamak arasindaki bu her an devrilmeye hazir bicak sirti dengeyi" kurmakla ilgili gelen bir soruya verdigim yaniti asagida bulabilirsiniz.
Selamlar,
Anu.
*-*-*-*-*-*
Hayatin amaci; bir koltuga ne kadar cok karpuz sikistirdigimizla ya da kisa zamanda ne kadar cok isler basardigimizin skorunu tutmakla ilgili olmaktansa, daha cok hayatla ne kadar uyumlu bir sekilde akabildigimizle olcumlenebilir. Burada, uyumlu bir sekilde akmak, sanildiginin aksine pasifize olmak ya da cevredeki kisilerin seni
yonetmesine izin vermek ve herkesi memnun etmek, mevcut duzene boyun egmek degil, tam tersine gerektiginde herkesle ters dusmek pahasina hedeflenen amaclarin gerceklesmesini adim adim saglamak ve varlik gosterebilme cesaretine sahip olmak, boylece gelisen cevre ile kendimizi de gelistirmektir. Bu konuda yararlanilabilecek en dogru kaynaklardan birisi, Krishna'nin Arcuna'ya verdigi tavsiylerin konuyla cok yakindan ilgili olmasindan dolayi Bhagavat Gita'dir.
Burada bahsettigim uyumun aciklayici olmasi icin ufak bir ornek vermek gerekirse, ornegin 7-8 yil oncesinin Turkiye'sinde yoga dinsel bir olusum olarak algilaniyordu ve bu ortamda cevreyle uyumlu olmak pasif kalmak olsaydi, aslinda o gun yoga yapanlarin yogayi derhal birakmasi gerekiyordu. Ama bunu yapmayanlar -yani o gunlerde ayakta durma cesareti gosterip, inandigi gercekler
konusunda israrci kalanlar- bugun hem bu inancin toplumdan buyuk olcude silinmesine, hem de kendileri de yogayi birakmayarak kendi gelisimlerine katkida bulundu - boylece toplumla birlikte uyumlu bir sekilde kendileri de gelisti. Bugune baktigimda o zaman bir egitmen esliginde yoga yapan bir cok dostumun su an egitmen olarak digerlerine yogayi anlattigina tanik oluyorum ve bu beni cok gururlandiriyor.
Uyumun ne oldugunu anladiktan sonra sorulmasi gereken ikinci soru; "Ben hayatta ne yapmak istiyorum" sorusudur. Bu sorunun cevabi, cok kisiseldir, ve kisinin kendisinden baskasi da bu cevabi vermemelidir. Bazisi bu hayatta evde oturup cocuklarini buyutup topluma faydali bireyler haline getirmekte tatmin bulabilirken, bazi digerleri ise, toplum icerisinde daha aktif roller almayi ve zamanini farkli faaliyetlerle doldurmayi tercih edebilir. Ancak burada onemli olan hangi yolun secildigi degil, kisinin hangi yolu sectiginde kendini * gercekten mutlu ve ruhsal olarak tatmin olmus * hissettigidir. Eger yapilan iste, kisi kendini mutlu hissetmek ve ruhsal tatmin saglamak bir yana, uzerine ekstra bir yuk verilmis olarak algiliyorsa, -bu yapilan is disaridan bakildiginda ne kadar ulvi, topluma faydali vs gorunse de- kisinin bu isi hic yapmamasi tercih edilir. Kisi sunu unutmamalidir ki, toplumsal sorumluluk olarak yapilan
faaliyetler bile, aslinda kisisel gelisim faaliyetleridir ve en cok fiili yapan kisinin kendisini gelistirir, yoksa toplumun *size* ihtiyaci oldugunu dusunmek, ya da *siz olmadan* gelisimin yasanamayacagina -yani toplumun size muhtac olduguna- inanmak, sadece egonun yarattigi bir dusuncedir ve derhal terk edilmelidir.
Kisacasi, hayat bir surecten ibarettir ve cok sevdigim yazarlardan biri olan Richard Bach'in da soyledigi gibi, "Hayatta yapmaniz gereken islerin tamamlanmamis olmasinin en buyuk gostergesi, hala yasiyor olmanizdir". Ama bu isleri tamamlayabilmek icin oncelikle hayatla bogusmayi birakip, hayattan zevk almayi ogrenmemiz gerekir. Bu isleri yapabilecek enerjiyi bulmak ancak bu sekilde mumkun olacaktir.
*-*-*-*
Evde yoga yapmak isteyenlere program
![]() |
Satın almak için tıklayınız |
Purnam Yayınları, kurucusu olduğum İstanbul Yoga Merkezi'nin bir kuruluşudur.
Purnam Yayınlarına ait tüm kitapları kitapevlerinden, internet dükkanlarından ve İstanbul Yoga Merkezi'nden satın alabilirsiniz.
Sevgiler, Anu (Ayça Gürelman)
Merhaba,
Bugun Istanbul disinda yasayan bir okurdan evde neler yapabilecegi konusunda yardim talebi aldim, bu grupta da benzer ihtiyaclari olanlarin olacagini varsaydigim icin, kendisine verdigim cevabi gruba da gonderiyorum;
Selamlar,
Anu.
*-*-*-*
...Size onerim her gun asagidaki tarz bir programi uygulamanizdir.
Her gun uygulanmak uzere asagidaki programlari deneyin:
1. uygulama:
30 dak. yogamerkezi.com web sitesinde bulunan duruslarin uygulanmasi
15 dakika nefes calismasi (sadece yerde bagdas kurup oturun, ve 15
dakika boyunca burnunuza ve aldiginiz nefese konsantre olun. Nefes
ritminizi degistirmeden, nefesi izleyin. gozler kapali olsun.)
15 dakika meditasyon (nefes calismasi bittikten sonra, yerinizden
kipirdamadan, gozlerinizi kapali tutmaya devam edin. Bedeninizin
rahat ama dik durmasina ozen gosterin (sirt-boyun ve bas tek hizada
olsun). dikkatinizi gogus ortasina verin, ve sessizce oturun.
2. uygulama:
15 dakika nefes calismasi (sadece yerde bagdas kurup oturun, ve 15
dakika boyunca burnunuza ve aldiginiz nefese konsantre olun. Nefes
ritminizi degistirmeden, nefesi izleyin. gozler kapali olsun.)
15 dakika meditasyon (nefes calismasi bittikten sonra, yerinizden
kipirdamadan, gozlerinizi kapali tutmaya devam edin. Bedeninizin
rahat ama dik durmasina ozen gosterin (sirt-boyun ve bas tek hizada
olsun). dikkatinizi gogus ortasina verin, ve sessizce oturun.
Bu uygulamalardan biri sabah, digeri aksam her gun duzenli yapilsin,
mumkun oldugunca sabah erken kalkmaya gayret edin (ideali gun
agarirken kalkmak), ve ilk isiniz bu uygulamalardan biri olsun.
Digerini ise, aksam yatmadan once deneyebilirsiniz.
Bu sure boyunca, ayrica bir kac onerim olacak;
1. uygulama oncesinde agir yemek yemeyin, mumkunse ac karniniza
uygulama yapin, yemeginizi uygulamadan sonra yersiniz. Karniniz cok
acsa, ilik bir bardak sut icin.
2. Rahat kiyafetler giyin.
3. Mumkun oldugunca bu ay boyunca asiri konusmayin, asiri gezmeyin,
asiri TV seyretmeyin, asiri ofkelenmeyin, vs... Yani asiriliklari
yavas yavas torpuleyin.
Yaklasik 1 ay boyunca, bu programi duzenli her gun uygulayip, bana ay
sonunda kendinizi nasil hissettiginizi yazar misiniz.
Selamlar...
*-*-*-*
Nereye Aşram Denir
Sevgili Cigdem,
Asram, bildigin gibi ruhsal uygulama merkezi anlaminda kullanilan bir kelime. Asagidaki bilgileri genel olarak Hindistan'daki asramlar hakkindaki gozlemim olarak alabilirsin. Bu bilgiler, Asramlarla yoga studyolar arasindaki farklari saniyorum yeterince acikliyor.
a)Asramlarda asagidaki aktivitelerin duzenlendigini goruyorsun,neredeyse tum asramlarda yer alan aktivitelerin yanina mutlaka,bazilarinda yer alanlarin yanina ise istenirse diye not dustum:
1. Mutlaka: Meditasyon salonunda duzenli (her gun) yoga felsefe sohbetleri
2. Mutlaka: Meditasyon salonunda duzenli (her gun) mantra okuma ve kirtan seanslari
3. Istenirse: hatha yoga uygulamalari (asanalar, pranayama,vs) yapilan ayri bir alan
4. Mutlaka: Meditasyon salonunda isteyenlere istedigi an meditasyona yapabilme imkani
5. Istenirse: Eger yer musaitse, heveslilerin konaklayabilecegi yatakhane (burasi kogus gibi de olabiliyor, ayri odalar verebilenler de var)
6. Mutlaka: Yemekhane (asevi olarak hem heveslilere hem de cevredeki yoksul halka hizmet veriyor)
7. Mutlaka: Asramda yasayam Swami tarafindan randevu ile alinan ozel konsultasyon
b)Bir diger konu da, isteyenin istedigi zaman asrama gelmesi ve istedigi surece kalmasi. Yani musait olunmadigi, gec oldugu vs soylenerek isteyenleri iceri almama gibi yoga studyolarda gozlemledigimiz uygulamalar asram geleneginde yer almiyor; elbette buradan anlasilabilecegi gibi, asram bir kisi ile degil, ayni heves ve goruste kisilerden olusan bir ekip tarafindan yonetiliyor; yoksa,24 saat servis vermek, 1-2 kisinin basa cikabilecegi bir is degil.
c)bir diger konu da para. Asramda hatha yoga uygulamalarinin, kalinacak yataklarin bir ucreti var, ancak bunlar hep cok dusuk tutuluyor.Diger tum uygulamalar (yemek, sohbetler, mantralar, vs) ucretsiz aktiviteler bu asrami seven ve yasatmak isteyenler tarafindan verilen bagislarla ayakta duruyor. Bu nedenle asram'in turkiye'deki karsiligi Dernek/Vakif olabilir ancak. Asram'dan elde edilen gelir, sadece asrama (cevre duzenleme, cevredeki yoksullara yemek servisi vs)harcaniyor. Yani, bir yerin ismine asram deniyorsa, burada kisisel cikar (maddi kazanc dahil) saglanmamasi gerekiyor.
Selamlar,
anu.
Asram, bildigin gibi ruhsal uygulama merkezi anlaminda kullanilan bir kelime. Asagidaki bilgileri genel olarak Hindistan'daki asramlar hakkindaki gozlemim olarak alabilirsin. Bu bilgiler, Asramlarla yoga studyolar arasindaki farklari saniyorum yeterince acikliyor.
a)Asramlarda asagidaki aktivitelerin duzenlendigini goruyorsun,neredeyse tum asramlarda yer alan aktivitelerin yanina mutlaka,bazilarinda yer alanlarin yanina ise istenirse diye not dustum:
1. Mutlaka: Meditasyon salonunda duzenli (her gun) yoga felsefe sohbetleri
2. Mutlaka: Meditasyon salonunda duzenli (her gun) mantra okuma ve kirtan seanslari
3. Istenirse: hatha yoga uygulamalari (asanalar, pranayama,vs) yapilan ayri bir alan
4. Mutlaka: Meditasyon salonunda isteyenlere istedigi an meditasyona yapabilme imkani
5. Istenirse: Eger yer musaitse, heveslilerin konaklayabilecegi yatakhane (burasi kogus gibi de olabiliyor, ayri odalar verebilenler de var)
6. Mutlaka: Yemekhane (asevi olarak hem heveslilere hem de cevredeki yoksul halka hizmet veriyor)
7. Mutlaka: Asramda yasayam Swami tarafindan randevu ile alinan ozel konsultasyon
b)Bir diger konu da, isteyenin istedigi zaman asrama gelmesi ve istedigi surece kalmasi. Yani musait olunmadigi, gec oldugu vs soylenerek isteyenleri iceri almama gibi yoga studyolarda gozlemledigimiz uygulamalar asram geleneginde yer almiyor; elbette buradan anlasilabilecegi gibi, asram bir kisi ile degil, ayni heves ve goruste kisilerden olusan bir ekip tarafindan yonetiliyor; yoksa,24 saat servis vermek, 1-2 kisinin basa cikabilecegi bir is degil.
c)bir diger konu da para. Asramda hatha yoga uygulamalarinin, kalinacak yataklarin bir ucreti var, ancak bunlar hep cok dusuk tutuluyor.Diger tum uygulamalar (yemek, sohbetler, mantralar, vs) ucretsiz aktiviteler bu asrami seven ve yasatmak isteyenler tarafindan verilen bagislarla ayakta duruyor. Bu nedenle asram'in turkiye'deki karsiligi Dernek/Vakif olabilir ancak. Asram'dan elde edilen gelir, sadece asrama (cevre duzenleme, cevredeki yoksullara yemek servisi vs)harcaniyor. Yani, bir yerin ismine asram deniyorsa, burada kisisel cikar (maddi kazanc dahil) saglanmamasi gerekiyor.
Selamlar,
anu.
Ogrenmek ve ogretmek
Merhaba,
Bu konunun sohbetinin yapilmasi cok hos bir gelisme; sahsen egitmen
olmak isteyen kisilerin cogalmasinin sebebini, yoga yapmak isteyen
ogrenci sayisinin artmasi olarak yorumluyorum...
Sizlere yakin gecmisi hatirlatmak isterim; VYASA /Vivekananda
Universitesi Yoga Egitmenligi Programlarini ilk kez 2004 senesinde
Turkiye'de baslattigimizda, hic bir yoga egitmenligi programi
Turkiye'de verilmiyordu. Bir elin parmaklarini gecmeyecek sayidaki
yoga egitmeninin her biri yoga gurusu olarak algilaniyordu,
agizlarindan cikan her bir soz nihai sozdu, ders ucretleri yuksek,
yoga ise kitlelerin erisiminden uzakti.
Peki yoga egitmeni olmak isteyenler ne durumdaydi? Oncelikle bunun
icin kisinin "yillarini" vermesi, ozel inisiyasyonlar almasi
gerektigi, ogrencinin henuz "hazir" olmadigi mevcut egitmenler
tarafindan vurgulaniyor, kisilerin cesaretleri kiriliyordu. Diger
yandan, cesaretini toplayip ben bu isi yaparim diyenlerin onunde
baska engeller vardi; Hindistan'in 3. dunya ulkesi olarak
algilanmasindan (hastalik, gasp, hirsizlik vs) dolayi gozleri
korkanlar, egitmen olmak icin tek basina gitmekten cekiniyor,
gidebilenlerin onune ise lisan engeli cikiyordu. Lisan engelini asan,
cesaretli arkadaslarin ise, ceplerinde yol parasi, kurs ucreti ve
minimum gecimini karsilayacak ciddi miktarda bir nakit gucu olmasi,
ayrica isini, gucunu ailesini 1-1,5 ay birakacak kadar da bol bol
vakti olmasi gerekliydi.
Eger bugun burada bu sohbetleri yapabiliyorsak bunun en onemli
sebeplerinden biri, Turkiye'de yoga egitimlerinin verilmesiyle
yoga egitmenlerinin yayginlastirilmasidir. Sadece VYASA'dan sertifika alan
kisilere baktigimizda su an Kayseri, Samsun, KKTC, Bursa, Adana,
Antalya, Canakkale, İzmit, Marmaris, Bodrum gibi uc buyuk sehir
disindaki yerlerde de yoga dersleri verilmeye baslandigini goruyoruz.
Bu egitmenler sayesinde, artik bu sehirlerde de kisiler yoga ile
tanisiyor, felsefesini -ilgileniyorlarsa- ogrenme sansi buluyor,
durus ve nefes calismalarini yapiyor. Sehirleri dolastigimda gordugum
su oluyor, herkes ilgili, herkes ogrenmeye hevesli... Egitmen,
ogrenci birlikte ogreniyorlar, birlikte gelisiyorlar.
Yoga bilgisinin tamami bir ayda ogrenilemez, diger yandan bir yerden
baslamak gerekir, baslamak isteyen kisilerin cesaretinin kirilmasina musade
etmemeliyiz. Ayrica, kendi egitimini surdururken, diger taraftan ogrendiklerini
baskalariyla paylasmak isteyenler varsa, bu kisilerin de onlerini kapamamali ve
desteklemeliyiz. ve hatta iyi ki bu karari veren kisiler var ve yoga kimsenin
tekelinde degil!
Selamlar,
Anu.
Bu konunun sohbetinin yapilmasi cok hos bir gelisme; sahsen egitmen
olmak isteyen kisilerin cogalmasinin sebebini, yoga yapmak isteyen
ogrenci sayisinin artmasi olarak yorumluyorum...
Sizlere yakin gecmisi hatirlatmak isterim; VYASA /Vivekananda
Universitesi Yoga Egitmenligi Programlarini ilk kez 2004 senesinde
Turkiye'de baslattigimizda, hic bir yoga egitmenligi programi
Turkiye'de verilmiyordu. Bir elin parmaklarini gecmeyecek sayidaki
yoga egitmeninin her biri yoga gurusu olarak algilaniyordu,
agizlarindan cikan her bir soz nihai sozdu, ders ucretleri yuksek,
yoga ise kitlelerin erisiminden uzakti.
Peki yoga egitmeni olmak isteyenler ne durumdaydi? Oncelikle bunun
icin kisinin "yillarini" vermesi, ozel inisiyasyonlar almasi
gerektigi, ogrencinin henuz "hazir" olmadigi mevcut egitmenler
tarafindan vurgulaniyor, kisilerin cesaretleri kiriliyordu. Diger
yandan, cesaretini toplayip ben bu isi yaparim diyenlerin onunde
baska engeller vardi; Hindistan'in 3. dunya ulkesi olarak
algilanmasindan (hastalik, gasp, hirsizlik vs) dolayi gozleri
korkanlar, egitmen olmak icin tek basina gitmekten cekiniyor,
gidebilenlerin onune ise lisan engeli cikiyordu. Lisan engelini asan,
cesaretli arkadaslarin ise, ceplerinde yol parasi, kurs ucreti ve
minimum gecimini karsilayacak ciddi miktarda bir nakit gucu olmasi,
ayrica isini, gucunu ailesini 1-1,5 ay birakacak kadar da bol bol
vakti olmasi gerekliydi.
Eger bugun burada bu sohbetleri yapabiliyorsak bunun en onemli
sebeplerinden biri, Turkiye'de yoga egitimlerinin verilmesiyle
yoga egitmenlerinin yayginlastirilmasidir. Sadece VYASA'dan sertifika alan
kisilere baktigimizda su an Kayseri, Samsun, KKTC, Bursa, Adana,
Antalya, Canakkale, İzmit, Marmaris, Bodrum gibi uc buyuk sehir
disindaki yerlerde de yoga dersleri verilmeye baslandigini goruyoruz.
Bu egitmenler sayesinde, artik bu sehirlerde de kisiler yoga ile
tanisiyor, felsefesini -ilgileniyorlarsa- ogrenme sansi buluyor,
durus ve nefes calismalarini yapiyor. Sehirleri dolastigimda gordugum
su oluyor, herkes ilgili, herkes ogrenmeye hevesli... Egitmen,
ogrenci birlikte ogreniyorlar, birlikte gelisiyorlar.
Yoga bilgisinin tamami bir ayda ogrenilemez, diger yandan bir yerden
baslamak gerekir, baslamak isteyen kisilerin cesaretinin kirilmasina musade
etmemeliyiz. Ayrica, kendi egitimini surdururken, diger taraftan ogrendiklerini
baskalariyla paylasmak isteyenler varsa, bu kisilerin de onlerini kapamamali ve
desteklemeliyiz. ve hatta iyi ki bu karari veren kisiler var ve yoga kimsenin
tekelinde degil!
Selamlar,
Anu.
yoga eğitmenliği
Merhaba,
Bora'nin attigi mesaja bir yorum da ben yapmak istiyorum;
Yoga egitmenligi sertifikasi, her yerde dile getirdigimiz gibi "yoga
guru"su olma sertifikasi degildir, yani bu tip kurslari tamamlayan
arkadaslar sadece yoga merkezlerinde "saglikli insan yogasi" verme
yetkinligi kazanacak teknik temel bilgiyi ogrenmektedir.
Diger yandan, yoga sadece teknik bazi duruslar ya da nefes
calismalarindan ibaret degildir, yoga kisinin meditasyon vb
tekniklerle kendi icine donmesi, ya da diger yoga okullarini (karma
yoga, bilgi yogasi, gibi) hayatina uygulamasi, ve boylece
aydinlanmasini hedefler.
Bu yukarida verdigimiz yoga taniminin fark edilecegi uzere okulu ya
da sertifikasi olmaz, olamaz da. Burada yapilabilecek tek uygulama,
kisinin sebatli bir sekilde kendi uygulamalarini (dogru seklini
ogrendikten sonra) surekli uygulamasi, belli araliklarla satsanglara
(ruhsal sohbetlere) katilmasi, kitaplar okumasi vs ile zamanla
gerceklesir.
Kisi bu uygulamalari yapip, kendi farkina varinca yani aydinlaninca,
guru olur, yani etrafini direkt olarak edindigi bu bilgiyi yaymaya ve
kisileri bu bilgiyle aydinlatmaya baslar. Bir gurunun amaci ve
fonksiyonu, kisinin gelisimine isik tutmaktir, yoksa hic bir guru
sizin yerinize meditasyon yapmaz, sizin ustlenerek sizi
aritmaz... Bunlari kati yurekli oldugundan degil, size bir faydasi
olmayacagi icin yapmaz; cunku guru sizin adiniza ne kadar cabalarsa
cabalasin, geride kalan siz yine ayni siz olacaksinizdir ve gerekli
icsel donusum saglanamayacaktir.
Diger yandan, bir notu daha soylemeden gecemiyorum; son zamanlarda
yoga terapi konusu gosterilen caba sonucu gittikce dikkat cekmeye
baslamis ve sertifikasi olmadigi halde yoga terapist gibi davranan
kisiler, dersler duzenlemeye baslamistir. Sizlerden ricam, bu
kisilere karsi dikkatli olmaniz ve saglinizini bu kisilere emanet
etmekde dikkatli davranmanizdir. VYASA (Vivekananda yoga universitesi)
nin duzenledigi yoga terapi programlari 1 sene surmektedir (ve
Hindistanda 1 sene kalmak gerekmektedir) ve su an turkiyede bu
universitenin duzenledigi yoga terapi programlarina katilarak
sertifika alan kimse bulunmamaktadir. Kisi tip doktoru bile olsa,
yoga terapist olmak isteyen kisilerden VYASA bir senelik bu programi
tamamlamalarini talep etmektedir.
Program hakkinda sadece kitaplara dayali teorik bilgiyle hareket
etmek hem yoga terapi meslegine saygisizlik, hem de izinsiz olarak
bilginin kullanilmasindan dolayi hırsızlık ve suctur. Bu suca alet
olmamaniz ve desteklememenizi diliyorum.
Sevgiler,
Anu.
Bora'nin attigi mesaja bir yorum da ben yapmak istiyorum;
Yoga egitmenligi sertifikasi, her yerde dile getirdigimiz gibi "yoga
guru"su olma sertifikasi degildir, yani bu tip kurslari tamamlayan
arkadaslar sadece yoga merkezlerinde "saglikli insan yogasi" verme
yetkinligi kazanacak teknik temel bilgiyi ogrenmektedir.
Diger yandan, yoga sadece teknik bazi duruslar ya da nefes
calismalarindan ibaret degildir, yoga kisinin meditasyon vb
tekniklerle kendi icine donmesi, ya da diger yoga okullarini (karma
yoga, bilgi yogasi, gibi) hayatina uygulamasi, ve boylece
aydinlanmasini hedefler.
Bu yukarida verdigimiz yoga taniminin fark edilecegi uzere okulu ya
da sertifikasi olmaz, olamaz da. Burada yapilabilecek tek uygulama,
kisinin sebatli bir sekilde kendi uygulamalarini (dogru seklini
ogrendikten sonra) surekli uygulamasi, belli araliklarla satsanglara
(ruhsal sohbetlere) katilmasi, kitaplar okumasi vs ile zamanla
gerceklesir.
Kisi bu uygulamalari yapip, kendi farkina varinca yani aydinlaninca,
guru olur, yani etrafini direkt olarak edindigi bu bilgiyi yaymaya ve
kisileri bu bilgiyle aydinlatmaya baslar. Bir gurunun amaci ve
fonksiyonu, kisinin gelisimine isik tutmaktir, yoksa hic bir guru
sizin yerinize meditasyon yapmaz, sizin
aritmaz... Bunlari kati yurekli oldugundan degil, size bir faydasi
olmayacagi icin yapmaz; cunku guru sizin adiniza ne kadar cabalarsa
cabalasin, geride kalan siz yine ayni siz olacaksinizdir ve gerekli
icsel donusum saglanamayacaktir.
Diger yandan, bir notu daha soylemeden gecemiyorum; son zamanlarda
yoga terapi konusu gosterilen caba sonucu gittikce dikkat cekmeye
baslamis ve sertifikasi olmadigi halde yoga terapist gibi davranan
kisiler, dersler duzenlemeye baslamistir. Sizlerden ricam, bu
kisilere karsi dikkatli olmaniz ve saglinizini bu kisilere emanet
etmekde dikkatli davranmanizdir. VYASA (Vivekananda yoga universitesi)
nin duzenledigi yoga terapi programlari 1 sene surmektedir (ve
Hindistanda 1 sene kalmak gerekmektedir) ve su an turkiyede bu
universitenin duzenledigi yoga terapi programlarina katilarak
sertifika alan kimse bulunmamaktadir. Kisi tip doktoru bile olsa,
yoga terapist olmak isteyen kisilerden VYASA bir senelik bu programi
tamamlamalarini talep etmektedir.
Program hakkinda sadece kitaplara dayali teorik bilgiyle hareket
etmek hem yoga terapi meslegine saygisizlik, hem de izinsiz olarak
bilginin kullanilmasindan dolayi hırsızlık ve suctur. Bu suca alet
olmamaniz ve desteklememenizi diliyorum.
Sevgiler,
Anu.
Çocuk yogası
Çocuk yogası dendiğinde, ilk akla hangi yaştan itibaren yoga yapılması gerektiği sorusu gelir. Acaba çocukların yoga yapması riskli ve tehlikeli midir? Ya da çocuk yoga yapmaya başlayınca, gizli bazı güçleri istemeden uyandırıp (kundalini, çakraların dinamize olmas vs gibi) birdenbire akli dengesini kaybetme gibi bir riskle karşı karşıya kalır mı? Dış dünyaya olan ilgisini kaybeder mi, arkadaşlarına yabancılaşır mı? Birden bir bilge gibi konuşmaya başlayıp, gereğinden önce olgunlaşır – yaşını yaşamaz mı?
Tüm bu değerlendirmeleri yapanlar aslında yogayı mistik ve tehlikeli olduğu için sadece kontrol yapılması gerektiğini savunan kişilerin ortaya attığı savlardır. Ancak, bu savların kadim metinlere baktığımızda bir dayanağı yoktur; tıpkı erişkin ve sağlıklı insanların yaptığı yoga uygulamalarında olduğu gibi, çocuklar da
güvenle yoga uygulaması yapabilirler; bu onların ait oldukları dinden uzaklaşmalarını gerektirmez, çevresine yabancılaştırmaz ya da normalin ötesindeki bazı güçleri tetikleyerek dengelerini bozmaz – çünkü çocuk yogası da tıpkı erişkin yogası gibi tek bir amaca hizmet eder; kişinin kendisiyle-çevresiyle ve evrenle uyum içinde
olmasına... ve uyum içinde dünyada varolabilmesine hizmet eder.
Kısaca, çocuk yogasını, erişkin yogasından ayıran temel yönlere bir bakalım:
Devam edecektir...
Selamlar,
Anu
Bu bilgilerin hazırlanmasında, Sri NV Raghuramji’nin sağladığı katkılar için kendisine teşekkür ederim. Ayrıca, kaynak olarak “Children’s book of yoga” Thia Luby, ve internette yaptığım bir çok araştırma kullanılmıştır.
Tüm bu değerlendirmeleri yapanlar aslında yogayı mistik ve tehlikeli olduğu için sadece kontrol yapılması gerektiğini savunan kişilerin ortaya attığı savlardır. Ancak, bu savların kadim metinlere baktığımızda bir dayanağı yoktur; tıpkı erişkin ve sağlıklı insanların yaptığı yoga uygulamalarında olduğu gibi, çocuklar da
güvenle yoga uygulaması yapabilirler; bu onların ait oldukları dinden uzaklaşmalarını gerektirmez, çevresine yabancılaştırmaz ya da normalin ötesindeki bazı güçleri tetikleyerek dengelerini bozmaz – çünkü çocuk yogası da tıpkı erişkin yogası gibi tek bir amaca hizmet eder; kişinin kendisiyle-çevresiyle ve evrenle uyum içinde
olmasına... ve uyum içinde dünyada varolabilmesine hizmet eder.
Kısaca, çocuk yogasını, erişkin yogasından ayıran temel yönlere bir bakalım:
Hangi yaşta başlamalı:
4 yaşını aşmış tüm çocuklar çocuk yogası yapabilirler. 4 yaş sınırı sadece çocuğun kontrol edilebilmesini belirleyen genel bir kriterdir, eğer siz çocuğunuza henüz 3 yaşındayken de kendinizi dinletebiliyor ve yoga yaptırabiliyorsanız, neden olmasın?
Eğitmenin önemi:
Bu uyumu yakalamak için erişkinler –eğer raja yoga uygulaması yapıyorlarsa- asanalar, pranayama, dharana- dhyana uygulamaları ile merkezlerde veya evlerinde kendi başlarına ya da bir eğitmen gözetiminde düzenli çalışırlar. Çocuklardaysa bir eğitmenin varlığı çocuğun yönlendirilmesi açısından önemlidir; bu eğitmen bir yoga eğitmeni olabileceği gibi, çocuğun yakın çevresinden bir kişi (anne, teyze, ve hatta kapı komşusu) olabilir.
Ders akışı:
Erişkinler ayrı ayrı duruşları yapabilirler, ama çocuk yogasında yoga seansı çocuklarca bilinen ya da yeni öğretilecek bir şarkı veya masal ile akışkan bir hale getirilmelidir. Elbette her derste ayrı bir masal kullanılabilecekken, tam tersine sene sonu şovuna hazırlanır gibi (veya hatta hazırlanarak) sene boyunca tek bir masal/şarkıda ustalaşmalarını sağlamak mümkündür. Burada, kastımız, bir duruştan diğerine geçmede sözleri “uygulanacak asanalara göre” değiştirilmiş bir melodi ya da masalın baz alınmasıdır. Örneğin, bir çocuğun serüvenlerinin anlatıldığı masalda, çocuk dağ görünce dağ pozunda sabit ve tıpkı bir dağ gibi kıpırdamadan sabit durmakta, karşısına bir köpek çıkınca da köpek pozunu almakta ve hatta havlamakta, kuyruk sallamaktadır.
Görsel/işitsel Araçlar:
Çocuğun yapacağı yoga çalışmaları, çocukların doğası itibariyla erişkin yogasından daha farklı olmak zorundadır; çünkü çocuk oyun ile deneyip yanılarak ve hayatı birebir deneyimleyerek öğrenir. Çocuğun hayatı –ve tabi yogayı- öğrenmesinin yolu beş duyusu ile algılamasından geçer; görmeli, duymalı, koklamalı, dokunmalı ve tatmalıdır. Bu nedenle, bir ağaç duruşu (Vrikşasana) için, erişkinlere sadece duruşun ne şekilde yapılacağını eğitmen tarif edip kendi yaparak göstermesi yeterli olurken, çocuğun bunu algılaması için daha fazlasının yapılmasına ihtiyaç vardır; çocuk o ağacı ağaç olarak hissetmelidir... Bu nedenle, çocuk yogasında görsel, işitsel, ya da genel olarak duyusal yardımcı araçlar kullanılır. Bu genelde erişkin yogasında kullanıldığında dikkat dağıtırken, çocuklardaki etkisi tam aksine dikkat toplayıcıdır. Bu nedenle, görsel kullanımı – örneğin bir ağaç resminin gösterilerek, taklit edilecek ağacın neye benzediğinin çocuğa hatırlatılması, ya da daha da iyisi derslerin doğada yapılarak öykündükleri hayvan, ağaç ve nesnelerin neye benzediğini görmeleri ve öğrenmeleri önemlidir.
Dinamik yoga:
Bir diğer konu da çocukların erişkinlere göre daha dinamik ve aktif olmalarıdır. Bu nedenle belki bir üç ila beş dakika tek bir pozda bir erişkin rahatsızlık durmadan kalabilirken,bir çocuktan aynı sabrı göstermesini beklemek pek gerçekçi değildir. Bu nedenle, çocuklar mümkün olduğunca yoga seansı bir oyun havasında geçmeli, her bir duruştan diğer duruşa geçiş “zıplayarak” yapılmalı böylece çocukta bulunan fazla enerjinin açığa çıkarak çocuğun sakinleşmesi sağlanmalıdır.
Ders saati:
Bir çocuk dikkatini en fazla 20 dakika sabit tutabilmektedir. Bu nedenle, bir çocuk yogası programı da maksimum 20 (şavasana dahil en fazla 25 dakika) olmalıdır. Bu dakika süresini aşan diğer programlarda gittikçe çocukların zaptedilmesi zor bir hal alacaktır.
Her bir derste yer alacak çocuk sayısı:
Her bir derste bir eğitmen başına maksimum on çocuk düşmelidir, bu adedin üstündeki sınıflarda yardımcı eğitmenin varlığına ihtiyaç vardır.
Devam edecektir...
Selamlar,
Anu
Bu bilgilerin hazırlanmasında, Sri NV Raghuramji’nin sağladığı katkılar için kendisine teşekkür ederim. Ayrıca, kaynak olarak “Children’s book of yoga” Thia Luby, ve internette yaptığım bir çok araştırma kullanılmıştır.
Swara Yoga
Merhaba,
Ben de bir kac yorumda bulunmadan gecmek istemedim;
Oncelikle sunu soylemek gerekir, kisi cok istisnai olarak iki burun
deliginden ayni agirlikta nefes alip verir, gunun cogunlugunda ya sag
burun deliginden ya da sol burun deliginden hava akisi daha
agirliklidir. (bunu denemek icin, karsilastirmali olarak tek burun
deliginden nefes alip vermeyi deneyebilirsiniz, ya sag ya da sol
burun deliginin daha acik oldugunu goreceksiniz.)
Swara yoga genel olarak nefesin bulunulan an icinde hangi burun
deliginden daha fazla gectiginin farkinda olarak kisinin gunluk
hayatini duzenlemesi sistemine dayanir.
Yani Swara yoga'da kisi burun deliklerinden gecen havanin akisini
degistirmeye calismaz, sadece gozlemler ve bu gozleme dayanarak o an
neyi yapmasinin daha iyi oldugunu belirler. Ornegin nefesin her iki
burun deliginden ayni agirlikta gectigi durumlar meditasyon icin en
uygun anlardir.
Diger yandan swara yoga'yi bioritm tablolarina benzetebiliriz,
biliyorsunuz bioritim bir ara ulkemizde oldukca populer bir konuydu
ve yine cikan degerlere gore gununuzu ne sekilde gecirmeniz
gerektigini belirliyordu.
Bu konuyla ilgilenenler, Bihar School of Yoga isimli kurumun
cikardigi "Swara Yoga" isimli kitapta bulabilirsiniz.
Selamlar,
Anu.
Ben de bir kac yorumda bulunmadan gecmek istemedim;
Oncelikle sunu soylemek gerekir, kisi cok istisnai olarak iki burun
deliginden ayni agirlikta nefes alip verir, gunun cogunlugunda ya sag
burun deliginden ya da sol burun deliginden hava akisi daha
agirliklidir. (bunu denemek icin, karsilastirmali olarak tek burun
deliginden nefes alip vermeyi deneyebilirsiniz, ya sag ya da sol
burun deliginin daha acik oldugunu goreceksiniz.)
Swara yoga genel olarak nefesin bulunulan an icinde hangi burun
deliginden daha fazla gectiginin farkinda olarak kisinin gunluk
hayatini duzenlemesi sistemine dayanir.
Yani Swara yoga'da kisi burun deliklerinden gecen havanin akisini
degistirmeye calismaz, sadece gozlemler ve bu gozleme dayanarak o an
neyi yapmasinin daha iyi oldugunu belirler. Ornegin nefesin her iki
burun deliginden ayni agirlikta gectigi durumlar meditasyon icin en
uygun anlardir.
Diger yandan swara yoga'yi bioritm tablolarina benzetebiliriz,
biliyorsunuz bioritim bir ara ulkemizde oldukca populer bir konuydu
ve yine cikan degerlere gore gununuzu ne sekilde gecirmeniz
gerektigini belirliyordu.
Bu konuyla ilgilenenler, Bihar School of Yoga isimli kurumun
cikardigi "Swara Yoga" isimli kitapta bulabilirsiniz.
Selamlar,
Anu.
Sinir ve yoga
Merhaba,
Sinirlilik halinde surec soyle isler; 1. akil hakimiyeti kaybedilir, 2.
bunun etkilerinin fiziksel olarak gorunmeye baslar (cildin renginin
degismesi/kizarmasi, kalp ritminin hizlanmasi, ellerde titreme, vs).
Bu sureci tersine cevirmek icin, yine 2 basamakli bir yol onermek
mumkun olabilir:
1.
Nefesimiz sakin ve duzenliyken, akil da sakin oldugundan,
sinirlendigimiz zaman nefesi sakinlestirmek -veya en azindan nefesi
tutmamak- sinirlilik halinin de gecmesine yardimci olur.
Bu nedenle, asabiyetin kontrolu icin yoga'nin pranayama / nefes
calismalari bolumunun duzenli olarak uygulanmasi onerilir. Burada amac,
nefesin surekli olarak duzenli hale getirilmesi, ve boylece kisinin
aklinin sinirlenmek istemesine ragmen - sinirlenmek icin biolojik
olarak- taban bulamamasidir.
2.
Diger yandan, daha ileri uygulamalarda -ornegin nefes calismalarini
duzenli olarak yaptiktan 1-2 ay sonra- kisinin meditasyon da yapmaya
baslamasi, meditasyonun akli sakinlestirmesinden dolayi, kisiyi daha da
huzurlu ve sakin hale gelmesine yardimci olacaktir.
Tum bu uygulamalarla ilgili piyasada bol miktarda kitap var, herhangi
bir kitapevine giderek biraz arastirmayla istediginiz sekilde
baslayabilirsiniz.
Selamlar,
Anu.
Sinirlilik halinde surec soyle isler; 1. akil hakimiyeti kaybedilir, 2.
bunun etkilerinin fiziksel olarak gorunmeye baslar (cildin renginin
degismesi/kizarmasi, kalp ritminin hizlanmasi, ellerde titreme, vs).
Bu sureci tersine cevirmek icin, yine 2 basamakli bir yol onermek
mumkun olabilir:
1.
Nefesimiz sakin ve duzenliyken, akil da sakin oldugundan,
sinirlendigimiz zaman nefesi sakinlestirmek -veya en azindan nefesi
tutmamak- sinirlilik halinin de gecmesine yardimci olur.
Bu nedenle, asabiyetin kontrolu icin yoga'nin pranayama / nefes
calismalari bolumunun duzenli olarak uygulanmasi onerilir. Burada amac,
nefesin surekli olarak duzenli hale getirilmesi, ve boylece kisinin
aklinin sinirlenmek istemesine ragmen - sinirlenmek icin biolojik
olarak- taban bulamamasidir.
2.
Diger yandan, daha ileri uygulamalarda -ornegin nefes calismalarini
duzenli olarak yaptiktan 1-2 ay sonra- kisinin meditasyon da yapmaya
baslamasi, meditasyonun akli sakinlestirmesinden dolayi, kisiyi daha da
huzurlu ve sakin hale gelmesine yardimci olacaktir.
Tum bu uygulamalarla ilgili piyasada bol miktarda kitap var, herhangi
bir kitapevine giderek biraz arastirmayla istediginiz sekilde
baslayabilirsiniz.
Selamlar,
Anu.
Soru: Meditasyon ve korku -3-
merhaba,
simdi de gelelim aklin kontrol edilmesine. Yazinin basinda da dedigim
gibi, aslinda aklin uzerinde ne kadar cok hakimiyet kurulmasina
calisilirsa, bir o kadar geri tepiyor.
Anlasilmasi icin en basit ornek diyetten verilebilir; surekli olarak
diyet yapilmasi baskalari ya da kendisi tarafindan, kendisine
hatirlatilan kisi, daha cok yemegi dusunur, oyle ki gozunun onunden
yemekler ucusur surekli olarak. Bu nedenle de surekli diyet yapiyorum
diyenlerin yaptiklari diyetlerinde basarili olmalarina az rastlanir.
Diger yandan, bu su demek degildir, "nasilsa aklim beni dinlemeyecek
ve yaptiklarim ters tepecek, o halde istedigim kadr yiyemi, kontrol
etmem mumkun degil zaten!". Bunu yapanlar malum- obezite sorunu ile
karsi karsiya kaliyor.
Demek ki, yapilmasi gereken bellidir, kararli ve iradeli olmak ancak
arada bir aklin kendi hakim oldugunu hissetmesine de musade etmek.
Bhagavat Gita'da Arcuna akli bir ruzgara benzeterek, ruzgar gibi
aklin da kontrolunun zor oldugunu soylediginde, Sri Krishna onu
dogrularken diger yandan "ama kendine hakim olan ve çabalayan kişi,
(doğru) araçlarla buna ulaşır." demektedir. Doğru araclarin neler
oldugu ise, Bhagavat gita'nin 6. bolumunde aciklanmaktadir. Herkese
okumasini tavsiye ederim.
http://www.yogamerkezi.com/ceviriler/bgita/bgita.htm
Burada kullanilan yontem onemli degildir, onemli olan kisinin sectigi
yontemde iradeli ve kararli olmasi ve sabit kalmasidir. Isteyen
mantra ile, isteyen muzikle, isteyen nefesle, isteyen tek basina,
isteyen ise bir grupla meditasyon yapabilir, hangisi size daha rahat
ve kolay geliyorsa, o yontemi benimseyin, yontemler arasinda daha iyi-
daha kotu ayrimi yoktur.
Selamlar,
Anu.
simdi de gelelim aklin kontrol edilmesine. Yazinin basinda da dedigim
gibi, aslinda aklin uzerinde ne kadar cok hakimiyet kurulmasina
calisilirsa, bir o kadar geri tepiyor.
Anlasilmasi icin en basit ornek diyetten verilebilir; surekli olarak
diyet yapilmasi baskalari ya da kendisi tarafindan, kendisine
hatirlatilan kisi, daha cok yemegi dusunur, oyle ki gozunun onunden
yemekler ucusur surekli olarak. Bu nedenle de surekli diyet yapiyorum
diyenlerin yaptiklari diyetlerinde basarili olmalarina az rastlanir.
Diger yandan, bu su demek degildir, "nasilsa aklim beni dinlemeyecek
ve yaptiklarim ters tepecek, o halde istedigim kadr yiyemi, kontrol
etmem mumkun degil zaten!". Bunu yapanlar malum- obezite sorunu ile
karsi karsiya kaliyor.
Demek ki, yapilmasi gereken bellidir, kararli ve iradeli olmak ancak
arada bir aklin kendi hakim oldugunu hissetmesine de musade etmek.
Bhagavat Gita'da Arcuna akli bir ruzgara benzeterek, ruzgar gibi
aklin da kontrolunun zor oldugunu soylediginde, Sri Krishna onu
dogrularken diger yandan "ama kendine hakim olan ve çabalayan kişi,
(doğru) araçlarla buna ulaşır." demektedir. Doğru araclarin neler
oldugu ise, Bhagavat gita'nin 6. bolumunde aciklanmaktadir. Herkese
okumasini tavsiye ederim.
http://www.yogamerkezi.com/ceviriler/bgita/bgita.htm
Burada kullanilan yontem onemli degildir, onemli olan kisinin sectigi
yontemde iradeli ve kararli olmasi ve sabit kalmasidir. Isteyen
mantra ile, isteyen muzikle, isteyen nefesle, isteyen tek basina,
isteyen ise bir grupla meditasyon yapabilir, hangisi size daha rahat
ve kolay geliyorsa, o yontemi benimseyin, yontemler arasinda daha iyi-
daha kotu ayrimi yoktur.
Selamlar,
Anu.
Soru: Meditasyon ve korku -2-
Tekrar merhaba,
Kontrol kaybi korkusu hepimizin - ozellikle de bati kulturunde,
kontrolun guc demek oldugu ogretilen bir toplumda yasadigimiz icin -
icinde olan bir endise. Bunun icin once aklin ne olduguna bir
bakalim:
Akil, surekli olarak bize oyun oynar, ustelik de bizi gayet iyi
tanidigi ve endiselerimizi/korkumuzu neredeyse kendimize itiraf
etmekten cekindigimiz herseyi gayet iyi bildigi ve tanidigi icin,
bizi en rahat vuracagi noktadan atisini yapar. Bu nedenle, akil ile
savasmanin sonunun husranla bitmesi kacinilmazdir.
Peki o halde, sunu sormamiz gerekir, "neden akil bizlerin meditasyon
yapmasini istemesin?" Bunun icin akli olusturan katmanlara bakmamiz
gerekir; bunlar,
(1) Manas: dusunce yumagi
(2) Citta: izlenimler
(3) ahamkara: "ben"lik / ego
(4) buddhi: bilme, karar verme, hukmetme, vs yetisi
Tum bu katmanlar olmadan bir akildan bahsetmek mumkun degildir. Yani
diger bir deyisle, aklin varolmasi icin bu dort katmanin olmasi
gereklidir. Diger yandan, meditasyona baktiginizda, sizin bu dort
katmani meditasyonla cozdugunuzu gorursunuz; meditasyonla kisi
dusunce yumagini gevsetir ve yavaslatir, izlenimlerin kendi
uzerindeki etkisini azaltir, benlik duygusunu genisletir ve ben
dedigi bedenin uzerine cikarak daha geneli icine alir, ve karar verme
yetisini keskinlestirir.
Bu nedenle, meditasyonun oldugu yerde, akil yoktur, aklin oldugu
yerde meditasyon yoktur. aklin oldugu yerde sadece aklin da dahil
edildigi konsantrasyon (diger bir deyisle: dikkat) vardir.
Meditasyonun ise "cabasiz konsantrasyon" olarak ifadelendirilmesinin
sebebi, aklin disarida birakilmasidir.
Bu durumda aklin, kendi varligini devam ettirebilmesi icin yapmasi
gereken aciktir, akil meditasyon yapmanizi tesvik edemez, bu dogasina
aykiridir... Kisaca, akil kontrolu kaybetmek istemez, iplerin elinde
olmasina calisir, ve bunu o kadar "akilli" bir sekilde yapar ki,
kontrolu kaybetmek istemeyinin "SIZ" olduguna sizi de inandirir.
sevgiler,
Anu.
Kontrol kaybi korkusu hepimizin - ozellikle de bati kulturunde,
kontrolun guc demek oldugu ogretilen bir toplumda yasadigimiz icin -
icinde olan bir endise. Bunun icin once aklin ne olduguna bir
bakalim:
Akil, surekli olarak bize oyun oynar, ustelik de bizi gayet iyi
tanidigi ve endiselerimizi/korkumuzu neredeyse kendimize itiraf
etmekten cekindigimiz herseyi gayet iyi bildigi ve tanidigi icin,
bizi en rahat vuracagi noktadan atisini yapar. Bu nedenle, akil ile
savasmanin sonunun husranla bitmesi kacinilmazdir.
Peki o halde, sunu sormamiz gerekir, "neden akil bizlerin meditasyon
yapmasini istemesin?" Bunun icin akli olusturan katmanlara bakmamiz
gerekir; bunlar,
(1) Manas: dusunce yumagi
(2) Citta: izlenimler
(3) ahamkara: "ben"lik / ego
(4) buddhi: bilme, karar verme, hukmetme, vs yetisi
Tum bu katmanlar olmadan bir akildan bahsetmek mumkun degildir. Yani
diger bir deyisle, aklin varolmasi icin bu dort katmanin olmasi
gereklidir. Diger yandan, meditasyona baktiginizda, sizin bu dort
katmani meditasyonla cozdugunuzu gorursunuz; meditasyonla kisi
dusunce yumagini gevsetir ve yavaslatir, izlenimlerin kendi
uzerindeki etkisini azaltir, benlik duygusunu genisletir ve ben
dedigi bedenin uzerine cikarak daha geneli icine alir, ve karar verme
yetisini keskinlestirir.
Bu nedenle, meditasyonun oldugu yerde, akil yoktur, aklin oldugu
yerde meditasyon yoktur. aklin oldugu yerde sadece aklin da dahil
edildigi konsantrasyon (diger bir deyisle: dikkat) vardir.
Meditasyonun ise "cabasiz konsantrasyon" olarak ifadelendirilmesinin
sebebi, aklin disarida birakilmasidir.
Bu durumda aklin, kendi varligini devam ettirebilmesi icin yapmasi
gereken aciktir, akil meditasyon yapmanizi tesvik edemez, bu dogasina
aykiridir... Kisaca, akil kontrolu kaybetmek istemez, iplerin elinde
olmasina calisir, ve bunu o kadar "akilli" bir sekilde yapar ki,
kontrolu kaybetmek istemeyinin "SIZ" olduguna sizi de inandirir.
sevgiler,
Anu.
Soru: Meditasyon ve korku
" YAKLASIK 5 AYDIR DUZENLI OLARAK YOGA YAPIYORUM.MERKEZIMDEN VE
OGRETMENIMDEN MEMNUNUM.MEDITASYON DA YAPMAYA CALISIYORUM.ANCAK BU
NOKTADA SORUNLARIM OLUYOR.BEN ADETA MEDITASYONDAN URKUYORUM.TEDIRGIN
OLUYORUM YAPARKEN.BU DURUM BENI UZUYOR.MEDITASYONUN ZIHINSEL
YARARLARINI BILIYORUM AMA UYGULAYAMIYORUM. YOGA BENIM PARCAM OLDU.
YOGASIZ HAYAT DUSUNEMIYORUM.ANCAK MEDITASYON KONUSUNDA PROBLEM
YASIYORUM.RESMEN KORKUYORUM MEDITASYON YAPARKEN.ACABA BU DURUM NEDEN
KAYNAKLANIYOR?"
Merhaba,
Burada, oncelikle korkunun ne oldugunun aciklanmasinda fayda olacaktir;
bilmelisin ki kisi sadece bilinmeyenden korkar - bu nedenle kendine
seni meditasyondan korkutanin ne oldugunu sorabilirsin;
1. ornegin belki sadece gozlerini kapatmak yani "karanlik" seni
korkutuyor olabilir - eger durum buysa gozlerin acik meditasyon yapman
mumkun (bunun icin Brahma Kumaris Med. Derneginin ucretsiz meditasyon
calismalarina katilabilirsin, gozler acik bir meditasyon teknigi burada
gayet guzel ve sistemli bir sekilde ogretiliyor).
2. Ya da meditasyon esnasinda varsa dinledigin muzik seni korkutuyor
olabilir - bazi new-age muzikleri, gevsemeden cok gerilim sinemalarinin
fon muziklerini andirabiliyor, sadece bu muzikten vaz gecmen bile seni
rahatlatabilir.
3. Ya da meditasyon esnasindaki sessizlik seni korkutuyor olabilir -
boylece seslere karsi daha hassas hale geliyor ve en ufak bir citirti
bile kalp ritmini artiriyor olabilir... Bu durumda da hafif bir muzik
seni aksine rahatlatacaktir.
4. Ya da belki bir mantra kullaniyorsun ve "mantralarin yanlis
kullaniminda kisiye verecegi zararlar" konusunda 2 sene once bir yazi
okudun ya da bir sohbete katildin. Bu bilgi aklinda kaldi ve zihnin
senin bu mantrayi okumani bir sekilde engellemeye calisiyor...
5. vs vs
Demek istedigim; "meditasyondan korkuyorum" demek cok genel bir soz,
kendini biraz analiz ederek seni korkutanin tam olarak ne oldugunu
bulman biraz uygulama ile mumkun. Istersen biraz bunun uzerinde dusun, sebeninin
ne oldugunu biraz kendine aciklayabilrisen, cok yol katedeceksin.
Selamlar,
OGRETMENIMDEN MEMNUNUM.MEDITASYON DA YAPMAYA CALISIYORUM.ANCAK BU
NOKTADA SORUNLARIM OLUYOR.BEN ADETA MEDITASYONDAN URKUYORUM.TEDIRGIN
OLUYORUM YAPARKEN.BU DURUM BENI UZUYOR.MEDITASYONUN ZIHINSEL
YARARLARINI BILIYORUM AMA UYGULAYAMIYORUM. YOGA BENIM PARCAM OLDU.
YOGASIZ HAYAT DUSUNEMIYORUM.ANCAK MEDITASYON KONUSUNDA PROBLEM
YASIYORUM.RESMEN KORKUYORUM MEDITASYON YAPARKEN.ACABA BU DURUM NEDEN
KAYNAKLANIYOR?"
Merhaba,
Burada, oncelikle korkunun ne oldugunun aciklanmasinda fayda olacaktir;
bilmelisin ki kisi sadece bilinmeyenden korkar - bu nedenle kendine
seni meditasyondan korkutanin ne oldugunu sorabilirsin;
1. ornegin belki sadece gozlerini kapatmak yani "karanlik" seni
korkutuyor olabilir - eger durum buysa gozlerin acik meditasyon yapman
mumkun (bunun icin Brahma Kumaris Med. Derneginin ucretsiz meditasyon
calismalarina katilabilirsin, gozler acik bir meditasyon teknigi burada
gayet guzel ve sistemli bir sekilde ogretiliyor).
2. Ya da meditasyon esnasinda varsa dinledigin muzik seni korkutuyor
olabilir - bazi new-age muzikleri, gevsemeden cok gerilim sinemalarinin
fon muziklerini andirabiliyor, sadece bu muzikten vaz gecmen bile seni
rahatlatabilir.
3. Ya da meditasyon esnasindaki sessizlik seni korkutuyor olabilir -
boylece seslere karsi daha hassas hale geliyor ve en ufak bir citirti
bile kalp ritmini artiriyor olabilir... Bu durumda da hafif bir muzik
seni aksine rahatlatacaktir.
4. Ya da belki bir mantra kullaniyorsun ve "mantralarin yanlis
kullaniminda kisiye verecegi zararlar" konusunda 2 sene once bir yazi
okudun ya da bir sohbete katildin. Bu bilgi aklinda kaldi ve zihnin
senin bu mantrayi okumani bir sekilde engellemeye calisiyor...
5. vs vs
Demek istedigim; "meditasyondan korkuyorum" demek cok genel bir soz,
kendini biraz analiz ederek seni korkutanin tam olarak ne oldugunu
bulman biraz uygulama ile mumkun. Istersen biraz bunun uzerinde dusun, sebeninin
ne oldugunu biraz kendine aciklayabilrisen, cok yol katedeceksin.
Selamlar,
Soru: dünyadaki diğer nesnelerin kişiliğinizin bir parçası haline gelmesi
Cok guzel bir soru bu, okudugun bu kitap benim de en cok sevdigim kitaplar arasinda... Soruna gelince mumkun oldugunca cevaplamaya calisayim:
Gunumuzde kisinin bedeni ile ozdeslesmesi o kadar fazla boyutta ki,bizler beden disi bir varlik oldugumuzun bile bilincinde cogu zaman olamiyoruz; ornegin su cumle hepimize cok normal gelir, "benim bir ruhum var"... aslinda ruh, sahip oldugumuz bir meta degil,tersinize "Biz"izdir. Halbuki, kisi "ben" dediginde, daha cok bedenini (elini, bacagini, midesini, vs) kast eder. Yani, beden kisi icin daha gercek, ruh ise daha suptil ve ulasilmaz gorunur.
Swami Krishnananda'nin bir kitabinda (Ruhsal hayatin problemleri)Larry isimli bir kanadali avukat da benzer sekilde neden insanlarin "icsel farkindalik icin cabalamak yerine, dunyevi islerle ugrastigi" sorusuna sorar... Bunu suna benzetebiliriz; ornegin bir araban olursa sonucu bellidir, elle tutulur-gozle gorulur bir metaya sahip olursun, bes duyun ilearabayi algilaman mumkundur bu da seni tatmin eder - bir eylemde bulunur ve sonucunu alirsin. Halbuki icsel farkindalik dendiginde, yapilan eylemin karsiligi
1. hemen alinmaz,
2. daha suptil oldugu icin bes duyunu tatmin etmez. Su an icinde bulundugumuz hizli tuketim dunyasinda bu daha fazla sabir isteyen ve kisinin irade ve kararlilikla surekli olarak devam etmesini gerektiren bir cabadir.
Senin soruna gelince; kisi yaptigi uygulamalar (meditasyon,pranayama, asana uygulamalari, vs) ile "beden" disinda ve ustunde de var oldugunun bilincine vardiginda, acilimlar yasamaya baslar; burada bu cumleyi 2 sekilde dusunebiliriz:
1. Bu cumleyi ifade ettigi anlam acisindan gercek olarak alirsak(yani gercekten kisi cevresindeki nesneleri de kendi olarak bilirse), bir cok kitap "rezonansa girmek" olarak aciklar ki, parapsikoloji dusunce okuma, esyalari hareket ettirme vb bir cok fenomeni bu sekilde aciklar.
2. Diger yandan bu cumleyi bir analoji yani benzetme olarak alirsak,kisi kendi ile cevresi arasindaki uyumu yakalar - ki *yoga* konunun bu kismiyla ilgilenir. Cunku yoga kisinin kendisi, cevresi ve boylece evrenle uyumu yakalamasini amaclar. Boylece kisi, aslinda karsisindakinin de kendisi oldugunu ve burada olanin orada, bir yerde olanin heryerde oldugunu bilerek ona gore davranir ve yasar. Artik bu kisinin cevresine (dogaya; bitkilere, hayvanlara, insanlara) zarar vermesi veya kendi cikarlari ugruna girisimlerde bulunmasi mumkun olmaz. Bunu yasayan kisilerin oldugu bir dunyada yasadigimizi bir an icin dusun; ne bir savas, ne bir cevre problemi, ne de bir hayvan/agac katliami olmasi sence mumkun olabilir mi?
Selamlar,
Anu.
Gunumuzde kisinin bedeni ile ozdeslesmesi o kadar fazla boyutta ki,bizler beden disi bir varlik oldugumuzun bile bilincinde cogu zaman olamiyoruz; ornegin su cumle hepimize cok normal gelir, "benim bir ruhum var"... aslinda ruh, sahip oldugumuz bir meta degil,tersinize "Biz"izdir. Halbuki, kisi "ben" dediginde, daha cok bedenini (elini, bacagini, midesini, vs) kast eder. Yani, beden kisi icin daha gercek, ruh ise daha suptil ve ulasilmaz gorunur.
Swami Krishnananda'nin bir kitabinda (Ruhsal hayatin problemleri)Larry isimli bir kanadali avukat da benzer sekilde neden insanlarin "icsel farkindalik icin cabalamak yerine, dunyevi islerle ugrastigi" sorusuna sorar... Bunu suna benzetebiliriz; ornegin bir araban olursa sonucu bellidir, elle tutulur-gozle gorulur bir metaya sahip olursun, bes duyun ilearabayi algilaman mumkundur bu da seni tatmin eder - bir eylemde bulunur ve sonucunu alirsin. Halbuki icsel farkindalik dendiginde, yapilan eylemin karsiligi
1. hemen alinmaz,
2. daha suptil oldugu icin bes duyunu tatmin etmez. Su an icinde bulundugumuz hizli tuketim dunyasinda bu daha fazla sabir isteyen ve kisinin irade ve kararlilikla surekli olarak devam etmesini gerektiren bir cabadir.
Senin soruna gelince; kisi yaptigi uygulamalar (meditasyon,pranayama, asana uygulamalari, vs) ile "beden" disinda ve ustunde de var oldugunun bilincine vardiginda, acilimlar yasamaya baslar; burada bu cumleyi 2 sekilde dusunebiliriz:
1. Bu cumleyi ifade ettigi anlam acisindan gercek olarak alirsak(yani gercekten kisi cevresindeki nesneleri de kendi olarak bilirse), bir cok kitap "rezonansa girmek" olarak aciklar ki, parapsikoloji dusunce okuma, esyalari hareket ettirme vb bir cok fenomeni bu sekilde aciklar.
2. Diger yandan bu cumleyi bir analoji yani benzetme olarak alirsak,kisi kendi ile cevresi arasindaki uyumu yakalar - ki *yoga* konunun bu kismiyla ilgilenir. Cunku yoga kisinin kendisi, cevresi ve boylece evrenle uyumu yakalamasini amaclar. Boylece kisi, aslinda karsisindakinin de kendisi oldugunu ve burada olanin orada, bir yerde olanin heryerde oldugunu bilerek ona gore davranir ve yasar. Artik bu kisinin cevresine (dogaya; bitkilere, hayvanlara, insanlara) zarar vermesi veya kendi cikarlari ugruna girisimlerde bulunmasi mumkun olmaz. Bunu yasayan kisilerin oldugu bir dunyada yasadigimizi bir an icin dusun; ne bir savas, ne bir cevre problemi, ne de bir hayvan/agac katliami olmasi sence mumkun olabilir mi?
Selamlar,
Anu.
yoga terapileri
Arkadaslar merhaba,
Yoga, hastaliklarin tedavisinde terapi amaciyla da kullanilabilir,
bildiginiz gibi kendi hocamin da bagli oldugu Swami Vivekananda yoga
Universite ozellikle bu konuda uzmanligi olan bir yoga universitesi,
ancak burada olmazsa olmaz bir cok sart vardir, goz onunde
bulundurulmasini ozellikle tekrar etmek isterim:
1. Yoga Terapistinin kimligi: Hastaligi olan kisiye verilen recete
(yoga duruslari, nefes, vb hangi calisma olursa olsun) kim tarafindan
veriliyor onemlidir. sadece kitaplari karistirarak, deneme yanilma
yontemiyle, kulaktan dolma bilgilerle, bir hastaligin tedavisine destek
olacak butunsel bir yol aramak, sagliginiz acisindan daha ciddi
tehditler icerebilir, dikkatli olmakta fayda var. Yine tekrar etmek
isterim ki, su an turkiyede Yoga Terapisti sertifikasina sahip hic bir
egitmen bulunmamaktadir, bu nedenle lutfen yoga merkezlerinde
sertifikasi olsa bile tum egitmenlerin sadece "saglikli insanlara" yoga
yaptirmaya yetkileri oldugunu hatirlayiniz. Yoga Terapisi, egitimi 1
sene suren ve yerinde ogrenilmesi gereken, staj donemi zorunlu tutulan
bir egitimdir.
Sunu unutmayalim ki, bu konudaki en yetkin kurum olan Swami Vivekananda yoga
Universitesinde (sVYASA) bile, yoga terapisti sertifikasi olan kisiler, kendi
baslarina hastalara bir tedavi salik vermemekte, yine ayni universiteden
"doktorlar icin yoga bilgisi" kursunu tamamlamis bir tip doktorunun tavsiye ve
goruslerini alarak bir tamamlayici tedaviye baslayabilmektedir.
Ancak, burada sunu not dusmekte fayda var; benzer sekilde - yoga egitimi olmayan
bir tip doktorundan yoga terapisi almak- tip diplomasi olmayan bir yoga
egitmeninden ilac recetesi almak gibidir, ayni riskleri tasir, cunku her biri
ayri uzmanlik dalidir. Lutfen size herhangi bir yerde yoga yapmanizi oneren
doktorunuzun da yoga konusunda ne kadar bilgili oldugunu ve bilgisinin
kaynaginin neresi oldugunu sorgulayalim.
Insan sagligi- hatta bunu da birakalim, kendi sagliginiz, uzerinde
deneme yanilma yapilmayacak kadar degerlidir, lutfen kimlerin eline
teslim ettigimize ozen gosterelim.
2. Yoga Terapisti yetistiren Merkezin kimligi: Yoga Terapisti
Sertifikasi veren merkezdeki kisilerin de yetkinligi onemlidir;
bilimsel yayinlari var mi, arastirma yapmislar mi, uzmanligi bulunan
tip doktorlarini bunyelerinde barindiriyorlar mi, arastirma sonuclari
yaptiklari ek tedavinin olumlu sonuclarini yansitiyor mu, vs... Tum
bunlar merkezin ciddiyetini gosterecegi ve size bu egitimi verecek olan
kisilerin, sagliga bakis acilarini gosterecegi icin onemlidir. Eger
bilimsel bir bakis acisi olmayan bir yere gittiyseniz yine alacaginiz
egitim, insan hayatini riske etme potansiyelini tasiyacaktir.
Eger bu tip bir yoga terapi egitimi almak isteyenler varsa, Turkiye'de bu konuda
ciddi bir acik oldugunu soylemek isterim. Hipetansiyon, artrit, astim, omurga
problemleri, bas agrisi, vs gibi konularda yoga terapisti olarak uzmanlasmak
isteyenleriniz varsa, sVYASA ile baglantiya gecerek, yaklasik 1 sene suren
egitimi alabilir ve Turkiye'nin ilk yoga terapisti olabilirsiniz.
Kisaca tanitirsam, sVYASA, hint Hukumeti tarafindan bir universite
olarak kabul edilen ve uzmanligi yoga terapileri olan bir
universitedir. yoga bilimleri konusunda lisans-lisansustu-doktora
seviyesinde diploma programlari da mevcuttur. Ayrica, hastaliklarin
tedavisinde kullanilan yoga terapileri ile ilgili uluslararasi
dergilerde yayinlanmis makale ve arastirmalarin 80%inden fazlasini
elinde bulundurmaktadir.
Selamlar,
Anu.
Yoga, hastaliklarin tedavisinde terapi amaciyla da kullanilabilir,
bildiginiz gibi kendi hocamin da bagli oldugu Swami Vivekananda yoga
Universite ozellikle bu konuda uzmanligi olan bir yoga universitesi,
ancak burada olmazsa olmaz bir cok sart vardir, goz onunde
bulundurulmasini ozellikle tekrar etmek isterim:
1. Yoga Terapistinin kimligi: Hastaligi olan kisiye verilen recete
(yoga duruslari, nefes, vb hangi calisma olursa olsun) kim tarafindan
veriliyor onemlidir. sadece kitaplari karistirarak, deneme yanilma
yontemiyle, kulaktan dolma bilgilerle, bir hastaligin tedavisine destek
olacak butunsel bir yol aramak, sagliginiz acisindan daha ciddi
tehditler icerebilir, dikkatli olmakta fayda var. Yine tekrar etmek
isterim ki, su an turkiyede Yoga Terapisti sertifikasina sahip hic bir
egitmen bulunmamaktadir, bu nedenle lutfen yoga merkezlerinde
sertifikasi olsa bile tum egitmenlerin sadece "saglikli insanlara" yoga
yaptirmaya yetkileri oldugunu hatirlayiniz. Yoga Terapisi, egitimi 1
sene suren ve yerinde ogrenilmesi gereken, staj donemi zorunlu tutulan
bir egitimdir.
Sunu unutmayalim ki, bu konudaki en yetkin kurum olan Swami Vivekananda yoga
Universitesinde (sVYASA) bile, yoga terapisti sertifikasi olan kisiler, kendi
baslarina hastalara bir tedavi salik vermemekte, yine ayni universiteden
"doktorlar icin yoga bilgisi" kursunu tamamlamis bir tip doktorunun tavsiye ve
goruslerini alarak bir tamamlayici tedaviye baslayabilmektedir.
Ancak, burada sunu not dusmekte fayda var; benzer sekilde - yoga egitimi olmayan
bir tip doktorundan yoga terapisi almak- tip diplomasi olmayan bir yoga
egitmeninden ilac recetesi almak gibidir, ayni riskleri tasir, cunku her biri
ayri uzmanlik dalidir. Lutfen size herhangi bir yerde yoga yapmanizi oneren
doktorunuzun da yoga konusunda ne kadar bilgili oldugunu ve bilgisinin
kaynaginin neresi oldugunu sorgulayalim.
Insan sagligi- hatta bunu da birakalim, kendi sagliginiz, uzerinde
deneme yanilma yapilmayacak kadar degerlidir, lutfen kimlerin eline
teslim ettigimize ozen gosterelim.
2. Yoga Terapisti yetistiren Merkezin kimligi: Yoga Terapisti
Sertifikasi veren merkezdeki kisilerin de yetkinligi onemlidir;
bilimsel yayinlari var mi, arastirma yapmislar mi, uzmanligi bulunan
tip doktorlarini bunyelerinde barindiriyorlar mi, arastirma sonuclari
yaptiklari ek tedavinin olumlu sonuclarini yansitiyor mu, vs... Tum
bunlar merkezin ciddiyetini gosterecegi ve size bu egitimi verecek olan
kisilerin, sagliga bakis acilarini gosterecegi icin onemlidir. Eger
bilimsel bir bakis acisi olmayan bir yere gittiyseniz yine alacaginiz
egitim, insan hayatini riske etme potansiyelini tasiyacaktir.
Eger bu tip bir yoga terapi egitimi almak isteyenler varsa, Turkiye'de bu konuda
ciddi bir acik oldugunu soylemek isterim. Hipetansiyon, artrit, astim, omurga
problemleri, bas agrisi, vs gibi konularda yoga terapisti olarak uzmanlasmak
isteyenleriniz varsa, sVYASA ile baglantiya gecerek, yaklasik 1 sene suren
egitimi alabilir ve Turkiye'nin ilk yoga terapisti olabilirsiniz.
Kisaca tanitirsam, sVYASA, hint Hukumeti tarafindan bir universite
olarak kabul edilen ve uzmanligi yoga terapileri olan bir
universitedir. yoga bilimleri konusunda lisans-lisansustu-doktora
seviyesinde diploma programlari da mevcuttur. Ayrica, hastaliklarin
tedavisinde kullanilan yoga terapileri ile ilgili uluslararasi
dergilerde yayinlanmis makale ve arastirmalarin 80%inden fazlasini
elinde bulundurmaktadir.
Selamlar,
Anu.
fiziksel rahatsızlıklar...
"Yaşım 19.Yaklaşık 1 yıldır ruhsal konularla ilgileniyorum ve birçok
araştırma yapıyorum..Kundalini reiki 1 öğrendim yeni başladığım
zamanlar..Yoga hakkında yeni yeni araştırmalar yapmaya
başladım..Birkaç yıldır sebebini bilmediğim aşırı derecede bir yük
vardı bedenimde.Sürekli bir halsizlik ve çöküklük.Doktora gitmiştim 2
yıl önce bunun yüzünden kansızlık var büyük ihtimal dedi ve testlere
tabi tuttular.Fakat kansızlık falan çıkmadı bende..Doktorda fazla
ilgilenmedi zaten işi başından aşkın.Bende bir kenara attım
ergenlikteyim geçer bir süre sonra diye..Fakat geçmedi aksine bedenim
iyice çökmeye ve kamburlaşmaya başladım.Kendimi kaldıracak halim
yoktu.Kendimi 70 yaşında bir insan gibi hissediyordum açıkça söylemek
gerekirse.Bir yandan da sigara içiyordum.İyice kendimi mahvettim
açıkçası.Neyse devam ediyorum.Araştırmalar yaparken dharmanın
internet sitesini geziyordum birkaç kitap beğenip almak için.Gözüme
tibetin gençlik pınarı diye bir kitap ilişti..Yorumlara bakınca
açıkçası bana iyi gelebileceğini düşündüm ve bu kitabı alıp okumaya
başladım.Sonra içindeki egzersizleri yapmaya başladım.Ve gerçekten
ilk yaptığım gün inanmayabilirsiniz ama sanki uçuyor gibiydim ve hiç
kambur duramıyordum.Durmayı denesemde duramıyordum..Ve o gün sigarayı
bıraktım.3 hafta boyunca devam ettim ve sayısı arttı bu egzersizlerin
ve gerçekten yavaş yavaş o üstümdeki ağırlık gidiyordu..Fakat şu an
tam hatırlayamıyorum ama aşırı bir sinir stres oldu üstümde ve tekrar
sigaraya başladım 3 haftanın sonunda..Sigara içerkende bir yararı
olmaz diye bıraktım bu egzersizleri.Sonra egzersizleri bırakalı daha
2 gün olmadı gene kambur gene halsiz bi hale geldim..ve yaklaşık 2 ay
öncesine kadar sigarayı bırakmak için cebelleştim..Bilinçaltımı öyle
bir programlamışım ki sigara içerken egzersiz yapılmaz diye.O yüzden
sadece sigarayı bırakmaya yoğunlaştırdım kendimi..Eh 5 ay sonunda kaç
paketi yarıda büküp bugün son diyerek öbür gün tekrar almışımdır
hatırlayamıyorum.Neyse sonunda bıraktım sigarayı:)Ve tekrar bu
tibetin gençlik pınarındaki egzersizleri yapmaya başladım.O sırada
ortopediste gittim ve kamburum için onun ne tür egzersizler
verebileceğini sordum.Bana bi kağıt verdi orda resimle anlatılan
egzersizler var..İkisini bir arada yapmaya başladım..Ve nasıl bir
talihsizliktir gene herşey yoluna giriyor derken tibetin gençlik
pınarındaki bir ayini aşırı derecede zorlayarak yapıodum ki bi anda
belimdeki bi kütlemeyle yere yığıldım..Ayağa kalktım ama belim acaip
ağrıodu..Öbür güne geçer die yattım gece.Ama sabah kalktım belim gene
aynı.Belki egzersizleri zorlamadan yaparsam geçer die düşündüm.Ve
gene aynı harekette zorlamamama rağmen gene bi küt sesi ve yere
yığıldım..1 hafta boyunca bıraktım egzersizleri ve gene başladım.Bu
sefer kütlememesine rağmen belim ağrıyordu egzersizleri
yaptıkça..Yptıkça ağrıyor yaptıkça ağrıyor..Doktorun verdiği
egzersizleri zaten hiç yapamamaya başladım bu belim yüzünden..Şimdi
tekrar randevu aldım ortopediste gidecem.1 ay oldu halen belim aynı
şekilde ağrıyor ve gene 70 yaşında gibiyim:(Size sormak istediğim
soru şu.Sonunda bu beldeki sorunum geçince,tekrar o tibet ayinlerini
yapmamda bir sakınca var mı?Yoksa yogaya mı başlayayım?Yogayla,tibet
egzersizleri arasında nasıl bir fark var?Eğer o tibet egzersizlerini
yanlış buluyorsanız bana yogayla ilgili kendim öğrenebileceğim
kaliteli bir kitap önerebilir misiniz?Belki kitapla olmayabilir gene
sakatlayabilirim ama gerçekten yoga kurslarına para verecek
maddiyatta değilim,ailemde hiç değil..Ayrıca yogayla ilgili birşey
duydum birisinden.Omurilik ne kadar gevşek ve düzse kişinin yaşıda o
kadar gençtir..Yoga egzersizleri gerçekten kambur bir kişiyi
düzeltebiliyor mu?Sizce bu tibet egzersizleri kamburumu kökten
düzeltebilir mi?"
Merhaba.
Tibet'in genclik pinari isimli kitapta malesef bu sorun var; elbette faydalandigini soyleyen bir cok kisi de var, ancak bu nihayetinde kisisel deneyimdir, eger faydalananlar varsa, ne guzel ancak ben bu kitabin uygulanmasini sahsen onermiyorum.
Aslinda kitapta verilen egzersizler (ayin adiyla veriliyor biliyorsun), aslinda temel yoga egzersizleri. Ancak bilmelisin ki, hic bir yoga calismasi isinma calismalari olmadan, bahsi gecen kitapta anlatildigi gibi, kaslar esnetilip isindirilmadan baslatilmaz. Hele de, ileri yastaki kisilerde (kitapta biliyorsun
60inizda bile olsaniz, hemen baslayin turunden bir yazi var), ve ulkemiz gibi genclik yaslarinda spor yapmayi onemsemeyen bir toplumda- buna ozellikle dikkat edilmesi gerekir aksi takdirde kazalar kacinilmazdir.
Genel olarak yoga calismalarina bakarsak; tum yoga calismalari omurga uzerine yogunlasir, ve temel olarak omurganin esnetilmesi ve bedende bulunan tum kaslarin esnetilip uzatilmasi teknigi uzerine dayanir. ve tum yoga calismalarinda duruslar, agir harektlerle yapilir ve durusun nihai haline geldigin anda da durulur ve durus bu haliyle muhafaza edilir, bu nedenle adi asana ya da turkcesiyle "durus"tur ve durmak kelimesinden turemistir - amaci da cok kisaca ozetlersek kisideki farkindaligi beden yoluyla artirmaktir. Yani yogadaki bir durusu spor yapar gibi kucuk hareketlerle bedeni zorlayarak ve daha ileriye esnemeye calisarak daha mukemmel hale getirmeye calismazsin, ya da; ayni durusu 20 kez tekrar ederek, bunu bir beden hareket serisi haline getirmezsin. Bu nedenle yoga calismalari kas gelistirici calismalar degil, bedeni esneten ve estetik hale getiren calismalardir... ancak bu sekilde sagduyulu bir sekilde uygulanmazsa,bedende -ozellikle de omurgada- kalici hasarlar birakabilen bir tekniktir, bu nedenle, iyice ogrenilerek ya da iyi bilen bir kisinin yaninda uygulanmalidir.
Eger belinde bir incinme varsa, onerim mutlaka konununda uzman bir doktora gorunmen ve bu esnada yoga dahil doktorunun sahsen onermedigi hic bir calismayi yapmamandir. Cok gecmis olsun.
Anu.
araştırma yapıyorum..Kundalini reiki 1 öğrendim yeni başladığım
zamanlar..Yoga hakkında yeni yeni araştırmalar yapmaya
başladım..Birkaç yıldır sebebini bilmediğim aşırı derecede bir yük
vardı bedenimde.Sürekli bir halsizlik ve çöküklük.Doktora gitmiştim 2
yıl önce bunun yüzünden kansızlık var büyük ihtimal dedi ve testlere
tabi tuttular.Fakat kansızlık falan çıkmadı bende..Doktorda fazla
ilgilenmedi zaten işi başından aşkın.Bende bir kenara attım
ergenlikteyim geçer bir süre sonra diye..Fakat geçmedi aksine bedenim
iyice çökmeye ve kamburlaşmaya başladım.Kendimi kaldıracak halim
yoktu.Kendimi 70 yaşında bir insan gibi hissediyordum açıkça söylemek
gerekirse.Bir yandan da sigara içiyordum.İyice kendimi mahvettim
açıkçası.Neyse devam ediyorum.Araştırmalar yaparken dharmanın
internet sitesini geziyordum birkaç kitap beğenip almak için.Gözüme
tibetin gençlik pınarı diye bir kitap ilişti..Yorumlara bakınca
açıkçası bana iyi gelebileceğini düşündüm ve bu kitabı alıp okumaya
başladım.Sonra içindeki egzersizleri yapmaya başladım.Ve gerçekten
ilk yaptığım gün inanmayabilirsiniz ama sanki uçuyor gibiydim ve hiç
kambur duramıyordum.Durmayı denesemde duramıyordum..Ve o gün sigarayı
bıraktım.3 hafta boyunca devam ettim ve sayısı arttı bu egzersizlerin
ve gerçekten yavaş yavaş o üstümdeki ağırlık gidiyordu..Fakat şu an
tam hatırlayamıyorum ama aşırı bir sinir stres oldu üstümde ve tekrar
sigaraya başladım 3 haftanın sonunda..Sigara içerkende bir yararı
olmaz diye bıraktım bu egzersizleri.Sonra egzersizleri bırakalı daha
2 gün olmadı gene kambur gene halsiz bi hale geldim..ve yaklaşık 2 ay
öncesine kadar sigarayı bırakmak için cebelleştim..Bilinçaltımı öyle
bir programlamışım ki sigara içerken egzersiz yapılmaz diye.O yüzden
sadece sigarayı bırakmaya yoğunlaştırdım kendimi..Eh 5 ay sonunda kaç
paketi yarıda büküp bugün son diyerek öbür gün tekrar almışımdır
hatırlayamıyorum.Neyse sonunda bıraktım sigarayı:)Ve tekrar bu
tibetin gençlik pınarındaki egzersizleri yapmaya başladım.O sırada
ortopediste gittim ve kamburum için onun ne tür egzersizler
verebileceğini sordum.Bana bi kağıt verdi orda resimle anlatılan
egzersizler var..İkisini bir arada yapmaya başladım..Ve nasıl bir
talihsizliktir gene herşey yoluna giriyor derken tibetin gençlik
pınarındaki bir ayini aşırı derecede zorlayarak yapıodum ki bi anda
belimdeki bi kütlemeyle yere yığıldım..Ayağa kalktım ama belim acaip
ağrıodu..Öbür güne geçer die yattım gece.Ama sabah kalktım belim gene
aynı.Belki egzersizleri zorlamadan yaparsam geçer die düşündüm.Ve
gene aynı harekette zorlamamama rağmen gene bi küt sesi ve yere
yığıldım..1 hafta boyunca bıraktım egzersizleri ve gene başladım.Bu
sefer kütlememesine rağmen belim ağrıyordu egzersizleri
yaptıkça..Yptıkça ağrıyor yaptıkça ağrıyor..Doktorun verdiği
egzersizleri zaten hiç yapamamaya başladım bu belim yüzünden..Şimdi
tekrar randevu aldım ortopediste gidecem.1 ay oldu halen belim aynı
şekilde ağrıyor ve gene 70 yaşında gibiyim:(Size sormak istediğim
soru şu.Sonunda bu beldeki sorunum geçince,tekrar o tibet ayinlerini
yapmamda bir sakınca var mı?Yoksa yogaya mı başlayayım?Yogayla,tibet
egzersizleri arasında nasıl bir fark var?Eğer o tibet egzersizlerini
yanlış buluyorsanız bana yogayla ilgili kendim öğrenebileceğim
kaliteli bir kitap önerebilir misiniz?Belki kitapla olmayabilir gene
sakatlayabilirim ama gerçekten yoga kurslarına para verecek
maddiyatta değilim,ailemde hiç değil..Ayrıca yogayla ilgili birşey
duydum birisinden.Omurilik ne kadar gevşek ve düzse kişinin yaşıda o
kadar gençtir..Yoga egzersizleri gerçekten kambur bir kişiyi
düzeltebiliyor mu?Sizce bu tibet egzersizleri kamburumu kökten
düzeltebilir mi?"
Merhaba.
Tibet'in genclik pinari isimli kitapta malesef bu sorun var; elbette faydalandigini soyleyen bir cok kisi de var, ancak bu nihayetinde kisisel deneyimdir, eger faydalananlar varsa, ne guzel ancak ben bu kitabin uygulanmasini sahsen onermiyorum.
Aslinda kitapta verilen egzersizler (ayin adiyla veriliyor biliyorsun), aslinda temel yoga egzersizleri. Ancak bilmelisin ki, hic bir yoga calismasi isinma calismalari olmadan, bahsi gecen kitapta anlatildigi gibi, kaslar esnetilip isindirilmadan baslatilmaz. Hele de, ileri yastaki kisilerde (kitapta biliyorsun
60inizda bile olsaniz, hemen baslayin turunden bir yazi var), ve ulkemiz gibi genclik yaslarinda spor yapmayi onemsemeyen bir toplumda- buna ozellikle dikkat edilmesi gerekir aksi takdirde kazalar kacinilmazdir.
Genel olarak yoga calismalarina bakarsak; tum yoga calismalari omurga uzerine yogunlasir, ve temel olarak omurganin esnetilmesi ve bedende bulunan tum kaslarin esnetilip uzatilmasi teknigi uzerine dayanir. ve tum yoga calismalarinda duruslar, agir harektlerle yapilir ve durusun nihai haline geldigin anda da durulur ve durus bu haliyle muhafaza edilir, bu nedenle adi asana ya da turkcesiyle "durus"tur ve durmak kelimesinden turemistir - amaci da cok kisaca ozetlersek kisideki farkindaligi beden yoluyla artirmaktir. Yani yogadaki bir durusu spor yapar gibi kucuk hareketlerle bedeni zorlayarak ve daha ileriye esnemeye calisarak daha mukemmel hale getirmeye calismazsin, ya da; ayni durusu 20 kez tekrar ederek, bunu bir beden hareket serisi haline getirmezsin. Bu nedenle yoga calismalari kas gelistirici calismalar degil, bedeni esneten ve estetik hale getiren calismalardir... ancak bu sekilde sagduyulu bir sekilde uygulanmazsa,bedende -ozellikle de omurgada- kalici hasarlar birakabilen bir tekniktir, bu nedenle, iyice ogrenilerek ya da iyi bilen bir kisinin yaninda uygulanmalidir.
Eger belinde bir incinme varsa, onerim mutlaka konununda uzman bir doktora gorunmen ve bu esnada yoga dahil doktorunun sahsen onermedigi hic bir calismayi yapmamandir. Cok gecmis olsun.
Anu.
Aklın Oyunları üzerine...
Bir ilköğretim okulunda md yrd.cısıyım.kendimi çalışırken mutlu
hissediyorum.ama okullar tatil olunca kendimi boşlukta kalmış gibi
hissediyorum.Uzak bir yere gitmekten korkuyorum.boşlukta kalmış ne
yapacağımı bilmiyor düşüncelerimi kötü şeyler düşünmekten
alamıyorum.sürekli bir huzursuzluk hissediyorum.içimdeki enerji sanki
boşalmamış ben patlaycakmış gibi hissediyorum.enerjimi nasıl
harcayabilirim.bana yardımcı olurmusunuz.huzurlu bir uykum yok."
Merhaba.
Oncelikle tum bunlarin akil oyunlari oldugunu lutfen hatirla - akil
surekli bir mesguliyet arar, bu mesguliyeti bulamadigi zaman
ise "sıkıntı" duydugunu dile getirerek, seni surekl rahatsiz eder.
Ornegin en basidinden 5 dakika hic bir sey yapmadan oturmaya calis,
yani muzik dinlemeden, televizyon seyretmeden, bir seye dikkatlice
bakmadan, hayaller kurmadan sadece sessizce oturmaya calis - bunun
sana zor geldigini, ve sanki icinde bir seyler kayniyormus ya da oyle
bir enerji ile dolusun ki oturmak yerine 3-4 km kosabilirmis gibi
oldugunu goreceksin. Halbuki 3-4 km kosmaya karar verdiginde ise,
yine ayni akil seni 1 km sonra bu kez baska bir isi yapmak uzere,
yine rahatsiz edecektir... Iste bu sekilde aklimiz bizi gunluk hayat
icinde, bir aktiviteden digerine surekli olarak suruklemektedir; ta
ki kontrolu elimize alana ya da alma karari verene dek.
Peki bunun disina cikmanin yolu nedir?
(1) Oncelikle aklimizin bize bu sekilde oyun oynadigini bilmek
birinci adimdir, simdi bu bilgiyi bu mesaj ile aldin. Artik aklin ne
zaman deyim yerindeyse kaynamaya basladiginda ve seni rahatsiz
ettiginde, bu durumu fark edebilirsin.
(2) gozlemlemeyi ogrenmek 2. adimdir. Aklimiza ilk kez disaridan bir
gozle bakacagimiz icin, burada akıl ve aklin hareketleri hakkinda
bilgi toplamamiz cok onemlidir. Surekli olarak icimizden gelen sesi -
suursuzca- takip etmek yerine, bir dahaki sefere, akıldaki
huzursuzlugu fark ettiginde durup aklı ve sana verdigi hissiyati
izlemeyi dene. Bunu izledigin an once buyuk bir sessizlikle
karsilasacaksin, ve devam edersen bu sessizligi aklin daha yuksek
sesle itirazi, daha sonra tekrar sessizligi takip edecek. ve bu
sessizlik araligi gittikce uzayana ve itiraz sesleri ise gittikce
kisalana kadar boyle devam edecek. boylece aslnda aklinin sana
istedigini zorla dayatmasinin onune gecmis olacaksin.
Peki burada dikkat etmemiz gereken bir sey var mi? En onemli dikkat
edilecek konu, akla karsi atak olarak zorla-sakinlesmeyi
dayatmamaktir. Bilmelisin ki, akli susturmaya calistikca, aksine
sesini daha da yukseltecek ve seni daha da huzursuz hale
getirecektir. bu nedenle kucuk ama emin adimlar atmak en dogru
yoldur. Burada en cok verilen ornek bir ati ehlilestirmekte
kullanilan yolu akla uygulamaktir; atlarin ehlilestirilmesinde sola
gitmek isteyen at, yavasca gemi saga cekilerek ve daha sonra dikkati
dagitilmak icin sola birz gitmesine musade edip, sonra yine geminin
saga cekilmesiyle gerceklesir, boylece atin dikkati dagilir ve kendi
istediginin oldugunu zanneder, ama aslinda sola degil saga
gitmektedir; iste ayni sekilde sen de aklini bu sekilde
egitebilirsin.
Bu nedenle ilk uygulamalarinda yine sonucta aklinin dedigini yap -
ama bilincli olarak - tespitini ve gozlemlemeni yaparak ve sahsi
rizan ile... Bunu, gittikce artik aklinin dayatmalarini yapmak
zorunda olmadigin, kendini daha guclu hissettigin bir donem takip
edecek, ta ki, artik aklinin tum baskilarindan ozgurlestigini fark
edene dek.
Selamlar,
Anu.
hissediyorum.ama okullar tatil olunca kendimi boşlukta kalmış gibi
hissediyorum.Uzak bir yere gitmekten korkuyorum.boşlukta kalmış ne
yapacağımı bilmiyor düşüncelerimi kötü şeyler düşünmekten
alamıyorum.sürekli bir huzursuzluk hissediyorum.içimdeki enerji sanki
boşalmamış ben patlaycakmış gibi hissediyorum.enerjimi nasıl
harcayabilirim.bana yardımcı olurmusunuz.huzurlu bir uykum yok."
Merhaba.
Oncelikle tum bunlarin akil oyunlari oldugunu lutfen hatirla - akil
surekli bir mesguliyet arar, bu mesguliyeti bulamadigi zaman
ise "sıkıntı" duydugunu dile getirerek, seni surekl rahatsiz eder.
Ornegin en basidinden 5 dakika hic bir sey yapmadan oturmaya calis,
yani muzik dinlemeden, televizyon seyretmeden, bir seye dikkatlice
bakmadan, hayaller kurmadan sadece sessizce oturmaya calis - bunun
sana zor geldigini, ve sanki icinde bir seyler kayniyormus ya da oyle
bir enerji ile dolusun ki oturmak yerine 3-4 km kosabilirmis gibi
oldugunu goreceksin. Halbuki 3-4 km kosmaya karar verdiginde ise,
yine ayni akil seni 1 km sonra bu kez baska bir isi yapmak uzere,
yine rahatsiz edecektir... Iste bu sekilde aklimiz bizi gunluk hayat
icinde, bir aktiviteden digerine surekli olarak suruklemektedir; ta
ki kontrolu elimize alana ya da alma karari verene dek.
Peki bunun disina cikmanin yolu nedir?
(1) Oncelikle aklimizin bize bu sekilde oyun oynadigini bilmek
birinci adimdir, simdi bu bilgiyi bu mesaj ile aldin. Artik aklin ne
zaman deyim yerindeyse kaynamaya basladiginda ve seni rahatsiz
ettiginde, bu durumu fark edebilirsin.
(2) gozlemlemeyi ogrenmek 2. adimdir. Aklimiza ilk kez disaridan bir
gozle bakacagimiz icin, burada akıl ve aklin hareketleri hakkinda
bilgi toplamamiz cok onemlidir. Surekli olarak icimizden gelen sesi -
suursuzca- takip etmek yerine, bir dahaki sefere, akıldaki
huzursuzlugu fark ettiginde durup aklı ve sana verdigi hissiyati
izlemeyi dene. Bunu izledigin an once buyuk bir sessizlikle
karsilasacaksin, ve devam edersen bu sessizligi aklin daha yuksek
sesle itirazi, daha sonra tekrar sessizligi takip edecek. ve bu
sessizlik araligi gittikce uzayana ve itiraz sesleri ise gittikce
kisalana kadar boyle devam edecek. boylece aslnda aklinin sana
istedigini zorla dayatmasinin onune gecmis olacaksin.
Peki burada dikkat etmemiz gereken bir sey var mi? En onemli dikkat
edilecek konu, akla karsi atak olarak zorla-sakinlesmeyi
dayatmamaktir. Bilmelisin ki, akli susturmaya calistikca, aksine
sesini daha da yukseltecek ve seni daha da huzursuz hale
getirecektir. bu nedenle kucuk ama emin adimlar atmak en dogru
yoldur. Burada en cok verilen ornek bir ati ehlilestirmekte
kullanilan yolu akla uygulamaktir; atlarin ehlilestirilmesinde sola
gitmek isteyen at, yavasca gemi saga cekilerek ve daha sonra dikkati
dagitilmak icin sola birz gitmesine musade edip, sonra yine geminin
saga cekilmesiyle gerceklesir, boylece atin dikkati dagilir ve kendi
istediginin oldugunu zanneder, ama aslinda sola degil saga
gitmektedir; iste ayni sekilde sen de aklini bu sekilde
egitebilirsin.
Bu nedenle ilk uygulamalarinda yine sonucta aklinin dedigini yap -
ama bilincli olarak - tespitini ve gozlemlemeni yaparak ve sahsi
rizan ile... Bunu, gittikce artik aklinin dayatmalarini yapmak
zorunda olmadigin, kendini daha guclu hissettigin bir donem takip
edecek, ta ki, artik aklinin tum baskilarindan ozgurlestigini fark
edene dek.
Selamlar,
Anu.
Isa Upanishad Üzerine sorular
(1) 3. vecizeyi açıklar mısınız : Güneşsiz olan ve şeytani olanlara
yakışan dünyalar vardır. Bunlar bir körün deneyimlediği tarz bir
karanlıkla sarılmıştır. Özben-bilgisine ulaşmayı ihmal etmiş ve
böylece intihar etmiş gibi olanlar, ölümden sonra bu dünyalara
girmeye mahkumdur.
Buna çok basit bir anlayış getireyim. Dışarıda cennet ya da cehennem
yoktur demekte haklısın. Bizler cennetimizi ya da cehaletimizden
cehennemimizi yaratırız. Kendilerini öldürenler dediğimizde ise
bunlar geleneksel anlamda intihar edenler demek değildir. Bu özünde
şudur; Bhagavat Gita'da Sri Krishna'nın da dediği gibi, doğamız
ebedidir ve bizler ebedilik prensibi ile ateş ile yakılamayan, su
tarafından ıslatılamayan,kılıç tarafından kesilemeyen vs'izdir.
Bizler ebediyiz ve bu bedene çok kısa bir zaman aralığı için
bağımlıyız ve bu nedenle bu beden değişime uğrar. Kimdir ki,
cehaletinden dolayı, bu kısa ömürlü ve özben-olmayan bedeninin
ölümsüz olduğunu düşünür, işte bu kişiler kendilerini öldürür. Çünkü
seçimlerinden dolayı kendilerini ebedi olanla değil, bedenle
özdeşleştirirler. Bu kişiler sadece bedene taparlar. Bu adanma ile
ilgili Upanişad upaasana kelimesini kullanır, bu da upa: yakınında,
yanıbaşında; asana: birlikte oturmak demektir, bu nedenle birlikte
iki kelimeyi kullandığımızda; "bedene yakın oturmak", hatta o kadar
yakın ki, hiç bir şey daha yakın olamaz ve iç bir şey bu ikisi
arasına sızamaz demektir, işte bu bedene özdeşleştirmeye, bedene
tapmak denir, ve beden her an öldüğü için, bu kişiler de sürekli
olarak ölümü ve ölüm korkusunu tatmaktadır! Bu kişiler, bilgelik
denen ışığın olmadığı dünyalara giderler. Kendini bedeniyle
özdeşleştirenler, Atman ile bir olmayanlardır.
(2) vidya neden kişiyi gerçek bilgiden aldatsın? Eğer deneyim
içermeyen bilgiye çok fazla asılırsak, bu bilgi pek de faydalı
değildir.
Deneyim içermeyen bilgi demekte çok haklısın. Bilgi, deneyim için bir
araçtır. Bizi deneyime götürmeyen bilgi, bilgi-olmayandır. Bu sadece
kibir haline gelir! Ve bu da cehaletten çok daha büyük bir
tehlikedir. Cahil olanın en azından bir gün bilgi sahibi olma gibi
bir umudu vardır, ve hayat seyahati her zaman deneyime doğru
mümkündür, ama bir kişinin bilgisi varsa ve deneyimlemek yerine
kibirli hale gelmişse, o zaman bu kişi için umut kalmamış demektir!
Ama senin de ifade ettiğin gibi, araç sona varmak için gereklidir.
Bilgi de deneyim için gerekli bir araçtır ama aracın kendisi son
değildir.
(3) Özben ve Atman nedir?
Atman'ı bizim basit deneyimimiz ile deneyimleyen olarak görüyorum;
yani "ben mutsuzum" dediğimde, bu kesinlikle çok bireysel bir
deneyimi ifade eder. Biz bu bedende olduğumuz sürece, bunlar bireysel
olarak kalır ve herhangi özel bir şeye karşı bağımlı kalmadığımızda
(asılmadığımızda), bu bedeni terk ederek bireysel Ben, evrensel Ben
haline gelir.
Sevgiler,
Raghuram.
Bu soru ve cevapların ingilizcelerini okumak için, aşağıdaki web sitesini
ziyaret edebilirsiniz.
http://nvraghuram.blogspot.com/2005/12/questions-on-isa-upanishad.html
yakışan dünyalar vardır. Bunlar bir körün deneyimlediği tarz bir
karanlıkla sarılmıştır. Özben-bilgisine ulaşmayı ihmal etmiş ve
böylece intihar etmiş gibi olanlar, ölümden sonra bu dünyalara
girmeye mahkumdur.
Buna çok basit bir anlayış getireyim. Dışarıda cennet ya da cehennem
yoktur demekte haklısın. Bizler cennetimizi ya da cehaletimizden
cehennemimizi yaratırız. Kendilerini öldürenler dediğimizde ise
bunlar geleneksel anlamda intihar edenler demek değildir. Bu özünde
şudur; Bhagavat Gita'da Sri Krishna'nın da dediği gibi, doğamız
ebedidir ve bizler ebedilik prensibi ile ateş ile yakılamayan, su
tarafından ıslatılamayan,kılıç tarafından kesilemeyen vs'izdir.
Bizler ebediyiz ve bu bedene çok kısa bir zaman aralığı için
bağımlıyız ve bu nedenle bu beden değişime uğrar. Kimdir ki,
cehaletinden dolayı, bu kısa ömürlü ve özben-olmayan bedeninin
ölümsüz olduğunu düşünür, işte bu kişiler kendilerini öldürür. Çünkü
seçimlerinden dolayı kendilerini ebedi olanla değil, bedenle
özdeşleştirirler. Bu kişiler sadece bedene taparlar. Bu adanma ile
ilgili Upanişad upaasana kelimesini kullanır, bu da upa: yakınında,
yanıbaşında; asana: birlikte oturmak demektir, bu nedenle birlikte
iki kelimeyi kullandığımızda; "bedene yakın oturmak", hatta o kadar
yakın ki, hiç bir şey daha yakın olamaz ve iç bir şey bu ikisi
arasına sızamaz demektir, işte bu bedene özdeşleştirmeye, bedene
tapmak denir, ve beden her an öldüğü için, bu kişiler de sürekli
olarak ölümü ve ölüm korkusunu tatmaktadır! Bu kişiler, bilgelik
denen ışığın olmadığı dünyalara giderler. Kendini bedeniyle
özdeşleştirenler, Atman ile bir olmayanlardır.
(2) vidya neden kişiyi gerçek bilgiden aldatsın? Eğer deneyim
içermeyen bilgiye çok fazla asılırsak, bu bilgi pek de faydalı
değildir.
Deneyim içermeyen bilgi demekte çok haklısın. Bilgi, deneyim için bir
araçtır. Bizi deneyime götürmeyen bilgi, bilgi-olmayandır. Bu sadece
kibir haline gelir! Ve bu da cehaletten çok daha büyük bir
tehlikedir. Cahil olanın en azından bir gün bilgi sahibi olma gibi
bir umudu vardır, ve hayat seyahati her zaman deneyime doğru
mümkündür, ama bir kişinin bilgisi varsa ve deneyimlemek yerine
kibirli hale gelmişse, o zaman bu kişi için umut kalmamış demektir!
Ama senin de ifade ettiğin gibi, araç sona varmak için gereklidir.
Bilgi de deneyim için gerekli bir araçtır ama aracın kendisi son
değildir.
(3) Özben ve Atman nedir?
Atman'ı bizim basit deneyimimiz ile deneyimleyen olarak görüyorum;
yani "ben mutsuzum" dediğimde, bu kesinlikle çok bireysel bir
deneyimi ifade eder. Biz bu bedende olduğumuz sürece, bunlar bireysel
olarak kalır ve herhangi özel bir şeye karşı bağımlı kalmadığımızda
(asılmadığımızda), bu bedeni terk ederek bireysel Ben, evrensel Ben
haline gelir.
Sevgiler,
Raghuram.
Bu soru ve cevapların ingilizcelerini okumak için, aşağıdaki web sitesini
ziyaret edebilirsiniz.
http://nvraghuram.blogspot.com/2005/12/questions-on-isa-upanishad.html
İlahi Mutluluk Üzerine
"3 yıldır ruhsal konularla ilgileniyorum. Bir çok kitap okudum. Bu
kitaplardan bazıları Kryon, Ramtha, Tanrı ile sohbet, Dalai Lama,Yüksek Bilinç Kılavuzu gibi…… Daha sonra birtakım ruhsal konularla ilgilenen derneklere gittim. Bu kitaplardan öğrendiklerime göre daha doğrusu benim anladığıma göre ilahi mutluluk aydınlanma denen düzeye erişildiği zaman hissedilen bir kavram. Bu düzeyde artık dualite yok.
Dışarıdan hiçbir şey bizi mutlu veya mutsuz etmiyor. Biz zaten hep mutluyuz. İçten gelen bir sevinç mutluluk hali . Ve bu düzeyde bizim her an erişebileceğimiz bir durum. Böyle anlamıştım ve çok mutluydum.
Sonra bu derneklerde ruhsal konularla yıllardır ilgilenen insanlarla konuştum. Bana ilahi mutluluk diye bir şey olmadığını mutluluğun her boyutta değiştiğini , üst katmanlara çıktıkça farklı düzeyde mutluluk hissedileceğini, mutluluğun senin bildiğin kadar olduğunu , dualite olmaması diye bir şey olmadığını gibi bir sürü şeyler duydum. Acaba ben mi yanlış anladım diye kuşkulara kapıldım. Şimdi size sormak istediğim ilahi mutluluk var mı? Bu ne zaman ve nasıl ne şekildehissediliyor. Yani mutluluk konusunu öğrenmek istiyorum."
Evet ilahi mutluluk diye bir kavram Hint felsefesinde var, ama burada mutlulugun kalitesinin farkligindan bahsedilmiyor... Aslinda hint sistemi mutlulugun anlik oldugunu soyluyor, buna gore ornegin cok sevdigin bir yemegi yerken agzina aldigin ilk anda hissettigin sessizlik ve hazdir mutluluk - yemegin tatli, tuzlu, tam istedigin gibi pismis olup olmadigini tartmaya baslamandan tam onceki andir... Ya da cok sevdigin birini gordugun an nefesinin kesildigi ve herseyin durdugu andir, hani eski ask filmlerinde gosterilen bas aktrisin bas aktoru gordugu an etrafin donduruldugu ve sadece bu iki kisinin bakistigi an ...
Bu sekilde bakarsan, mutluluk surecte degil andadir, varoldugun her an mutlusundur, varolmayi birakip fikir yuruttugun, yargida bulundugun, tercih belittigin her an mutluluktan uzaksindir.
Bu durumda, Hepimiz ilahi mutlulugun ne oldugunu biliyor muyuz? Evet cunku bu mutlulugu anlik ve kontrol disi da olsa hepimiz yasiyoruz, peki bunu gunun 24 saati istedigimiz an yasayacak sekilde yasayabiliyor muyuz? Malesef, yasam kavgasi ile o kadar mesguluz ki, mutlu olmak bizim icin hep otelenen bir gercektir. Bizler sadece yaz tatiline girince mutlu olacagimizi, sinavi gecince mutlu olacagimizi, sevdigimiz kisiyle evlenince mutlu olacagimizi, emekli olunca mutlu olacagimizi, vs vs soyler dururuz... Ne zaman ki, bir yerlerde ya da bir seylerde mutlulugu aramayi birakir, kendimize donerek anda varolmayi basrabilirsek, o an zaten mutlu olacagimizi da idrak edebilecegiz...
Iste o gun geldiginde, bunun, okumanin, arastirmanin, isimler almanin, marjinal davranmanin, daglarda yasamanin vs gibi bir cok seyin otesinde oldugunu ve tum bunlara gerek olmadan da bu noktaya gelinebilecegini gorecegiz.
Selamlar,
Anu.
kitaplardan bazıları Kryon, Ramtha, Tanrı ile sohbet, Dalai Lama,Yüksek Bilinç Kılavuzu gibi…… Daha sonra birtakım ruhsal konularla ilgilenen derneklere gittim. Bu kitaplardan öğrendiklerime göre daha doğrusu benim anladığıma göre ilahi mutluluk aydınlanma denen düzeye erişildiği zaman hissedilen bir kavram. Bu düzeyde artık dualite yok.
Dışarıdan hiçbir şey bizi mutlu veya mutsuz etmiyor. Biz zaten hep mutluyuz. İçten gelen bir sevinç mutluluk hali . Ve bu düzeyde bizim her an erişebileceğimiz bir durum. Böyle anlamıştım ve çok mutluydum.
Sonra bu derneklerde ruhsal konularla yıllardır ilgilenen insanlarla konuştum. Bana ilahi mutluluk diye bir şey olmadığını mutluluğun her boyutta değiştiğini , üst katmanlara çıktıkça farklı düzeyde mutluluk hissedileceğini, mutluluğun senin bildiğin kadar olduğunu , dualite olmaması diye bir şey olmadığını gibi bir sürü şeyler duydum. Acaba ben mi yanlış anladım diye kuşkulara kapıldım. Şimdi size sormak istediğim ilahi mutluluk var mı? Bu ne zaman ve nasıl ne şekildehissediliyor. Yani mutluluk konusunu öğrenmek istiyorum."
Evet ilahi mutluluk diye bir kavram Hint felsefesinde var, ama burada mutlulugun kalitesinin farkligindan bahsedilmiyor... Aslinda hint sistemi mutlulugun anlik oldugunu soyluyor, buna gore ornegin cok sevdigin bir yemegi yerken agzina aldigin ilk anda hissettigin sessizlik ve hazdir mutluluk - yemegin tatli, tuzlu, tam istedigin gibi pismis olup olmadigini tartmaya baslamandan tam onceki andir... Ya da cok sevdigin birini gordugun an nefesinin kesildigi ve herseyin durdugu andir, hani eski ask filmlerinde gosterilen bas aktrisin bas aktoru gordugu an etrafin donduruldugu ve sadece bu iki kisinin bakistigi an ...
Bu sekilde bakarsan, mutluluk surecte degil andadir, varoldugun her an mutlusundur, varolmayi birakip fikir yuruttugun, yargida bulundugun, tercih belittigin her an mutluluktan uzaksindir.
Bu durumda, Hepimiz ilahi mutlulugun ne oldugunu biliyor muyuz? Evet cunku bu mutlulugu anlik ve kontrol disi da olsa hepimiz yasiyoruz, peki bunu gunun 24 saati istedigimiz an yasayacak sekilde yasayabiliyor muyuz? Malesef, yasam kavgasi ile o kadar mesguluz ki, mutlu olmak bizim icin hep otelenen bir gercektir. Bizler sadece yaz tatiline girince mutlu olacagimizi, sinavi gecince mutlu olacagimizi, sevdigimiz kisiyle evlenince mutlu olacagimizi, emekli olunca mutlu olacagimizi, vs vs soyler dururuz... Ne zaman ki, bir yerlerde ya da bir seylerde mutlulugu aramayi birakir, kendimize donerek anda varolmayi basrabilirsek, o an zaten mutlu olacagimizi da idrak edebilecegiz...
Iste o gun geldiginde, bunun, okumanin, arastirmanin, isimler almanin, marjinal davranmanin, daglarda yasamanin vs gibi bir cok seyin otesinde oldugunu ve tum bunlara gerek olmadan da bu noktaya gelinebilecegini gorecegiz.
Selamlar,
Anu.
Hangi Basamağı Uygulamalı
“Düzenli olarak birlikte çalıştığım birisi olmadığı için sana da sorayım istedim. 1 seneye yakın asana uygulamaları yapıyorum, birkaç nefes egzersizi biliyorum. Yoga gelişim basamakları takip edildiğinde literatürde pradyahara geçiyor. Senin eğitimin hangi sırayı takip etmişti? Bir aşama bitmeden diğer aşamalara geçilmiş
miydi? Örneğin şimdi kaynağım eksik olduğu için pranayama çalışamıyorum. Pradyahara basamağına giriş çalışılabilir mi? Umarım yeterince açık anlatabildim. Yogaya 44 yaşında başlayınca insan "şu zincirleri kırıp, sınırları kaldıran ince yol belki benim için biraz kısadır" diye ümit ediyor."
Merhaba,
8 basamakli yolda her basamagi tek tek uygulamak yerine, hepsini bir arada da uygulayabilirsin. Yaptigin uygulamayi okuyunca, Mahatma Gandhi'nin uygulamasi geldi aklima, Mahatma da tum hayati boyunca sadece 8 basamagin 1. basamagi olan Yama'lardan 1.si olan Ahimsa'yi (zarar vermeme) uygulamis ve o kadar basarili bir uygulayici haline gelmisti ki, tarih sayfalarina ismi gecmisti. Elbette bu da bir yol - yani basamaklardan sadece 1 tanesini secerek bunun uzerinde ustalasmak...
Diger yandan eger istersen tum adimlari bir arada da uygulayabilirsin; yani bedenin icin asana'lari yapman, pranamaya koşa (nefes bedenin) icin nefes calismalarini yapman, akil ve zihin hakimiyeti (manomaya ve vijnanamaya koşa) icin ise bahsettigin ice donus calismalari (pratyahara), ve ileri asamalari olan konsantrason ve meditasyon uygulamalari da yapman mumkun.
Herseyi bir yana birakirsak, baska bir noktaya dikkat cekmek isterim; yaptigin tum calismalar tek bir amaca hizmet etmekte: akil hakimiyeti saglayarak kendini bilmeye ve huzur bulmaya. Burada yaptigin uygulamanin ne oldugundan cok, bu amaca hizmet edip etmedigi onemlidir. Yani, sadece adimlardan biri ile de buna ulasabilecekken, eger kafi gelmedigini dusundugun bir nokta varsa birden fazlasini ayni anda uygulaman da mumkun. Ama en onemlisi, yanlis yapman diye bir seyin olmamasi, ve yaptigin uygulamanin negatif bir etkisinin olmayacagi. Bu nedenle gonlunu ferah tut, istedigin ve sevdigin - seni ceken- uygulamalari lutfen uygula.
Bu arada bir not; yolun kisa veya uzun olmasi, yapilan uygulamanin cesitliligi ile degil, samimiyeti ile ilgilidir. sonuca odakli olmadan, sevgi ve istek duyarak yaptigin tum uygulamalar zamani geldigi zaman olmasi gerekeni ortaya cikaracaktir.
Selamlar, sevgiler,
Anu.
miydi? Örneğin şimdi kaynağım eksik olduğu için pranayama çalışamıyorum. Pradyahara basamağına giriş çalışılabilir mi? Umarım yeterince açık anlatabildim. Yogaya 44 yaşında başlayınca insan "şu zincirleri kırıp, sınırları kaldıran ince yol belki benim için biraz kısadır" diye ümit ediyor."
Merhaba,
8 basamakli yolda her basamagi tek tek uygulamak yerine, hepsini bir arada da uygulayabilirsin. Yaptigin uygulamayi okuyunca, Mahatma Gandhi'nin uygulamasi geldi aklima, Mahatma da tum hayati boyunca sadece 8 basamagin 1. basamagi olan Yama'lardan 1.si olan Ahimsa'yi (zarar vermeme) uygulamis ve o kadar basarili bir uygulayici haline gelmisti ki, tarih sayfalarina ismi gecmisti. Elbette bu da bir yol - yani basamaklardan sadece 1 tanesini secerek bunun uzerinde ustalasmak...
Diger yandan eger istersen tum adimlari bir arada da uygulayabilirsin; yani bedenin icin asana'lari yapman, pranamaya koşa (nefes bedenin) icin nefes calismalarini yapman, akil ve zihin hakimiyeti (manomaya ve vijnanamaya koşa) icin ise bahsettigin ice donus calismalari (pratyahara), ve ileri asamalari olan konsantrason ve meditasyon uygulamalari da yapman mumkun.
Herseyi bir yana birakirsak, baska bir noktaya dikkat cekmek isterim; yaptigin tum calismalar tek bir amaca hizmet etmekte: akil hakimiyeti saglayarak kendini bilmeye ve huzur bulmaya. Burada yaptigin uygulamanin ne oldugundan cok, bu amaca hizmet edip etmedigi onemlidir. Yani, sadece adimlardan biri ile de buna ulasabilecekken, eger kafi gelmedigini dusundugun bir nokta varsa birden fazlasini ayni anda uygulaman da mumkun. Ama en onemlisi, yanlis yapman diye bir seyin olmamasi, ve yaptigin uygulamanin negatif bir etkisinin olmayacagi. Bu nedenle gonlunu ferah tut, istedigin ve sevdigin - seni ceken- uygulamalari lutfen uygula.
Bu arada bir not; yolun kisa veya uzun olmasi, yapilan uygulamanin cesitliligi ile degil, samimiyeti ile ilgilidir. sonuca odakli olmadan, sevgi ve istek duyarak yaptigin tum uygulamalar zamani geldigi zaman olmasi gerekeni ortaya cikaracaktir.
Selamlar, sevgiler,
Anu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)